Tahririn ortasından sosyal bilimler

Yasin Aktay

Arap-Türk Sosyal Bilimler Kongresi'nin (ATCOSS) ikincisini yapmak üzere Kahire Üniversitesi'ndeyiz. Birincisini bundan yaklaşık 15 ay kadar önce Ankara'da Arap dünyasından 200'e yakın akademisyenin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ATCOSS'un Kahire Üniversitesi'nde gerçekleşen ikincisine Türkiye'den yaklaşık 50 kadar akademisyen tebliğ sunarak, bir o kadarı da izlemek üzere katılıyor.

Kongrenin açılış konuşmaları ile konsept paneli Obama'nın konuşma yapmasından sonra Mısırlılar tarafından Obama Hall olarak anılmaya başlanan tarihi Kahire Konferans Salonunda yapıldı. Açılışa Mısır Bilim Bakanı Prof. Nadia Zakhary, Filistin Kültür ve Spor Bakanı Muhammed el-Medhun ve Başbakan Yardımcısı Prof. Beşir Atalay birer konuşmayla katıldılar. Konsept paneli ise yine aynı salonda Prof. İhsan Dağı, Prof. Seyfeddin Abdülfettah, Prof. Behij Mula Huech ve Prof. Doğu Ergil'in konuşmalarıyla gerçekleşti. Üç bin kişilik konferans salonunu dolduramadıysa da konferansa akademisyen ve öğrencilerden büyük bir ilgi oldu.

ATCOSS düşüncesi Kahire Üniversitesinin siyaset bilimi hocalarından Prof. Nadia Mustafa ve Pakinam El-Sharkawy ile Osmangazi Üniversitesi'nden Doç. Ahmet Uysal'la birlikte sosyal bilimler alanında oryantalist veya neo-oryantalist yaklaşımlardan özgürleşebilmiş bir sosyal bilim ihtiyacı, Arap ve Türk sosyal bilimcilerin birbirlerini daha dolaysız tanıyıp anlayabilecekleri, hatta sosyal bilimler alanında birbirleriyle daha tanışık bakış açıları geliştirme ihtiyacı üzerine yaptığımız uzun mülahazalardan sonra oluşmuştu. İki sene kadar önce Stratejik Düşünce Enstitüsü bünyesinde Kongre'nin sekreteryasını oluşturarak işe koyulduk.

2010 yılının Aralık ayında ilkini Ankara'da gerçekleştirmek nasip oldu. 1. Kongrenin başlığı tam da bu paradigma ve bakış açılarından mütevellid sorunlara odaklanmak üzere "Kültür ve Orta Doğu Çalışmaları" olarak tercih edilmişti. Sunulan tebliğlerden yapılan bir seçme, iki cildi Arapça bir cildi Türkçe, bir cildi de İngilizce olmak üzere şimdiden hatırı sayılır bir literatür oluşturdu bile.

Kahire'de düzenlenen ikinci ATCOSS ile birincisi arasında geçen süre sadece 15 ay. Ama her iki kongreye açılış konuşması yaparak katılan ve kongre sürecini başından itibaren ilgi ve destekle takip eden Başbakan Yardımcısı Prof. Beşir Atalay'ın bu seferki açılış konuşmasındaki sözleri ATCOSS süreci hakkında çarpıcı bir tespit niteliğindeydi. Şöyle dedi Atalay:

"Dönüp şöyle hızla bir baktığımızda, iki kongre arasında sadece 15 ay geçmiş ama bu esnada ne kadar büyük değişimler yaşandığını hep beraber görüyoruz. Doğrusu bu açıdan baktığımızda bu sosyal bilim kongresinin tarihe tanıklık etme şansını yakalamış olmasından dolayı ne kadar mükemmel bir zamanlamaya denk düştüğünü de görüyoruz. Tarihin bu kadar yakınına yaklaşmak ve tarihsel değişimin tam ortasından olaylara tanık olmak, her sosyal bilimciye hele her sosyal bilim kongresine nasip olmuyor.

Bu iki kongre arasında Arap dünyası ve bölgemiz çok köklü bir değişim sürecinden geçmiş. Bugün Arap dünyasında şu son 15 ay içinde yaşananların sosyolojisini yapmak bile başlıbaşına önemli bir iş. 15 ay önce bu kongrede sunulan tebliğlerin konuları ile bugün burada sunulacak olan tebliğlerin konuları arasındaki bir karşılaştırma bile yeterince ilginç olacaktır."

Doğrusu Tahrir'in dünya tarihinin tam merkezine oturduğu bu esnada sürecin aktörleriyle bir sosyal bilim kongresi düzenliyor olmak tam anlamıyla Atalay'ın dediği gibi tarihe doğrudan katılım gibi oluyor.

1. kongrenin sonuncusunda 2.'sinin konusunu "Ortadoğu'da değişimin hükümet-dışı aktörleri" olarak belirlemiştik. Doğrusu tam da sözkonusu etmek istediğimiz o aktörlerin aradan geçen kısa bir süre içinde tarihe bu kadar çabuk ve bu kadar belirleyici bir müdahalede bulunacaklarını hiç hesaba katmamıştık.

Konuşmasını yapıp ayrılmasından sonra çoğu kişi gibi ben de Atalay'ın bu karşılaştırmasına epeyce kafayı taktım. Hızlı bir karşılaştırmayla hemen şu gözlemlerimi aktarabilirim: 15 ay önce Ankara'da Arap kesiminden dinlediğimiz tebliğlerde biraz daha büyük ama hayata biraz zor değen konular vardı. Güçlü bir yolsuzluk, diktatörlük, hukukta keyfilik eleştirisi vardı ama bu eleştirilerin içine sinmiş açık bir karamsarlık ve umutsuzluk da vardı. Konuşmaların büyük çoğunluğunda Türkiye'de AK Parti'nin Türkiye'de başarmış olduklarına açık bir gıpta ve hayranlık içeren temalar vardı..

Oysa 2. kongrede giderek daha somut konulara odaklanılmış olduğunu görüyoruz. Yolsuzluk yine bir eleştiri konusu ama bu sefer yolsuzluğun üstesinden nasıl gelinebileceği yönünde somut proje arayışları veya çözümlemeleri var. Ağırlıklı soru geçiş dönemini yaşamakta olan devrim ülkelerinde yaşanmakta olan somut sorunlara sosyal bilimcilerin ne tür somut katkılarda bulunacağı sorusu olarak beliriyor. Geçiş döneminin aydınlarının özel sorumlulukları olduğunun altı çiziliyor. Güvenlik sorunu, hukukun üstünlüğünün tesisi, eski yönetim elitlerinin değişime karşı direnişinin nasıl kırılacağı gibi hususlar yine önemli sorulardan. Önceki kongrede Ak Parti'nin başarısına olan hayranlık yine devam ediyorsa da kuru hayranlığın yerini şimdi AK Parti tecrübesinin kendi gerçeklerine ne kadar uyduğu ve o tecrübeden ne şekilde yararlanılabileceği yönünde sorgusuz süalsiz olmayan, daha gerçekçi değerlendirmeler yapılıyor.

ATCOSS'un ikincisine kadar geçen 15 aylık sürede Arap ve Türk sosyal bilimciler arasında daha şimdiden alabildiğine yoğun ilişkiler gelişti. Üç-dört günlük süre yeterince tanışıp kaynaşmaya, ahbaplık kurmaya elverişli bir süre. Daha şimdiden bu ilişkilerin bereketini istihsal etmeye başladığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.

YENİ ŞAFAK