Ergenekon operasyonları nereye kadar uzar?

Kestirme bir cevapla "Bir numaraya ulaşılana kadar" denebilir.

Ancak bence bu sorunun çok daha komplike bir cevabı var. Şunu söylemek istiyorum:

Bence Ergenekon, devletin birçok kurumunda ve sivil hayatta derin kökleri olan "ihtilalci zihniyetin" tavsiyesine yöneliktir ve "ihtilalciler" hukuk düzeninin ve millet iradesinin üstünlüğünü kabul edip hizaya gelene kadar sürer!

Son alınanlara bakalım.

Evinde arama yapılan ve ilerlemiş yaşı sebebiyle gözaltına alınmaktan kurtulan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bir televizyon programında şöyle diyordu:

"AKP iktidarı mutlaka görevden uzaklaştırılacaktır. Bu kesindir."

Kanadoğlu evinde arama yapıldı diye aşırı üzülmüş. "Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin Başsavcısıydım. Bir hukuk adamı olarak 50 yıl bu ülkeye hizmet ettim" diyor.

İyi de, milletin iradesiyle işbaşına gelmiş bir iktidarın her ne pahasına olursa olsun iş başından uzaklaştırılacağını söylemek hukuk adamlığı mıdır, ihtilalci düşünceye pirim mi vermektir?

Gözaltına alınan son sanıklardan biri dikkatimi çekti. Denizci Albay Vural Vural.

Bir arkadaşım uyardı.Bu albay, 12 Martçı subaylardanmış. Yani 12 Mart 1971 döneminde Türkiye'nin Baas tipi bir ihtilalle yönetim değişikliği yaşaması için çaba harcamış.

Görüyorsunuz. Aradan 40 sene geçiyor. İhtilalci albay, bugün Ergenekon sanığı olarak karşımızda.

Tıpkı 12 Mart'ın sivil kanadının liderlerinden İlhan Selçuk'un bugün Ergenekon sanığı olması gibi.

Diyorlar ki, Profesör Yalçın Küçük gibi "uçuk" bir adamla Milli Güvenlik Kurulu'nun eski Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç nasıl aynı dosyada bir araya gelir?

Veya eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'le Doğu Perinçek nasıl ortak paydada buluşur? Hatırlayalım.Ergenekon sanıklarına yöneltilen suçlama ne?

"Seçimle işbaşına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti hükümetini illegal yöntemlerle iş yapamaz hale getirmek ve devirme teşebbüsünde bulunmak."

Sanıklardan Emin Gürses Ergenekon davasının duruşmasında mahkeme önünde açıkça söyledi: "Ben ihtilalciyim. Gücüm olursa bu hükümeti deviririm."

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur ifadesinde ne diyordu: "Beni Ergün Poyraz'la tanıştıran kişi Orgeneral İlhan Kılıç'tı."

Ergün Poyraz kim?

AKP yöneticileri hakkında "Musa'nın çocukları", "Musa'nın Gülü" gibi psikolojik harekat ürünü kitaplar yazan ve Yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde halkı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün dini kimlikleri konusunda kuşkuya sevk etmeyi amaçlayan bir yazar.

Anlaşıldı ki bu yazar JİTEM'den maaş almış. Eğer Ergün Poyraz JİTEM'den maaş almasaydı, Tuncer Kılınç tarafından Şener Eruygur'a gönderilmeseydi ve Eruygur'un kadrosu tarafından "görevlendirilmeseydi" kimsenin onun yazarlık faaliyetine diyeceği bir şey olmazdı.İstediğini yazardı.

Yazdıkları da birer saçmalık olarak okur tarafından değerlendirilirdi.

Ama eğer bu kişi rütbesi orgeneral olan iki kişi tarafından ülkeyi yöneten kadroya karşı görevlendiriliyorsa bunun adı "ihtilalci zihniyet"tir.

Kemal Gürüz ile Doğu Perinçek'i, Hurşit Tolon ile Yalçın Küçük'ü ortak paydada buluşturan şey budur. İşbaşındaki iktidarın her ne pahasına olursa olsun gitmesi için faaliyetler yapmak.

Yalçın Küçük, sırf AKP'yi devirmedi diye yıllardır hedef olan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök için ne diyordu televizyon ekranında: "Ben Hilmi'nin lise yıllarını bilirim.

Askeri lisede lakabı dinciydi..."

İyi de Hilmi Özkök 1960'lı yıllarda askeri lisede öğrenci iken sosyalist bir devrimci olan Yalçın Küçük, koskoca bir Genelkurmay Başkanı'na ön ismiyle hitap ederek böyle bir şeyi neden söyler? Kendisi bir asker olmadığına göre ve askeri lisede bulunmadığına göre onun kulağına bunu kim fısıldar ve televizyonda söylemesini sağlar?

Bununla görev başındaki Genelkurmay Başkanı'na ne tür bir mesaj verilmek istenir?

Ergenekon işte böyle çetrefilli bir soruşturma.

Gözaltına almalarda ve adli tıpa, adliyeye götürülmelerde bazı "özensizlikler" yapılıyor olabilir. Bu özensizlikler Sami Selçuk gibi bir hukuk adamını bile isyan noktasına getirebilir.

Ama, Kemal Gürüz polis otosuna bindirilirken kafasına bastırılması gibi bir özensizlik Ergenekon soruşturmasının özünü hiçbir zaman gölgede bırakmamalıdır.

Evet, Ergenekon kökleri 1960'lı yıllara dayanan ihtilalci zihniyetin devletten tavsiyesi operasyonudur. Artık zamanı gelmiş ve hatta geçmekte olan bir operasyondur.

Ergenekon. O yüzden herkesler toplanıp toplanıp açıklama yapamadan dağılmaktadırlar.

Bu sessizlik Türkiye'nin lehinedir.

BUGÜN