Çok iletişim bol kirlilik getirir

Bugün aslında size Ergenekon'un sağlığa olan mucizevi etkilerinden bahsedecektim. Tutuklama kararıyla aniden fenalaşan bazı zanlıların, karar kalktıktan sonra akıllara hayret veren hızlı iyileşme sürecine bakarak post-modern mucizeleri örnekleyecektim.

Okan Bayülgen'in programlarından birinde (Üç gün yayınlanıyor ve hepsi birbirine benzediği için hangisi olduğunu tam hatırlayamadım kusura bakmayınız) tiyatrocu Betül Arım, bilinen filozoflardan birine ait bir alıntı yaptı. Hakkı Devrim ise özür dileyerek Arım'ın karizmasını bir anda tuz buz etti. Zira alıntıda 'Uçaklardan filan' bahsediyordu ve bahsi geçen filozof 200 yıl önce yaşamıştı. İki yüzyıl önce uçak hakkında feylesofça laflar söyleyen bir insana sanırım 'Kâhin' demek daha doğru olurdu.

Dün ise Tuna Kiremitçi yazdı. İnternet âleminde Can Yücel'e atfedilen 'Sahte Can Yücel' şiirleri geziniyormuş. Esasen buna benzer bir sıkıntıyı antoloji.com sitesinde yıllar önce fark etmiş ve yetkilileri uyarmıştım. Site yetkilileri gerekli hassasiyeti göstermelerine rağmen bu tür kirliliğin önüne geçmek tamamen mümkün olmuyordu elbette.

Sahte Can Yücel şiirleri ile ilgili eşi şöyle demiş: "Bu şiirler Can'ın biçemine aykırı, espri anlayışından yoksun, zekâsına uygun değil, muhalif duruşunun zerresi yok." Elbette öyle olacak, yoksa niye başkasının adına yayınlasın ki? Kendi adına yayınlar ve bizler de ona 'Şair' deriz.

Biliyorsunuz, insanlık kendine göre tarihi çağlara ayırıp duruyor. En son dijital çağ filan demişlerdi. Daha da ayrıntıya girilecek olursa, devir internet çağı... Ancak gidişat pek hayra alamet de değil. İletişim o kadar kolay, rahat ve filtresiz yaşanmaya başladı ki, bilginin 'sahih' olanına ulaşmak gittikçe zorlaşıyor. Sosyal medya ortamları, bizzat elektronik mektuplaşma, forumlar ve sözlükler gerçeği devasa bir çöplüğün altına itip duruyorlar.

Misal, bir başkası arkadaşımın kılığına girip bana e-mail yazabiliyor, ya da yanlış bir bilgi bilinen bir isim adı altında popüler sitelere konulup, gerçekmiş gibi algılatılıyor.

Üstelik silmek de kolay değil bu yanlışları. Bu kiri temizlemek neredeyse mümkün değil. Eskiden bir kitaptaki, makaledeki yanlışı ya da çarpıtmayı kolaylıkla tamir etmek mümkündü. Aynı yöntemi takip ederek kiri ya da yalanı yıkayabiliyordunuz. Şimdi öyle değil. Bir yalan sanal boyuta aktarıldıktan sonra kolay kolay silinemiyor. İstediğiniz kadar kendinizi paralayın, istediğiniz kadar hak-hukuk mücadelesi verin, fayda etmiyor.

Üstelik bu tür kara ve kirli çalışmaları sadece habis ruhlar da yapmıyor. Bazen en beklenmedik kesimlerden geliyor bu tür çalışmalar. Son örneğini biliyorsunuz işte, bizzat Genelkurmay'ın yaptığı söylendi. Kendileri de kabul etti hatırlarsanız. Bizzat devletin güvenlik güçlerinin bile isteyerek katıldığı bir kirlendirme süreci.

Benim bir okurum var. İyi niyetli, lakin yazdığım her yazıyı alıp kendi forumunda kendi ismiyle yayınlamayı marifet sayıyor. Elbette bu cesaretinden dolayı ona saygı duyuyorum ama bir süre sonra gerçeği gören görüyor. Ve fakat benim yazılarım başkasının imzasıyla bir yerlerde bulunmaya devam da ediyor sevgili okur. Niyeti kötü olmadığı için elbette herhangi bir şey yapmak gibi düşüncem yok. Belki de Can Yücel'in başına gelen, benim başıma henüz gelmedi diye şanslıyım. Ya bu fanatik okurum, kendi yazılarını benim imzamla internete koysaydı?

Ayıklardık o zaman pirincin taşını!

ZAMAN