Tamara Nassar’ın Electronic Intifada için hazırladığı metin (Nora Barrows-Friedman’ın potcastından notlar), Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Gazze'deki tıbbi durum bir felakettir.
13 Mayıs'ta İsrail, her ikisi de Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Avrupa Gazze Hastanesi'ni ve Nasır Tıp Kompleksi'ni bombaladı.
İsrail, Avrupa Gazze Hastanesi'nde sığınak delici bombalar ve ateş topları kullandı ve çok sayıda saldırıda en az 28 Filistinliyi katletti ve onlarcasını yaraladı.
Nasır'da ise bir İsrail insansız hava aracı saldırısı yanık ünitesini hedef aldı ve biri daha önceki bir suikast girişiminden sonra iyileşmekte olan gazeteci Hassan Aslayeh olmak üzere iki hastayı yataklarında öldürdü.
Tıbbi kaynaklara göre saldırıda on iki kişi yaralandı ve cerrahi bölümündeki 18 hastane yatağı, yoğun bakım ünitesindeki sekiz yatak ve 10 hasta yatağı tahrip edildi.
Altı gün sonra İsrail, Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Endonezya Hastanesi'ne saldırarak jeneratörleri tahrip etti ve tüm tıbbi tesisi faaliyet dışı bıraktı.
Gazze Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Munir al-Bursh'a göre İsrail tankları ve buldozerleri de hastaneyi kuşatarak hastaların ve sağlık personelinin güvenliğini tehdit etti.
20 Mayıs'ta İsrail hava saldırıları Nasır Tıp Kompleksi'ni tekrar hedef aldı ve tıbbi malzeme deposunu tahrip etti.
Acil servis doktoru Dr. Majed Cabir, 13 Mayıs'ta bombalandığında Avrupa Gazze Hastanesi'nde vardiyasında çalışıyordu.
The Electronic Intifada Podcast'e verdiği demeçte “Avrupa Gazze Hastanesi'nin bombalanmasından sağ kurtulduğumuz için gerçekten çok mutluyum” dedi.
“Bu hastaneyi ilk bombalayışları değil ama biliyorsunuz, bazen hayatta kalmak sadece şans meselesi olabiliyor” diyor.
Cabir, bombalamanın İsrailli Amerikalı esir asker Edan Alexander'ın teslim edilmesinden hemen sonra gerçekleştiğini söyledi. İsrail ordusunun bombardımanlara, hava saldırılarına ve topçu ateşine derhal yeniden başladığını ve insanların ağır yaralı olarak acil servise akın etmeye başladığını söyledi.
“Hiç ara vermeden, durmak bilmeyen bir şiddet vardı” dedi.
O akşam, "bu korkunç sesleri duyduk - deprem gibi hissettik - sağır edici patlamalar ve gerçekten ne olduğunu bilmiyorduk. Daha önce yaşadığımız hiçbir şeye benzemiyordu - camlar kırılıyordu, kapılar uçuyordu, kiremitler, elektrik hatları çatıdan düşüyordu."
Cabir ve meslektaşları dışarı çıkmayı başardıklarında havanın toz, moloz, gaz ve barut kokusundan geçilmediğini söylüyor.
"Biz sadece Avrupa Gazze Hastanesi'nin bombalandığını idrak etmeye çalışıyorduk ve unutmayın ki Avrupa Gazze Hastanesi tam olarak çalışan son hastaneydi. Sağlık Bakanlığı'nın ve genel olarak Gazze'deki sağlık hizmetlerinin son dayanağıydı."
Cabir, hastanenin kanserli hastalar için -kısmen de olsa- çalışan son tıp merkezi olduğunu belirtti.
"Durum zaten kötüydü, çünkü bu kanser hastalarını en azından biraz tedavi etmek için gereken [ilaç] stokunun yaklaşık yüzde 70'inden yoksunduk. Radyasyonumuz yok, ameliyatlarımız yok ama yurtdışına nakledilene kadar onları zar zor hayatta tutacak bazı ilaçlarımız vardı."
Nessouli, Gazze'de onkoloji hizmetlerinin tamamen eksik olmasının bu kanser hastaları için bir ölüm fermanı olduğunu söylüyor.
Bir tıbbi dayanışma örgütü olan Glia'da sağlık lojistiği koordinatörü olarak Gazze'de bulunan Afeef Nessouli, işinin büyük bir kısmının doktorların vaka yükünü ve bu koşullar altında sağlayabildikleri bakımı belgelemek olduğunu söylüyor.
"Patlayıcı yaralanmaları için yeterli morfin olmadığı gibi haberler alıyorsunuz. Kafası kesilen bir bebek var. Korkunç şeyler var - yani, bu soykırımı anlamak için zaten sahip olduğumuz her şey, onlar ön saflarda bunu görüyorlar. Biz de bazı görüntüler çekiyoruz ve bu çok zor. Ama onlar birer kahraman," diyor Nessouli sağlık çalışanları için.
"Herhangi bir şeyi düzeltebilmek için her yolu deniyoruz. Bu da bazen kelimenin tam anlamıyla insanlara yemek götürmek anlamına geliyor."
Nessouli ayrıca İsrail güçleri tarafından kaçırılan, alıkonulan ve cinsel işkenceye maruz kalan sağlık çalışanlarıyla da konuşmuş.
“Bu, insanların aklında uzun süre kalacak hedefli bir tür aşağılanma” diyor.
Filistinlilere, "katlanmaları, anlamaları ve sabırlı olmaları gereken inanılmaz bir insanlık sınavı verildi: sabır. Dolayısıyla bu gerçekten ilginç ve parçası olmak zor ama aynı zamanda ayrı olmak da zor çünkü ben Filistinli bir Gazzeli değilim. Ben Lübnanlı bir Amerikalıyım ve bu sadece bir tür tanıklık."
Yaptığı şeyin çoğunun, doktorlara deneyimleri hakkında konuşmaları ve her gün karşılaştıkları zor travmayı işlemeleri için alan sağlamak olduğunu söylüyor.
“Çoğu zaman bunu tek bir yerde yüksek sesle söylemek istiyorlar ki ne olursa olsun hatırlansın - bu olay yaşandı ve bu korkunç deneyimin arkasında duruyorlar, çünkü tek yol bu. Adalet yok ama kayıt var.”