Lina Ghassan Abu Zayed’in The New Arab’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Filistinliler olarak Gazze'de en son iki yıl önce kendimizi canlı hissetmiştik. O zamandan beri ailelerimizi toprağa verdik, evlerimizle birlikte onurumuzun da yok olduğunu gördük. İsrail daha da cüretkâr hale gelirken ve ‘liderler’ sessizce korkakça davranırken, yaklaşan havan topu sesleri rüyalarımızı rahatsız ediyor.
Yiyecek veya bu kelimeleri yazmak için sinyal bulmak kadar zor olan umudu arıyoruz. Geçen hafta, bir zamanlar mutlu anılarla dolu olan geçici odanın bir köşesinden diğerine geçerek dizüstü bilgisayarımı havada sallıyordum. İsrail işgali sadece almayı bilir: toprak, yiyecek, elektrik, hayatın kendisi.
Sonunda zayıf bir sinyal yakaladım. Sosyal medyayı açtığımda, telefonum yeniden canlanmış gibi görünüyordu. Bu umutsuzluk döneminde, soykırımın ortasında, bana ulaşan görüntüler ve sesler "Yalnız değilsin. Seni görüyoruz, seninleyiz, sana geliyoruz."
Dünyanın dört bir yanında insanlar ayaklanıyordu: Londra sokaklarında, İtalya limanlarında, Gazze'ye doğru yelken açan başka bir küresel filoda. Bizim için bu bir şey ifade ediyor; gerçekten öyle. Buradaki hayat artık tek bir kelime etrafında dönüyor: hayatta kalmak. Ama kısa bir an için, dünyanın ayaklanmasını izlerken, ruhlarımızın geri döndüğünü hissettik. Kendimizi yeniden hissettik.
Ailenizden, ırkınızdan veya inancınızdan olmayan birinin sizin için ayağa kalktığını bilmek garip bir duygu. Benim için, sanki dünya bizim varlığımızı onaylarken, bir başkası onu silmeye çalışıyormuş gibi hissettim. İsrail, iki yıl süren acımasız soykırımdan sonra, aşağılanmayı ve adaletsizliği kabul edeceğimizi düşünüyor olabilir. Unuttukları şey, bizim için yükselen her sesin bizi özgürlüğe bir adım daha yaklaştırdığıdır.
Roma'da ilManifesto dergisinde gazeteci olarak çalışan İtalyan arkadaşım Chiara, bana ve aileme iyi olup olmadığımızı sorarak sürekli mektuplar yazıyordu. Roma'da bir milyondan fazla kişinin katıldığı büyük bir gösterinin fotoğraflarını ve videolarını gönderdi. Bana “Dünya senin için harekete geçti” dedi. Dürüst olmak gerekirse, gurur duydum. Gazze'de bir Filistinli olmaktan gurur duydum.
Sonra Freedom Flotilla hakkında daha fazla bilgi edindim. Freedom Flotilla, Gazze'de kara, hava ve denizden kuşatılmış halka yardım ulaştırmak için yapılan küresel bir sumud eylemiydi.
Ne olacağını biliyorduk. İsrail'in uluslararası hukuku ihlal edip onlara ulaşmadan önce durduracağını biliyorduk. Ama mesajlarının bunun ötesinde olduğunu da biliyorduk: bize yalnız olmadığımızı söylemekti.
Gemi, dünyanın dört bir yanından gelen aktivistleri, gazetecileri, politikacıları ve doktorları taşıyarak dalgaların arasında yavaşça ilerliyordu. Farklı yüzler, farklı diller, ama tek bir amaç: Gazze'nin izolasyonunu kırmak. Özgürlük Filosu, direnişin sembolü haline geldi, baskıcıya, kuşatmanın kader olmadığını ve insanlar birleştiğinde, en küçük bir direniş eyleminin bile kalplerimizde güçlü bir yankı uyandırabileceğini gösteren bir mesaj oldu.
Kaçınılmaz olan gerçekleşti, ama bugün Gazze'den denize baktığımızda, o geminin izini, ufukta bir gölge olarak hala görebiliyoruz. Dünya çapında protesto edenlerin, Filistin bayrağını dikenlerin, gerçeği söyleyenlerin veya dayanışma şarkıları söyleyenlerin seslerini duyuyoruz. Onlar da içimizde dayanma, birbirimize destek olma, var olma hakkımız için mücadele etmeye devam etme gücünü inşa ettiler. İşgal asla sonsuza kadar sürmez.
İşte Gazze'den size, dünyaya mesajım budur. Teşekkür ederim. İnsanlığın milliyeti ve dini olmadığını kanıtladığınız için teşekkür ederim.
Sesinizi yüksek tutun. Gazze hakkında konuşmaya devam edin. Sessizliğin gerçeği yutmasına veya yalanların kurbanları ikinci kez öldürmesine izin vermeyin.
Bugün Gazze sadece kuşatma altındaki bir toprak değil; dünyanın vicdanının sınandığı, hâlâ yazılmakta olan bir hikâye ve herkes bu hikâyenin bir parçası. Mürekkep, ses, ışık olun. Çünkü bizler, acıya rağmen, dayanışmanın bombalardan daha güçlü olduğuna ve adaletin, gece ne kadar uzun olursa olsun, yakında şafak vakti geleceğine inanmaya devam ediyoruz.
*Lina Ghassan Abu Zayed, Gazze'li Filistinli bir yazar ve Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi, Göz Hastalıkları Bölümü mezunudur.