Gazze'de yaşananlar karşısında uluslararası mahkemeler etkisiz kalıyor

Uluslararası toplum; soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını engellemek için adımlar atsa da milyonlarca insan bu suçların mağduru olmaya devam ediyor.

İşgal rejiminin uluslararası hukuk kurallarını açıkça ihlal ederek, işgal ettiği Filistin topraklarında 7 Ekim ve sonrasında işlediği savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçları karşısında uluslararası mahkemelerin gerekli adımları atmadığı ve etkisiz kaldığı görülüyor.

Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı kuruluşlar ve çok sayıda insan hakları örgütünün raporlarında tespit edildiği üzere İsrail'in, Gazze'de savaş hukukunu ve insan haklarını ihlal ettiği belirtilirken, söz konusu ihlallerin soruşturulması ve sorumluların hesap vermesi bakımından uluslararası mahkemelerin işlevselliği tartışılmaya başlandı.

Filistin-İsrail çatışması bağlamında, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) işlevi ve yeni bir Uluslararası Filistin Ceza Mahkemesi kurulup kurulmayacağı tartışılırken, diğer yandan Uluslararası Adalet Divanında (ICJ) İsrail'e karşı açılabilecek davalar ve halihazırda ICJ'de devam eden Filistin'deki işgalin hukukiliğine ilişkin "danışma görüşü" süreçleri Filistinlilerin uluslararası alanda adalet arayışlarının devam ettiğini gösteriyor.

İsrail'in, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde sivilleri hedef alan saldırıların durdurulması ve sorumluların cezalandırılması için uluslararası kamuoyunda rota arayışı devam ederken, AA muhabiri uluslararası hukukta Filistinliler için gidilebilecek mevcut mahkemelerdeki süreçleri, sorumluların cezalandırılması için muhtemel yolları ve adalet mekanizmalarının işleyiş ve usullerini inceledi.

UCM'nin görevi nedir?

Uluslararası toplum; soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını engellemek için adımlar atsa da, milyonlarca insan bu suçların mağduru olmaya devam ediyor. Aslolan bu suçların soruşturmalarının yerel mahkemelerce yapılması olsa da, genellikle faillerin çoğunun tespit edilememesi, yakalanamaması veya yerel mahkemelerin bu failleri yargılamak istememesi sebebiyle yerel yargılamalar yapılamıyor.

Bu duruma çözüm üretmek ve suçların cezasız kalmasını önlemek için uluslararası toplum, "tamamlayıcı yargı yetkisi"ne sahip daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kurdu. UCM'nin "tamamlayıcı yargı yetkisi” sayesinde taraf ülkelerin topraklarında işlenen suçlar, ilk olarak o ülkenin yerel mahkemelerine bırakılıyor, fakat yerel mahkemeler tarafından etkili ve yeterli soruşturulmazsa, bu durumda UCM devreye girerek, soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçu ve saldırı suçlarının sorumlularını yargılıyor.

Ancak suçluların yakalanması ve Mahkeme önüne getirilmesi için taraf ülkelerin kolluk gücüne ihtiyaç duyan UCM, statüyü onaylamayan ABD, İsrail, Rusya, Çin ve Hindistan gibi toplamda dünya nüfusunun ve silah gücünün yarıdan fazlasını oluşturan ülkelerin desteğinden yoksun bulunuyor. Ağırlıklı olarak Afrika ülkeleri, AB ülkeleri ve Pasifik'teki ada devletlerinin taraf olduğu Mahkeme, AB ülkeleri dışında politik anlamda güçlü devletlerin desteğinden yoksun hareket ediyor.

UCM'deki Filistin soruşturması

Filistin hükümeti, 1 Ocak 2015 tarihinde Roma Statüsü'nün 12(3) maddesi uyarınca "13 Haziran 2014 tarihinden bu yana Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında" işlendiği iddia edilen suçlarla ilgili olarak UCM'nin yargı yetkisini kabul eden bir beyanda bulunup, ertesi gün Mahkemeye katılım belgesini BM Genel Sekreterliğine sunarak UCM'ye taraf ülke oldu.

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda, Filistin Devleti'ndeki durum ile ilgili yaklaşık 6 yıllık ön incelemenin tamamlanarak 3 Mart 2021'de soruşturmanın açıldığını duyurdu.

UCM Savcılığı aradan geçen uzun süreye rağmen Filistin soruşturmasındaki ilerlemeye ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmazken, 2 Mart 2022'te soruşturmasını başlattığı Ukrayna ile ilgili bir yıl gibi kısa sürede harekete geçerek 17 Mart 2023'te, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya'nın Çocuk Hakları Komiseri Maria Alekseyevna Lvova-Belova hakkında savaş suçu gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldığını bildirdi.

