Belge neden şimdi ortaya çıktı?

Mustafa Karaalioğlu

Altında bir albayın imzası bulunan ve tepeden aşağıya Türkiye’nin yüzünü kızartan Demokrasiye Müdahale Planı sadece asker-sivil ilişkilerinde değil medyadan siyasete bütün ünitelerde müthiş kırılmalara neden olacak. En çok da medyada.

Malum medyanın demokrat gazete ve televizyonlara “yandaş” diye ağız dolusu hakaretlerle saldırmasının nedeni bu gibi kritik olaylarda ortaya çıkıyor. Yandaşlık yaftası, sadece demokrat medyanın sözünün değerini düşürmek için üretilmiş sahte bir kavramdır ve son olayda tamamen iflas etmiştir.

Eğer, malum medyanın haksız yere yaftaladığı medya olmasaydı Türkiye’de gazeteciliğin onuru ayakta kalamayacaktı. Yüzyılın demokrasi komplosu açığa çıkamayacak, büyük bir gerçek insanların gözü önünde örtbas edilecekti. İyi ki bu ülkede çok sesli, dürüst, demokrat, cesur bir medya var.

Başa dönelim... Dönelim de Türkiye’de gazeteciliğin nelere aracı kılındığını hatırlayalım.

Herkes elini vicdanına koysun ve düşünsün. Bu belgenin gerçek olduğunu anlamak için imzanın ıslak mı kuru mu olduğuna bakmak gerekir miydi? Ezberden “bu belge sahte” diyen medya da hiçbir gerekçe ileri sürmeden belgeyi yalanlayan CHP Genel Başkanı da pekala biliyorlardı ki belge 4,5 ay önce de bugün olduğu kadar gerçekti.

Gerçek olmanın ötesinde yıllar içinde üretilen benzeri birçok belgeyle ve “asker” mahreçli açıklamayla da uyum içindeydi.

O belgenin sahte mi gerçek mi olduğu konusunda şüpheye düşmek sadece “güdümlü” olmakla mümkündü. Rollerini de gayet güzel oynadılar. Şimdi, Genelkurmay Başkanı’nı istifaya davet edecek kadar ileri gitmeleri de o utanç verici duruma tepkidir, başka bir şey değil.

Belgeye itiraz eden gazeteler, şimdi gerçeği görmüşler ve sert manşetler atıyorlarmış.

Söyler misiniz, bir gazete olarak, bir televizyon olarak faaliyet göstermek, toplum nezdinde, meslektaşları nazarında gazeteci muamelesi görmek için başka ne yapabilirlerdi ki? Hala mı işi pişkinliğe vuracaklardı!

Doğruyu yazmaktan başka çare kalmadı ki.

Ama hala, eski rollerine sadakat göstermeye devam edenler de yok değil.

O yüzden sanki olayın önemi ve hatta dehşeti karşısında bir değer ifade ediyormuş gibi “Belgenin aslının ortaya çıkması için neden bu kadar beklendi?” gibi “pes” dedirtecek sorunun peşinden gidiyorlar.

“Genelkurmay Başkanı nasıl olur da hepimizin gözünün içine baka baka ‘bu bir kağıt parçasıdır’, der” diye sormayanlar şimdi parmak hesabı yapıyorlar.

Önce bu soruyu sorma cesaretini göster bakalım.

Sor cevabını al, topluma karşı yalan haber ve yalan habere aracılık olma suçunu affettirmek için bir girişimde bulun. Gazetecilik görevi yaptığına dair bir ipucu ver önce... Hatta, Genelkurmay’ın yalanladığı kaç olayın sonradan gerçek çıktığını da bir araştır. Başka haberlerde yaptığın gibi bu konuda da bir küçük araştırmacılık yap, bas gazetene sonra sözüne itimat edilmesini bekle.

Çok merak ediyorsan, belgenin orijinali neden 4,5 ay sonra ortaya çıkmış onu da sen bul. Zaten topluma çok haber borcun var; hiç olmazsa birini ödemiş olursun.  Ama önce, neden daha baştan belgeyi sahte ilan ettiğini ve 4,5 aydır gerçeğin peşine düşmediğini de  açıklamalısın.

Yoksa, “Madem o kadar saklandı, hiç çıkarılmasın öylece sümenaltı kalsın mı?” demek istiyorsun. Ya da “Madem TSK bu kadar süre orijinal belgeyi gizlemeyi başardı, artık zaman aşımı oldu” mu? Ne?

Bir meslektaş tavsiyesi daha... Bu tür arkadan dolanma girişimleri şüphe uyandırıyor, medyaya güveni zedeliyor. İlk kez bir belge geç ortaya çıkıyor değil. Bırakın dört beş ayı, beş yıl on yıl, 20 yıl bekledikten sonra gün ışığına çıkan belgeler, raporlar, itiraflar gördük. Keşke her belge gününde açığa çıksa ama olaylar her zaman medyanın istediği gibi gelişmiyor. Failler de tedbiri elden bırakmıyor. Baksanıza, bu skandal patladığında bile bütün nüshalar yok edilmiş, bilgisayarlar tam 35 defa silinmiş...

Önce doğru soruları sorun, detayları sonra konuşalım.

STAR