Dokun ve kahraman ol

Andıç Medyası'nın vasatlarından bir kalem var. Ki siz onu süper espri gücü (yağdı yağmurlu yazılar yazar mesela, kimin aklına gelir ki, değil mi?) ve dehşetengiz vakanüvisliği ile bilirsiniz (her yazısı bir ayrı derin saptama ve çözümleme içerir), espri ve yazım gücü süper kahraman boyutunda olan biri var.

Ara ara kıymeti bilinsin diye de patron güzellemesi yapar... Yok, Türk basın tarihinin en garabet transfer öyküsünden ve aldığı her mevkuteyi batırmasından hiç söz etmeyeceğim, alan işgaline gerek yok...

İşte bu süper vasat eski Marksist ağabeyimiz (hâlâ öyledir de sadece söyleşilerde bahseder bu durumdan nedense) belirli belirsiz periyotlarla inanan kesime, hassaten Fethullah Gülen'e çakmayı bir gazetecilik geleneği haline getirmiştir. Bir dönem kaleme aldığı 'aşk yazıları'ndan hiç bahsetmeyelim çok üzülür, zaten artık bu tür yazılara ihtiyaç duymuyor sanırım.

Hasılı bu değerli büyüğümüz sıkıştığı, okunmadığını hissettiği anlarda artık ezberlenen bir huyunu tekrar ettirmiş, demiş ki 'Fethullah Gülen'e dokunan yanıyor'. Hani hurma çekirdeği kadar bir zekâ hacmine sahip olan herhangi bir birey bile sorar adama: 'Madem dokunan yanıyor da, senin kadar sallayan başka bir arkadaş var mı? Sana niye bir şey olmuyor, derin mi kalın yoksa kimse hesaba mı almıyor seni?'

Tabii vasatlıklar denizinde soran olmaması normal. Halbuki cümle tersten okununca daha bir anlam kazanıyor... Dahi yazar bunu fark etse belki yazı daha eğlenceli olacak... İşi sıkışan, duvara toslayan, bir halta yaramadığını hisseden, her türlü katakulli çevirip enselenen çakal-çukal takımı bakıyor köşeye sıkıştı, 'saldır bakalım Gülen'e, nasıl olsa çıkar bir Andıççı yazar, seni savunur' hesabı... Şimdi işin içine 'Biz durduğumuz için mi kırmızı ışık yanar, ışık yandığı için mi dururuz?' paradoksunu katmayayım, mevzu dağılacak.

Geçenlerde bu yazarın bir üst modeli, daha yeni jenerasyonu olan birini okurken başladık gülmeye hep beraber. Joost Lagendijk'ten bilmem hangi üniversitedeki profesörlere kadar 'Fethullahçı' yapmıştı sağ olsun. Bu zihniyete göre özgürlükçü olan, kendileri gibi süzme faşist olmayan herkes AKP'li ve Fethullahçı zaten.

Ve bu diklemesine akıl tutulması öyle bir noktaya taşıdı ki bu güruhu, ülkemizde laikçi olmanın şanından oldu dine ve dindara küfretmek. 'Hadi et bakalım Gülen'e bir küfür de amcalar görsün nasıl sağlam bir laikçi olduğunu!' durumu...

Darbeci paşaların çanağına oturup paylarına düşenleri toplayanlar, karanlık mahfillerden aldıkları maaşlarla kitap karalayıp adını yazara çıkaranlar elbette saldıracak, bunda şaşılacak bir şey yok. Dünyanın her yerinde bu böyle zira.

Süper zekâ yazarın listesi eksik aslında... NATO'ya suikast düzenleyecekleri iddiasıyla evlerinde krokiler, ceplerinde cephane planları, koltuk altlarında ölüm timleri saklayanlar da Gülen'e dokundukları için içeriye atıldılar... Danıştay başkanını öldürmeyi planlayan, tetikçiyi tutup eylemi yapan, ertesi gün memleketi kaos bataklığına çevirmeye çabalayanlar da aynı dokunma nedeniyle zan altındalar değil mi?

Bu ülkede kariyer yapmanın başka bir modeli olarak gelişiyor inanca ve dindar insanlara saldırmak... Gazetede köşe mi kapmak istiyorsun; çakacaksın Tayyip'e... Bir ihale işin mi var giydireceksin Gül'e... Her türlü pisliği çevirdin yakayı ele mi verdin, bindireceksin Gülen'e... Korkma nasıl olsa birileri çıkıp, 'vay anasına sayın seyirciler dokunan yanıyor' diye üfleyecek nasıl olsa.

Bu memlekette ideolojik kariyer ile cukkalanıp köşe tutmanın en cazip yöntemi oldu artık. Öyle olmasa yazıları para etmeyen, köhnemiş yazar-çizer takımı niye gün aşırı saldırsın ki? Değil mi sevgili patronu?

ZAMAN