Savcı Han'ın Filistin soruşturmasındaki tutumu eleştiriliyor

UCM Başsavcısı Karim Han'ın, Ukrayna davasında 1 yıl gibi bir sürede devlet başkanı düzeyinde yakalama kararı talep etmesine karşın, Filistin'de işlenen suçlar için 8 yıllık süreye rağmen henüz bir yakalama kararı çıkarmaması UCM Savcılığının "çifte standart" uyguladığı eleştirilerini beraberinde getiriyor.

Han'ın, 30 Ekim'de Refah Sınır Kapısı'nın Mısır tarafında yaptığı açıklamada bölgede bulunduğu süre zarfında Gazze Şeridi ve İsrail'i ziyaret etmeyi umduğunu belirttikten sonra, geçen hafta İsrail'i, ardından Ramallah’ta Filistin hükümetini ziyaret etmesine karşın Gazze'ye henüz ziyaret gerçekleştirmemesi eleştiriliyor.

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın başlamasından 50 gün sonra Kiev yakınlarında yer alan Buça şehrinde incelemelerde bulunan Han'ın, Gazze'ye şimdiye kadar hiç gitmemesi göze batıyor.

Öte yandan Han, UCM'nin Ukrayna'da ofis açması için çalışmalar yaptıklarını dile getirirken ve UCM Savcılığı olarak Ukrayna'da işlenen savaş suçlarının araştırılması için kurulan Uluslararası Ortak Soruşturma Ekibi'ne (JIT) katılmasına karşın, Gazze'de işlenen suçlara ilişkin gerekli adımları atmamasıyla dikkati çekiyor.

Han'ın, Batılı ülkelerin desteklediği Ukrayna soruşturmasında Rusya'ya, Afganistan soruşturmasında da Taliban'a karşı somut adımlar atarken; Gazze'deki suçlarına ilişkin açık delillere rağmen harekete geçmemesi sebebiyle Mahkemeye tepki gösteriliyor.

Yaklaşık 30 yıllık uluslararası ceza hukuku deneyimine sahip olan ve eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) savcılığındayken, Delalic ve diğerleri davasında ICTY'nin en erken davalardan birini açarak hızlı şekilde yargılamayı başlatan Han, UCM'nin Filistin soruşturmasında beklenen etkinliği gösteremiyor.

Haziran 2021'deki UCM Başsavcılığı seçimi döneminde, taraf ülke olmamalarına rağmen ABD ve İsrail medyasında Han'ın Başsavcı seçilmesi gerektiği ve UCM için uygun aday olduğu şeklinde analizler yapılmıştı. Başsavcı seçilerek 16 Haziran 2021'de göreve başladıktan kısa bir süre sonra, 27 Eylül 2021'deki açıklamasında Han, Mahkemenin kaynaklarının sınırlı olmasını gerekçe göstererek Afganistan'da işlenen suçlara ilişkin soruşturmasında Taliban ve DEAŞ/Horasan tarafından işlendiği iddia edilen suçlara odaklanacağını ve aralarında ABD ve NATO askerlerinin de bulunduğu diğer şüphelilerin suçlarına öncelik vermeyeceğini açıklamıştı.

ABD yönetimi 11 Haziran 2020'de, Afganistan'da Amerikan askerlerinin savaş suçu işlediği iddialarını soruşturan UCM eski Başsavcısı Fatou Bensouda ve diğer savcılık yetkililerine yönelik yaptırım kararı almış ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mark Pompeo dahil ABD'li yetkililer müttefikleri İsrail'e karşı yaptığı soruşturmalar nedeniyle UCM'yi hedef almıştı.

Uluslararası Filistin Ceza Mahkemesi kurulabilir mi?

Filistin için özel bir ceza mahkemesi kurmanın birkaç yolu bulunmakta. Bunlardan ilki, daha önce Ruanda ve Eski Yugoslavya için kurulan mahkemelerdeki gibi bir BM Güvenlik Konseyi kararıyla, yeni bir ad hoc mahkeme kurulması olabilir.

Söz konusu mahkemenin BM Şartı'nın 7. bölümü altında alınacak bir kararla kurulması durumunda BM'ye taraf tüm ülkelerde bağlayıcılığı bulunacağı için İsrail'in zorunlu olarak mahkeme ile işbirliğine gitme yükümlülüğü bulunabilir.

Filistin için bu şekilde, belirli yer ve zamanda meydana gelen suçlarla sınırlı olmak kaydıyla kurulacak bir mahkemenin BMGK'deki 15 ülkenin 9'unun oyunu alması gerekirken, daimi 5 üyeden hiçbirinin veto hakkını kullanmaması gerekir.

Uluslararası Filistin Mahkemesi kurmanın bir başka yolu da; Kamboçya, Doğu Timor, Irak, Sierra Leone, Kosova ve Lübnan'da işlenen bazı uluslararası suçlar için oluşturulan karma mahkemelerdeki gibi uluslararası anlaşmayla kurulması.

Başka bir ifadeyle; Filistin için karma nitelikte uluslararası bir mahkeme kurmanın yolu, yerellik unsurlarının bazılarını koruyan ve uluslararası kurumlarca desteklenen özel bir mahkemeden geçiyor.

