Seyit Rıza faili meçhul bir cinayete mi kurban gitti?

“15 Kasım yıldönümlerinde özellikle Alevi, Sol ve Kürt ulusalcısı kesimler tarafından düzenlenen Seyit Rıza’yı anma etkinliklerinde olayın; öznesi olmayan bir faili meçhul hadise şeklinde anlatılması büyük bir çelişki ve tutarsızlıktır.” 

M.HASİP YOKUŞ / HAKSÖZ-HABER

Dersim Katliamı, devletin mühendislik projesinin bütün bir toplumu silindir gibi ezmeye dönüştüğü, bunun yanı sıra devletin bu mühendislik hevesinin kendi halkına karşı ne kadar acımasızlaşabileceğini gösteren ibretlik bir olaydır. Aynı zamanda Türkiye’nin terakki ve muasırlaşma serüveninin bedelini en ağır şekilde ödeyen topluluklardan birinin yaşadığı zulmün trajik bir hikâyesidir.

Dersim bölgesinin kültürel özgünlüğü, dağlık coğrafyası ve kendi içinde yüzyıllara dayanan kurulu sosyolojik yapısı Ankara’nın gözünde ıslah edilmesi gereken “problemli” bir yapı olarak kodlandı. Bu kodlamanın sonucu olarak Dersim’e yönelik neredeyse topyekûn bir imhaya varan bir katliam gerçekleştirildi.

1935 yılında Tunceli Kanunu çıkarılarak özel idare kapsamına alınan Dersim’de takip eden süreçte yoğun askeri harekâtlar, köylerin yakılması, sivillerin öldürülmesi ve nihayetinde Seyit Rıza ve diğer bazı aşiret liderlerinin tutuklanıp idam edilmesinden sonra harekât başarıyla tamamlanmış oldu.

Devletin resmî literatürü bu katliamı eşkıyalığa ve otoriteye başkaldırıya karşı “tedip ve tenkil harekâtı” şeklinde tanımlarken, Dersimlilerin hafızasında; yiten canların, kaybolan çocukların ve cesetlerle dolu mağara ve derelerin hikâyesinden başka bir şey kalmadı.

Seyit Rıza’nın “Evlad-ı Kerbelayık. Bi hatayık. Ayıptır, zulümdür, cinayettir.” itirazlarına aldırış etmeden; idam sırasında asılma sırasını beklerken “kırk beş liram ve saatim vardır, bunu oğluma verin”  dediğinde ise “Onu da asacağız” cevabıyla karşılaşınca: “O benim körpe oğlumdur; hiç değilse beni önce asın!” şeklindeki son bir talebi de reddedilerek idam edildi. Bu mazlum insanların bugün mezar yerleri dahi belli değildir.

Bu trajedi bundan tam 88 yıl önce 15 Kasım 1937 yılında gerçekleşti. 15 Kasım yıldönümlerinde özellikle Alevi, Sol ve Kürt ulusalcısı kesimler tarafından düzenlenen Seyit Rıza’yı anma etkinliklerinde olayın; öznesi olmayan bir faili meçhul hadise şeklinde anlatılması büyük bir çelişki ve tutarsızlıktır. Zira Dersim Katliamı ve Seyit Rıza’nın idamı, Türkiye tarihinin en açık ve belgelenmiş devlet katliamı örneklerinden biri olduğu halde; Atatürk ismi ve CHP döneminin büyük bir itina ile kamufle edilerek dışarıda bırakılması, ancak Stockholm Sendromuyla izah edilebilir...


Yazının devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

ABD ve İsrail’in Suriye hesaplarında farklı görünen ortaklık
Papa ve zorunlu değerler ittifakı arayışı
Almanya'da koalisyon krizleri, ekonomik sorunlar ve AfD'nin yükselişi
Avrupa geçmişiyle hesaplaşabilecek mi?
İlahiyat ve diyanet eğitimlerinde İslami özgünlük geliştirilebilir mi?