Hükümetten ihtiyatlı ama olumlu başlangıç!

Hasan Cemal

Kürt sorunuyla ilgili olarak Erdoğan hükümetinde koordinasyon görevini üstlenen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın dünkü açıklamaları kimilerinde hayal kırıklığı yaratmış olabilir.
Ben farklı düşünüyorum.
Hükümetin ihtiyatlı bir başlangıç yapması ve ilk adımını dikkatli atması yerinde bir tutumdur.
İçişleri Bakanı Atalay’ın dediği gibi ‘konunun hassasiyetleri’ vardır. Bu yüzden, “işi aceleye getirmeden süreci yönetmektir” doğru olan...
Beklenti çıtası zamansız ve gereksiz yere yükseltilirse, bunun yol açabileceği hayal kırıklıkları da çok büyük olur. Onun için yutkunarak konuşmak ya da yoğurdu üfleyerek yemeye başlamak daha isabetli bir tavırdır.
Daha önce de belirtmiştim.
Bu aşamada önemli olan silahların -bırakılması değil- susması, yani ‘parmakların tetikten çekilmesi’dir.
Bu konuda DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Operasyonlar durmalıdır” sözünde gerçek payı elbette vardır.
Ancak, böyle bir ‘çatışmasızlık’ sürecinde asıl sorumluluk bence PKK’ya düşüyor. Ucu açık, önkoşulsuz bir ateşkesle bu sağlanabilir. Bunu sağlayacak olan da İmralı’dır, Öcalan’dır.
Öcalan eğer bugün için gerçekçi olmayan bir takım talepler yerine, ihtiyatlı -ya da uçmayan- bir başlangıç adımı atabilirse, Türkiye Kürt sorununda demokratik, barışçı bir çözüm dönemine girebilir. 
Dağlardan silah seslerinin gelmediği, şehit cenazeleriyle taziye çadırlarının kurulmadığı, anaların gözyaşı dökmediği bu ‘yeni süreç’te Türkiye gerçek bir barışa doğru yol alabilir.
Sayın Atalay’ın açıklamalarını dikkatle izledim.
İçtenlikliydi.
Sorunun adını koymaktan kaçınmadı.
Meselenin ‘özü’yle ilgili konuşmayacağını söylese de, öze ilişkin de önemli ipuçları verdi. İçişleri Bakanı’nın bu konuda Başbakan Erdoğan’ın 2005 yılı Diyarbakır konuşmasına atıfta bulunmasının altını çizmekte yarar var.
Tayyip Erdoğan, Diyarbakır konuşmasında ‘Kürt sorunu’nun adını çekinmeden koymuş, bu sorunun aynı zamanda ‘kendi sorunları’ olduğunu vurgulamış, belki daha önemlisi, Kürt sorunuyla ilgili olarak geçmişte ‘devletin hataları’ olduğunu da söylemişti 2005 yazında.
Arkası son dört yılda gelmemiş olsa da, Erdoğan’ın bu açıklamaları önemliydi.
Eğer Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasındaki çizgi esas alınırsa, Sayın Atalay’ın deyişiyle, “Geçmişten çıkarılacak derslerle geleceği birlikte kurmanın” kapısı açılabilir.
İçişleri Bakanı’nın dünkü açıklamalarında önemsediğim bir başka nokta, sürekli olarak demokratikleşmeye, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesine ve ‘eşitlik’ konusuna yönelik vurgularıydı.
Muhalefete çağrısı da doğruydu.
“Çözümsüzlüğü savunarak negatif siyaset yapmanın” bundan böyle çıkar yol olmadığını belirtmesi de iyimserlik verici bir noktaydı.
Muhalefet, özellikle CHP eğer o klasik ‘muhalefet için muhalefet’ tarzından sıyrılabilirse, yeni süreçte ‘yıkıcı değil yapıcı’ olabilirse, Türkiye’nin önünde kalıcı barış ve istikrar yolu daha çabuk açılır.
Son olarak bütün bu açılardan DTP ile Genel Başkanları Ahmet Türk’e düşen sorumlulukları belirtmek gerekir. 
Haydi, kolay gelsin!

MİLLİYET