Görüşmeye kamera engeli...

Mustafa Ünal

Başbakan Erdoğan'la CHP lideri Deniz Baykal arasındaki görüşme kamera kaydı yüzünden zora girdi. Mektup diplomasisiyle başlayan randevu olayında son durum şöyle... Kameraya karşı çıkan Erdoğan 'Telefon edip usulünü konuşacağım' dedi.

Buna karşılık Baykal 'Telefona gerek yok, görüşme asla kamerasız olmaz' dedi. Hazırlığını da buna göre yaptı. Bir şirketle anlaştı, görüşme odaya yerleştirilecek üç robot kamerayla kayda alınacak. İsterse bir kopyası da Erdoğan'a verilecek.

Baykal, Ankara'dan ayrılırken özel kaleme 'Kamerasız görüşme istenirse bana sormadan hayır de...' diye yetki verdi. Başlangıçta espri gibi algılanmıştı ama meğer ciddiymiş. 'Kamera kaydı' CHP'nin olmaz olmaz şartı. Esnemesi mümkün mü? Baykal'ın söylediklerine bakılırsa, 'hayır'. Ya kamerayla ya da hiç noktasında...

Başbakan kameraya 'evet' der mi? Bu kendisine sorulunca 'İşin usulünü kabul ederse görüşeceğim' dedi. 'İşin usulü'nden kastı görüşmenin baş başa, kamerasız olması. Erdoğan'ın bu noktadan geri adım atması mümkün değil. Bu durumda görüşmenin gerçekleşmesi neredeyse imkansız.

Randevu olayında manzara bu... Gelinen nokta sürpriz mi? Hayır, değil. Baykal her ne kadar mektubunda 'buyur gel' dese de hem metnin satır aralarında hem de daha sonraki mesajlarında görüşmenin olmaması için elinden geleni yaptı. Bunda MHP liderinin 'CHP, AK Parti ve DTP' ile aynı fotoğrafa girdi' eleştirisinin rolü oldu mu? Acaba CHP, açılıma karşı olan cephede MHP'yi tek başına bırakmak istemedi mi? Sanmam... MHP'yi rahatsız eden mektup 'açılıma' değil 'randevuya' kapı aralıyordu.

Erdoğan - Baykal görüşmesi önümüzdeki haftanın en önemli olaylarından biri olacaktı. Çok konuşulacak, çok tartışılacaktı. Siyasî iklimi yumuşatacak, olumlu hava estirecekti. Sadece açılımla sınırlı kalmayacak, belki başka alanlara da yansıyacaktı. Gerilimi giderek artan siyasî havanın yumuşamasına ihtiyaç var. Bu bir başlangıç olabilirdi.

Kürt veya terör sorunu Türkiye'nin temel problemlerinden... 30 yıldır kanıyor. Maddi, manevi çok ağır bedeller ödendi. Demokratik açılım kanı, gözyaşını durdurmayı hedefliyor. İktidar çözümün adresi olarak da parlamento zeminini gösteriyor. Doğru bir strateji... Anamuhalefet partisinin bu konuda söyleyecekleri olmalıydı.

CHP kamera kaydını şart koşarak görüşmeden kaçan taraf durumunda... Türkiye böyle bir şartla ilk kez karşılaşıyor. Bu tip görüşmeler siyasette pek sık olmasa da belli aralıklarla gerçekleşir. Meydanlarda birbirlerine sert mesajlar gönderen liderler ülke sorunları mevzubahis olunca bir masanın etrafında buluşur, oturup konuşurlar. Örnekleri çok...

Ama bugüne kadar 'kamera kaydı' istemek kimsenin aklına gelmemişti. Ne ev sahibi ne de konuk akıl etti. Bunun şeffaflıkla veya açıklıkla falan ilgisi yok. Eğer Baykal bundan sonra 'kamera kaydını' her kritik görüşme için şart koşarsa hiç kimseyi CHP Genel Merkezi'nde ağırlayamaz.

CHP lideri odasında ses getiren görüşmeler de yaptı... 2007 Mart'ında aynı gün peş peşe emekli paşalar Şener Eruygur, Rıza Küçükoğlu ve Yaşar Karagöz'le bir araya geldi. Ne konuştuğunu izah etmekte de zorlandı. 'Öküz altında buzağı aramayın' dedi ama kafası karışanlar, çok spekülasyon yapanlar oldu. Acaba o görüşmeleri kamerayla kaydetti mi? Kamuoyu, üzerinden iki yıl geçse de görüntüler eşliğinde konuşulanları herhalde izlemek ister.

Toparlayacak olursak... CHP'nin kamera inadı görüşmeyi zora soktu. Baykal, Başbakan'a doğrudan 'hayır, gelme' diyebilirdi. Bir yandan 'buyur' derken diğer yandan kapıları 'kapatmak' CHP için hiç de iyi görüntü olmadı. Baykal, yarın 'demokratik açılımı' konuşmaktan niye kaçtığını izah etmekte çok zorlanacak. Görüşme ihtimali sıfır mı? Değil elbette. Şairin 'Canan gide, rindan dağıla, mey ola rizan - Hayr umulur mu böyle gecenin seherinden' dediği gibi bu saatten sonra gerçekleşecek görüşmeden de hayr umulmaz...

ZAMAN