Ahmet Varol / Yeni Akit
İsrail’in istediği ateşkes değil ateşi sen kes!
Bizim bundan önceki yazımızın yayınlanmasından sonra siyonist işgal rejimi yine korkunç ve son derece vahşice bir katliam gerçekleştirdi. Bu, daha önce El-Ma’medani (Baptist) Hastanesi’nde gerçekleştirilen katliama denk belki mahiyet itibariyle ondan da vahşice bir katliamdı.
Dün yani 29 Şubat Perşembe günü sabah daha gün aydınlanmaya başlamadan, yerel saatle 04.30 civarında Gazze’nin batısında sahile yakın bölgede, Er-Reşid Caddesi üzerinde, gıda yardımı almak amacıyla toplanan topluluğa, yardımları dağıtan kamyonlara yanaştıkları sırada işgal güçleri tarafından hem tanklardan hem de keskin nişancıların kullandığı otomatik silahlardan kasten ateş edildi. Keskin nişancılar un çuvallarını sırtlarında taşıyan insanları doğrudan hedef alarak katlettiler. Bizim bu yazıyı yazmamızdan önce yapılan son resmi açıklamalara göre öldürülen insan sayısı 104’e ulaşmıştı. Yaralı sayısının 700 ile 1000 arasında olduğu tahmin ediliyordu. Yaralılar arasında durumları ağır olanlar olduğu için ölü sayısının artmasından endişe ediliyordu.
Bu korkunç katliamda hedef alınan insanlar, işgal rejiminin aç bırakma uygulamasıyla kuşatmaya alınan ailelerine yardım götürebilmek için gıda yardımı getiren kamyonların yanına gelen, herhangi bir silahlı çatışma gayeleri olmayan, tamamen sivil ve silahsız insanlardı. İşgal güçlerinin onları hedef alması, aç bırakma silahlarının etkili olması için sadece yardımların sokulmasını engellemekle kalmayıp büyük zorluklarla sokulabilen yardımların dağıtılmasını ve insanların yardım alabilmelerini engellemek için de son derece vahşice saldırdıklarını ortaya koydu.
Böyle bir vahşeti ne şekilde tavsif edebiliriz bilemiyorum ve bu konuda işimizi görecek kelimelerin mevcut olduğunu da sanmıyorum. Ama siyonist işgalcilerin bu vahşeti icra edebilmesinin arkasında ona her türlü desteği veren ve onunla birlikte bilfiil savaşan ABD başta olmak üzere bütün ortaklarının, yardımcılarının, destekçilerinin ve kendilerine göre birtakım stratejik gerekçeler bularak suskun kalanların hepsinin payı olduğundan şüphe etmiyorum.
İşgal rejiminin bu sıralarda aç bırakma silahının etkili olması için bu derece aşırı gitmesinin sebebi ateşkes konusunda istediklerini dayatma amaçlı baskılarından sonuç elde etme arzusudur. Bunu onun kadar ABD’deki Biden yönetimi de çok istiyor.
İşgal rejiminin istediği ise gerçek anlamda ateşkes, silahların tamamen susturulması ve savaşın son bulması değildir. O aslında tek taraflı ateşkes istiyor. Yani Filistin direnişine, “gelin ateşkes anlaşması yapalım” demiyor; “sen ateşi kes benim ise saldırmama herhangi bir itirazda bulunma!” diyor.
Şimdiye kadar ateşkes görüşmelerinden bir sonuç çıkmamasının ve herhangi bir anlaşma sağlanamamasının sebebi de zaten budur.
Ancak hiç kimsenin Filistin halkından ve direnişinden bunu isteme hakkı olamaz ve işgal rejiminin böyle bir şeyi dayatma hakkı da olamaz. Zaten böyle bir şeye razı olmanın Filistin halkı açısından hiçbir anlam ifade etmeyeceği çok açıktır. Bu durum karşısında Filistin halkının ve direnişinin önünde tek seçenek kalmaktadır ki o da ne pahasına olursa olsun direnmek ve mücadeleye devam etmektir.
Hamas’ın Siyasi Birim Başkanı İsmail Heniyye ABD ve İsrail’in ateşkes konusundaki oyun ve taktikleriyle ilgili açıklamasında; “Sahada elde edemediğinizi siyasi oyunlarla da elde edemeyeceksiniz!” uyarısında bulundu.
Tabii işgal rejimi ve onun arkasında duran ABD sadece siyasi oyunları ve taktikleri değil, insanlık adına utanç verici bir silah niteliğindeki aç bırakma silahını da en vahşi yöntemlerle kullanıyor. Ama işgal rejiminin ve ABD’nin bu silahı da Filistin halkını ve direnişini dize getiremeyecektir.
Asıl önemli olan bu konuda dünyanın özgür insanlarına ve Müslüman halklara düşen görevdir. İşgal rejiminin ve ABD’nin Filistin halkına yönelik aç bırakma silahının etkili olamaması için artık vicdanların harekete geçmesi ve vahşete dur denilmesi için seslerin daha gür bir şekilde çıkarılması gerekiyor.