Sierra Leone Özel Mahkemesi, ülkede yaşanan iç savaş sonrasında meydana gelen kıyımları soruşturmak ve kovuşturmakla görevli olan özel bir mahkemedir. Ancak, etki alanı sınırlıdır ve Sierra Leone hükümeti ile Birleşmiş Milletler'in ortak çabaları sonucunda kurulmuştur.

Lübnan Özel Mahkemesi ise Lübnan iç hukuku altında görev yapan bir mahkeme olup uluslararası niteliği de bulunmaktadır.

Bunlara ek olarak, Avrupa Birliği ve Kosova hükümeti arasında yapılan anlaşmayla kurulan Kosova Savcılığı da savaş suçlarını ele alan ulusal özelliklerinin yanı sıra uluslararası nitelikleri de bulunan karma bir mahkeme olarak görülüyor.

Filistin için özel mahkeme BM Güvenlik Konseyinin BM Şartı'nın 7. bölümünde alacağı bir kararla, ya da Filistin hükümetiyle BM veya başka bir uluslararası kurumla yapılacak anlaşma ile kurulabilir. Bu noktada mahkemenin yeri, bütçesi ve gelir kalemleri, hakimlerin seçilmesi gibi hususların yanı sıra kararların icra edilmesinde de diğer devletlerin ve uluslararası toplumun vereceği destek açısından belirleyici oluyor.

Soykırım sözleşmesini ihlal ettiği için ICJ'de İsrail'e dava açılabilir mi?
Gazze'de işlendiği belirtilen soykırım suçuna karşı gidilebilecek bir başka merci de 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle bir devletin başka bir devlet aleyhine BM'nin yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanına (ICJ) başvurmasıdır.

Nitekim, örneğin geçmişte suçun doğrudan mağdurları olan Bosna Hersek ve Hırvatistan tarafından ayrı ayrı Sırbistan'a karşı, Soykırım Sözleşmesi'ne dayanılarak Uluslararası Adalet Divanı'na başvurular yapılmış veya devam etmekte olan davada Ukrayna tarafından Rusya aleyhine Soykırım Sözleşmesi uyarınca dava açılmıştır.

Soykırım suçu karakteri itibari ile sadece doğrudan bu suçun mağdurlarına karşı değil, bütün uluslararası topluma karşı işlenen suç niteliği taşıdığı için Soykırım Sözleşmesi'ne taraf olan bütün devletler bu suçun engellenmesi ve cezalandırılması için harekete geçebilme (erga omnes) hakkına sahiptir.

Doğrudan etkilenmeyen bir devletin, Uluslararası Adalet Divanı'nda Soykırım Sözleşmesi'ni öne sürmesine örnek olarak Gambiya'nın Myanmar'a karşı açtığı dava örnek gösterilebilir. Halihazırda devam etmekte olan bu davada Myanmar, Gambiya'nın Soykırım Sözleşmesi’ni ileri sürerek Adalet Divanı'nda dava açmasına itiraz etmesine rağmen, Mahkeme soykırım suçunun bütün uluslararası topluma karşı işlendiğini belirterek Gambiya'nın böyle bir hakkının varlığını kabul ederek davayı esastan görmeye geçmiştir.

İsrail, 1950 yılında Soykırım Sözleşmesi'ni onaylamış ve hiçbir çekince öne sürmeden bu Sözleşmeye taraf olmuştur. Dolayısıyla Soykırım Sözleşmesi'nden doğan bütün yükümlülükler altında olmasının yanında, bu sorumlulukları sadece Filistin devletine değil, Sözleşmeye taraf olan tüm bütün devletlere karşı yerine getirmek zorundadır. Bu açıdan Soykırım Sözleşmesi'nin 8. ve 9. maddeleri uyarınca, sözleşmeye taraf herhangi bir ülke Uluslararası Adalet Divanında, sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmesi amacıyla İsrail aleyhine dava açabilir.

Özellikle en son yapılan Gazze saldırısı sırasında işlenen fiiller, İsrail devlet yetkilileri tarafından soykırım suçuna ilişkin kastı gösterebilme ihtimali çok yüksek olan beyanatlar ve pek çok uluslararası hukuk ve soykırım çalışmaları uzmanı tarafından yapılan değerlendirmeler, bu suçun İsrail tarafından işlendiğine ilişkin Mahkeme önünde ileri sürülebilecek argümanları desteklemek amaçlı kullanılabilir.

Filistin Haberleri

HAMAS: Silvan'daki yıkım Kudüs'ü Yahudileştirme planının parçası
İki insan hakları kurumu 38 Gazzeli esirin tutulduğu yeri açıkladı
Sivil Savunma: Sürekli yeni ceset parçaları bulunması katliamın boyutlarını gösteriyor
DSÖ'den Gazze uyarısı: 100 bin çocuk açlık pençesinde
İİT, İsrail'in Gazze'de yerinden edilen sivillerin sığındığı okulu hedef almasını kınadı