Esas şimdi Van

M. Nedim Hazar

Türkiye son yılların en soğuk kışını yaşıyor.

Isı birçok bölgede özellikle geceleri eksi dereceleri buluyor. Akşam haber bültenlerinde, otoyollarda kayan arabalar, yokuşu ittir kaktır çıkarmaya çalışan şehirli ağabeyler filan var. Bir de çocuklar. Kar topu oynuyorlar, haklı olarak.

Meteoroloji tahminleri yayınlıyor TV kanalları. Pazartesine dikkat çekiyorlar, donacakmışız. Muhtemelen siz, sevgili okurlarım bu yazımı -en azından- oda sıcaklığında okuyorsunuzdur. Hani elinizde çay/kahve fincanı, önünüzde iPad filan gibi fantezilere girişmiyorum.

Uzmanların tahminlerine göre Van'da önümüzdeki haftanın 4 günü kar yağışı bekleniyor. Sıcaklık ise kimi geceler -10 derecenin de altına düşecek. Niyedir bilmem, Meteoroloji'nin bu rakamları da, makul miktarlara düşürerek yayınladığına inandım hep. Çok sıcak bir bölgede geçti çocukluğum, termometre 50 dereceyi gösterirken, ekrandan 38 derece diyordu resmî rakamlar. Emin değilim ama soğukta da böyledir büyük ihtimal. Resmî rakamlara 5-10 derece eklemek lazım.

Kimsenin hakkını yemek istemem. Elbette çaba gösteriliyordur ama Van'ı unuttuk sanki. Hem millet olarak hem devlet olarak artık yönümüzü o tarafa çevirmiyoruz pek. Geceleri eksi yirmileri geçen buz gibi havada çadırda yaşayan insanlar var. Ve geçtiğimiz gün 4 yaşındaki bir çocuk, bu çadırlardaki sobadan çıkan yangın sonucu feci şekilde yanarak can verdi.

Buz gibi bir havada yanarak can veren çocuk...

Bu satırları kaleme alırken de, aynı yerde iki ayrı çadırda, iki yangın çıktığı haberi geldi.

Eminim yetkililerin bu konuyla ilgili açıklamaları vardır. Hani, ya aile evinden ayrılmak istememiştir, ya konteyner oralara gitmemiştir ya elektrik voltajı düşüktür vesaire. Ama hiçbir açıklama hakikatin üzerini örtemiyor maalesef.

Bu haberi okuyunca, sayın içişleri bakanımızın açıklaması geldi aklıma. Hani, "Çadırda tek bir depremzede kalmayacağını" söylemişti. Köylerin en geç 19 Aralık'ta konteynerlere taşınacağını ifade ettiği açıklama...

Sevgili Cumhurbaşkanı'mızın insani yönünü çok seviyorum. Bunu ironi olarak ifade etmiyorum, samimiyim. Gerek yurtdışı gezilerinde gerekse yurtiçinde yaptıklarıyla 'insan olan' bir reis-i cumhur görmek bana umut veriyor içimi ısıtıyor.

Bu cümleden olarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün bahçesinde çektirdiği kar altındaki fotoğraflarını çok sıcak ve samimi buldum.

Cumhurbaşkanı'mızın bu ay başında yaptığı Düzce gezisinden geriye kalan bir cümle takılıp kalmış aklımda: "1999 depreminin ardından Düzce'nin yaralarını planlı bir şekilde sarmasını görmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu" yazmıştı Cumhurbaşkanı Gül. 1999... Bugün 2012... Aradan 13 yıla yakın bir zaman geçmiş ve yaraların planlı bir şekilde sarıldığını görmek bizi mutlu ediyorsa Van için endişelenmek lazım değil mi?

İnsanın aklına, depremin hemen ardından milletçe yaşadığımız o muhteşem 'acıyı paylaşma' günleri geliyor. Nasıl da koşa koşa gitmişti herkes. Nasıl da yardımlar yağmur olup yağmıştı...

Korkum şu ki, 2023 yılındaki cumhur reisimiz bölgeye gidip, "Van'ın 2011 depremindeki yaralarını planlı bir şekilde sarıldığını görmekten büyük memnuniyet duydum" desin...

2023'e kadar çok kış geçecek, çok kar yağacak zira.

Mevcut tuzlarımızı şehirlerimizin yolları donmasın diye harcarken biz, korkarım ki kangrene dönecek Van'ın yaraları, tuz filan basamadan öyle kalakalacağız.

ZAMAN