Biz iki milyondan fazlayız,
ölüm başımızın üzerinde dolaşıyor.
Her gün. Her saat. Her an.
Sonsuz bir şekilde, acı çekmemizi sağlıyor
sanki baskı, yaralarımıza yapışmaya yemin etmiş gibi,
sanki sefalet bizi yok etmeye yemin etmiş gibi.
Ve trajedi şu ki:
Ben yalnız değilim.
Burada ölüm, hayatın ikizidir.
Burada hepimiz aynıyız.
Gazze'de, bir roket şarapneli annesini öldürdükten
ve kafatasını parçaladıktan sonra
bir bebek dünyaya geldi.
İlk gördüğü şey, ölümün annesinin yüzünü çalmasıydı.
Ölümü soluyoruz,
Ölümü yiyoruz,
Ölümden başka bir şey içmiyoruz.
Sanki bizi ele geçiriyor,
merhametsizce bedenimizi parçalıyor.
Su hattından,
gıda yardımı hattına,
parçalanmış evlerin hattına:
Hayat konvoylarının yerini
ölüm konvoyları aldı.
Yalnız değilim ve
sanki piyonlarmışız gibi
bizi sağa sola,
yukarı aşağı hareket ettiriyorlar...
Ve sonra, ölüm.