Senin örgütün bir melekti yavrum

Bir kutsama, ulvileştirme, yüceltme yarışıdır aldı başını gidiyor Holding Medyası'nda... Yıllar önce yazmıştım aslında; meselenin özü AK Parti değil, örtü filan değil... Bakmayın siz 'türban ayrı, başörtüsü ayrı' cambazlığına... Andıç yazarlarının hemen hepsi bu palavraya sıkı sıkıya sarılırlar; çünkü başka türlü kıvırma zeminleri kalmamıştır. Onlara göre 'Türban, Anadolu kadınlarının örtüsü gibi değil.' Dersiniz ki, bu kızlar uzaydan ışınlanmış, Anadolulu anne-babaları hiç yok!

Aslında bu dalavereyi yıkmak çok basit. 'Eh madem türban tehlikeli, Anadolu başörtüsü değil, bırakınız kızlar Anadolu başörtüsü ile girsin okullarına' derseniz 'kem küm' başlar. Üstelik daha fena açıkları var, hadi kızını 'tehlikeli uzay türbanlısı' diye okula almadınız annelerini niye sokmuyorsunuz, mezuniyet, yemin törenlerine?

Kimse kimseyi kandırmasın sevgili holding medyasındaki silah arkadaşlarımız, kimse kimseye dubara yapmasın. Birbirimizi tanıyoruz biz. 28 Şubat'ta olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, kapatma tiyatrosunda olduğu gibi. Meselenin daha köklü, daha derinlerde olduğunu biliyoruz artık.

Daha birkaç gün evvel, kendinden başka kaale alanı olmadığı halde kendini acayip önemseyen bir arızalı amcanız yazmıştı ya; bu imam hatipliler teröristtir, tehlikelidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aklı sıra Ermeniliği tehlikeli bir şey gibi gösterdiğinin farkında bile olmayarak, 'Bunlardan biri olmasın, isterse Ermeni olsun' diye yazmamış mıydı? Bakış açısı bu, hiç öyle "melekler-şeytanlar" cinliğine kalkışmayınız.

Enteresan olan ise şu:

Bu davanın üzerine artık birkaç köşe yazısı, 'al gülüm ver gülüm' türü röportajlar, haberler ile kapatabileceklerine hâlâ inanıyor olmaları çok şaşırtıcı. Onca cephanelikler, suikast planları, kemikler, kuyular, paralar, yasa dışı yapılanmalar, evler, karargâhlar, burslar, ödüller, vaatlerin üzeri 9 sütuna manşet meleklik romantizmi ile kapanmaz artık. Dün 'Av tüfeğiyle darbe' manşetiyle maymunluk yapanların bugün Rahibe Teresa'cılık oynamasına sadece tebessüm edilir. Açıp bakın iddianameyi. Okuyun hele bir. Sahte şahit tutmaktan, falanca mahkemeye aracı yollamaktan, 'aman gözünü seveyim bu delili yok et, yoksa bittik... Hatta evimi sana veririm ne olur aman yap' diye muhabbet çevirenlerden onlar haberdar değil mi sanki?

Bal gibi biliyorlar... Ama hâlâ onlara göre, bu dava siyasî ve inandırıcılığını yitirmiş!

Alçakça cinayetler sonrasında mütedeyyin kesimi hedef yerine oturtup atışı serbest yapan, 'Türkiye'nin 11 Eylül'ü' diyerek toplumdaki inançlı kesimi hedef gösterenlerin davanın sulandırılmasından başka yolları kalmadı çünkü. Ortaya çıkan kemikler, cephanelikler, yazışmalar, konuşmalar onları da bu işin içine sokuyor zira. Katkı vermemiş olsalar bile katkı verenleri pekâla biliyorlar, muvazzaf olanları sigortalı olarak çalıştırıyorlar, bilerek veya bilmeyerek yeri geldiğinde kendilerini kullandırtıyorlar.

'Laik mürebbiye' rolünü pek sevdiler. Bugün ikide bir 'Türkan anne' yazılarıyla milletin rikkatini, şefkatini hedef alıp, romantik romantik sıyırmaya kalkışanlar, 1999'da işleri güçleri eğitim ve bu milletin çocuklarının okuması, uluslararası düzeyde bir yerlere gelmesinden başka bir şey olmayan kitle için Ergenekoncuların karanlık mahzenlerde kurguladığı oyunları sahnelemekten geri durmayanlardı.

Halep oradaysa arşivler de burada sevgili Holding Medyası sakinleri... Açar açar yüzünüze vurulur yazdıklarınız, infazlarınız, insafsızlıklarınız.

Hiç kimse kusura bakmasın, millet işin farkında ve çekilen sifonun sonuna kadar pisliği götürmesini istiyor. Kim karanlık işlere bulaşmışsa, kim bu milleti ahmak yerine koyup kaderiyle oynamaya kalkışmışsa, kim Ergenekon izbelerinde, karanlık odaların folyolu duvarları arkasında entrika çevirmişse ortaya çıkarılmasını istiyor.

"Senin örgütün bir melekti yavrum" romantizmini kimse yutmaz, yutmayacaktır.

ZAMAN