Susarak anlatmak

Diyecektim ki; Bakma böyle sessiz göründüğümüze. İçimize akar nehirlerimiz bizim.

Ne yükseklerden dökülürüz bin bir vaveylalarla da,

şelalelerimizin altında halı gibi serili huzur göllerimiz sakinleştirir bizi.

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle durgun göründüğümüze.

Ya büyük bir seferden gelmiş, soluklanıyoruzdur,

Ya da yeni bir yolculuk fısıldanmıştır kulağımıza...

Prangalara vursalar bile bizi, gidemesek de yerimizde zıplarız biz!

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle ürkek göründüğümüze...

Yüreklerimiz yiğit yuvasıdır bizim.

Kaf dağının arkasındaki yedi başlı ejderhayı alt etmek için gözümüzü kırpmadan fırlarız ileri.

Ne ki bunun dedikodusunu yapan hafif meşreplerden değiliz biz!

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma böyle renksiz göründüğümüze...

Dalgacı Mahmut bizden öğrendi gökyüzünü boyamayı...

Denizi yırtıp, içine koyu mavi mürekkep damlatmayı da ona biz öğrettik.

Gökkuşağının tüm renkleri göğüs ceplerimizde daima hazırdır.

Hayatımız da, ölümümüz de...

Dünümüz de, bugünümüz de, yarınımız da renkli Türkçe ve sinemaskoptur bizim.

Sustum!

Diyecektim ki:

Bakma öyle tatsız tuzsuz göründüğümüze...

Bin bir çeşit tadı vardır sevdalarımızın.

Ne ki dünyanın acılarına baktıkça kaçar ağzımızın tadı bizim.

Bir misyonumuz da budur esasen;

bir yandan yoğururken geleceği bir oyun hamuru gibi,

bir yandan ferahfeza lezzetler akıtırız inceden.

Sustum!

Diyecektim ki:

Bakma öyle sevgisiz göründüğümüze...

Sentetik sevgi gösterilerinden hazzetmeyiz biz.

Ve boşa harcayacak bir gram sevgimiz de yoktur.

Hedefi vuramayan oku atıp, bununla caka da satmayız.

Cömertizdir üstelik!

Büyük-küçük, uzak-yakın demeden istenmeden uzattığımız ilk şeyimiz sevgidir bizim.

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle zevksiz göründüğümüze...

Sadelik bize geçmişimizden miras.

Başta hayallerimiz ve rüyalarımız olmak üzere,

işlerimiz, ibadetlerimiz, sıradan meşgalelerimiz bile haz vericidir.

Haz alırız maddi ve manevi olan her şeyden...

Bir adımız da zevktir bizim...

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle hissiz göründüğümüze...

Gözyaşlarımız azığımızdır bizim.

Çin'de Maçin'de bir kuşkanadı incinse yankısı yüreğimizden gelir.

Haksızlığa öfkelenir, düşene en çok biz üzülürüz.

Yol gitmekten başka şey bilmez ayaklarımız, hele teklemeyi asla öğrenemedik bugüne kadar.

En çok avuç içlerimiz nasırlaşmıştır, el uzatmaktan bizim!

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle yüzsüz göründüğümüze...

İdeallerimiz uğruna kalınlaştırdık yüzümüzün derisini biz.

İş bu nedenle;

bin kere kovsan da kapından bizi, yine geri döneriz.

Ufkumuz nefsimiz adına çizili değil ki, alıngan olsun ruhumuz...

Kimsenin ateşle terbiye edilmesine razı gelemeyiz biz.

Sustum!