Tokat!

Sevgili okur... İyisi/kötüsü, akıllısı/delisi ile bir seçim süreci atlattık. Aslında niyetim size seçim sonrası, belki biraz daha derinlemesine, biraz daha başımızı iki elimizin arasına alıp okuyabileceğimiz bir yazı yazmaktı. Allah şahittir ki, bu niyetle oturacaktım bilgisayar başına.

Aslında oturdum da... Ve hatta bu niyetimi destekleyen argümanlar bizzat Başbakan'dan geldi. Bence Tayyip Erdoğan'ın referandum sonrası yaptığı konuşma son derece derinlikli ve akıl doluydu. Şöyle bir cümle kullandı mesela: "Bugün imtiyazlarını korumak isteyenler değil, toplumun adalet talebi kazandı, hak ve hakkaniyet kazandı!"

Böyle onlarca cümle not etmek mümkündü. Ne bileyim, 'Kralların değil kuralların egemen olduğu bir toplum' filan...

Gelin görün ki, başka şeyler de oldu...

Örneğin sayın Bahçeli'nin açıklamasını dinledim. Ve aradaki kalibrasyon farkını bir kez daha gördüm. Sonra Oktay Vural, hangi akla hizmet ekrana çıkartıldığını çözemediğim Yaşar Okuyan. Ve ille de Doğan Grubu'na ait yayın organlarında kalem oynatan, ekranlarında program yapan yazar-çizer takımı.

Onlar okudukça ben hayrete düştüm. Onlar yazdıkça, 'Ne zaman adam oluruz?'un cevabı uzaklaştıkça uzaklaştı. Mesela bu grupta ne işe yaradığını bilmediğim biri 'Bu Fethullah'ın ismini de çok anmaya başladılar' diye yazmış. Aynen böyle inanın. Başbakan, teşekkür ederken 'Okyanus ötesi'ne de etti ya, o ağırlarına gitmiş, sanki Başbakan ana-avrat küfür etmiş onlara! Esasen aklımdan geçen kelimeler başka ama yazımın içeriğini değiştirmeye karar verdim.

Bu 'Okyanus ötesi' türü sıfatları kimin icat ettiğini biliyoruz. Ergenekon'un kiralık kalemleri ve gönüllü yumuşatıcıların siyasilerle birlikte ağızlarından düşürmedikleri de bir gerçek. Hatırlarsınız bir süre önce bizzat CHP Lideri Kılıçdaroğlu aynen şöyle demişti: "İlk tokadı siz atacaksınız. İlk tokadı atın, okyanus ötesinden de duyulsun bu tokat.''

Bu millet dün bir tokat attı aslında. Nerelerden duyuldu bilemem ama Sayın Kılıçdaroğlu sanırım o tokadın sersemliğinden epey bir süre ortalıkta görünmedi, görünemedi.

Neticeyi biliyorsunuz... Millet olarak kocaman bir şamar indi birilerinin yüzüne. Anlarlar mı, anlarlarsa gereğini yaparlar mı bilemiyorum. İlk göstergeler bırakınız anlamayı, onları daha da kudurttuğu şeklinde. Bahsini ettiğim güruhun yazılarına baktığınızda sanki bir genel seçim yapılmış ve bunu CHP kazanmış gibi sunuyorlardı. Hatta kargalara bile kahkaha attıracak şu cümleleri bile okudum Hürriyet'te: "Kılıçdaroğlu rüştünü ispat etti!" Rüşt ile kaleci Rüştü'yü karıştırıyor sanırım bu muhterem. Aslında atılan tokatların muhataplarından biri de bu muhterem ve paydaşlarıydı.

Kimlere gitmedi ki bu tokatlar?

Kendini vatansever olarak ön plana itip, gerçek milliyetçileri refüze eden faşistlere, kapalı kapılar ardında terörist başını bile oyuna dahil edebilecek kadar gözü dönmüşlere, hukuku ideoloji ve inançlarının bastonu olarak gören tehlikeli ruhlara, Andıç ve Ergenekon medyasına, kendini sanatçı diye lanse eden birtakım çalçenelere, istatistik bilimini psikolojik harbin parametresi olarak kullanan anketçilere, tekaüt ya da muvazzaf cuntacılara, Ergenekoncuların kucağına oturup, samimi Müslümanlara pusu atan çakma din adamlarına ve daha yüzlercesine...

12 Eylül 2010 günü Kemal Kılıçdar-oğlu'nun merak ettiği tokadı patlattı millet. Sesi okyanus ötesinden filan değil, TÜRKSAT 1'den bile duyuldu sanırım! Ama 'alışkanlık yapmış bir bünyeye bu tokat ne ki?' derseniz, önümüzdeki maçlara bakacağız, derim!

ZAMAN