Nur Alyacoubi’nin palestinecronicle’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.
Annemle yaptığım her telefon görüşmesinde - refahımız hakkında konuştuğumuzda - her zaman babamın Gazze'yi ne kadar özlediğinden bahseder. Her şeyi özlüyor: evi, havayı, sokakları, ama en çok da işini.
Babamın Gazze'nin kalbindeki Ömer El Muhtar Caddesi'nde onlarca yıldır küçük, eski moda bir kumaş dükkânı var. Dükkân sade ve süssüz, ancak sıcak ve rahat bir atmosfer oluşturan canlı kumaş rulolarıyla dolu. Burası zamanın yavaşladığı, her güne kumaşın sesinin damgasını vurduğu bir yer.
Yirmili yaşlarından beri bu dükkân babamın sığınağı oldu; kumaşla ve işinin ritmiyle çevrili, huzur bulduğu bir yer. Yetmişli yıllarda Ticaret Fakültesi'nden derece ile mezun olduğu Kahire Üniversitesi'ndeki resmi eğitimine rağmen, babam farklı bir yol seçti. Kumaş ticaretinde babasının izinden gitmek için yurtdışındaki pek çok cazip fırsatı -kazançlı iş teklifleri ve eğitim programları- geri çevirdi. Dış dünya ona daha geniş ufuklar sunsa da Gazze'de kalmaya, orada bir hayat kurmaya kararlıydı.
Kendimi bildim bileli babam hiç izin kullanmazdı; bayramlarda ve özel günlerde bile. Ne zaman ara vermesini istesek bana ve kardeşlerime “Bu her şeyden daha önemli” derdi. “Bu bizim geçim kaynağımız, ana gelir kaynağımız.”
Bir gün izin alırsa sonunda dinlenip rahatlayacağını düşünürdük ama büyüdükçe yaptığı işin bir işten çok daha fazlası olduğunu fark ettim. Bu sadece parayla ilgili değildi. Bu onun sığınağıydı, dış dünyadan kaçışıydı, ona rahatlık ve tatmin getiren işinde kendini kaybedebileceği bir yerdi.
Yıllar boyunca yorulmadan çalışarak işi büyüttü ve sonunda Gazze'deki en tanınmış ve kalıcı kumaş mağazalarından biri haline getirdi.
Babamı ‘Alyacoubi Kumaş Mağazasının’ sahibi olarak tanıyanlar hem mağazadan hem de sahibinden övgüyle bahseder, sadece kaliteli ürünlerini değil dürüst ve babamın mütevazı karakterini de överlerdi. Bir terzi bir keresinde bana “Baban benim için ikinci bir baba gibidir,” demişti. Kendini adaması sadece maddi kazanç için değildi; Gazze Şehri'nde bir itibar inşa etmek istiyordu. Adının güven ve mükemmellikle eşanlamlı olmasını istiyordu ve bunu başardı da.
Mart 2024'te bir İsrail hava saldırısında evimizi kaybettikten sonra bile babam hâlâ Gazze'ye dönmek için gün sayıyor. Bir telefon görüşmesinde bana “Dükkânımdan uzak kalmanın yasını evimizi kaybetmenin yasını tutmaktan daha çok tutuyorum” demişti.
Ev elbette onun için çok değerliydi ama dükkân onun hayatının işiydi. Onun kim olduğunun, orada geçirdiği yılların, kapısından içeri giren insanların ve etrafında oluşturduğu topluluğun bir yansımasıydı.
Bu dükkân onlarca yıl önce büyükbabamdan miras kalmıştı ve babamın burayla olan bağı çok derin. Burası sadece bir iş yeri değil; hayatımızın temel taşlarından birisi. Burası onun enerjisini, zamanını ve kalbini bizim için harcadığı yerdi. Kardeşlerim ve ben de kendimizi her zaman dükkâna bağlı hissettik.
Bu sadece sağladığı parayla ilgili değildi, bize sunduğu hayatla da ilgiliydi. O dükkânda yaptığı fedakârlıklar, bize başarılı olmamız için gereken her şeyi sağladı. Yüzündeki kırışıklıkların derinleştiği, fedakârlıklarının şu anda yaşadığımız hayatı şekillendirdiği yer orasıydı. Bu yüzden iyi bir eğitim aldık, mükemmellik için çabalama fırsatı bulduk ve kendimiz için daha iyi bir hayat çizme şansı elde ettik. Bu dükkân bizim mirasımız, temelimiz. Adımız, Gazze Şehri'ndeki itibarımız.
Babam sabahları erken kalkan, enerjik bir insandı; kahvaltı etmek, kahvesini içmek ve doğruca işe gitmek gibi sabah rutininden zevk alırdı. Hafta sonları da dâhil olmak üzere günde sekiz saatini dükkânında geçirir, bu rutini hiç aksatmadan ve şikâyet etmeden sürdürürdü.
Ancak Mısır'a sürüldüğünden beri günleri alt üst oldu. Bütün gece uyumuyor, hayal kırıklığı içinde tavana bakıyor, sonra da geç saatlere kadar uyuyor. Ne zaman sorsam “Neden erken kalkayım ki?” diyor. “Ben Gazze'de değilim.”
Onlarca yılını verdiği dükkânının yokluğunun onu nasıl değiştirdiğini görmek yürek parçalayıcı. Bir zamanlar sahip olduğu amaç duygusu, günlük hayatının ritmi paramparça olmuş. Artık bir amaçsızlık duygusuyla mücadele ediyor ve erken kalkmanın, bir rutine sahip olmanın basit keyfi artık buharlaştı.
Yabancı bir ülkede, bir zamanlar sahip olduğu her şeyden uzakta, inşa ettiği şeylere bir daha dönüp dönemeyeceği ya da ne zaman döneceği belli olmayan bir yerde olmanın yıkımı onu derinden etkiliyor.
“Çok değişti. Dertli görünüyor, her zaman kötü bir ruh hali içinde,” dedi halam birkaç gün önce Mısır'da babamı ziyaret ettikten sonra. Eskiden enerjisi ve iyimserliğiyle bir odayı aydınlatan adam şimdi taşıyamayacağı kadar ağır bir kederin altında ezilmiş gibi görünüyor.
Kasım 2024'te ateşkes görüşmeleri başladığında beni umutlu bir ses tonuyla aradı. “Ramazan'ı Gazze'de geçireceğiz, Nur!” dedi, eve dönme olasılığı konusunda iyimserlikle doluydu. Hevesi aşikârdı ve kısa bir an için nihayet gerçekleşebilecek bir rüya gibi görünüyordu.
Ateşkes üzerinde anlaşmaya varılmış ve yerinden edilmiş insanların Kuzey Gazze'ye geri dönmesi meselesi çözülmüş gibi görünüyordu. Ancak Refah sınır kapısı hala büyük bir engel olarak duruyor ve geri dönüş hayalini ulaşılamaz kılıyor.
İsrail ve Amerika'nın tehditleri, yerinden edilmiş insanların geri dönüşünü engellemek ve Gazze'ye dönme olasılığını ortadan kaldırmakla tehdit ederken, babamın umudu çaresizliğe dönüştü. Gazze'ye dönmesine asla izin verilmeyebileceği kâbusu onu tüketiyor. Bir zamanlar inşa etmek için çok çalıştığı her şeyi kaybetme korkusu onun daimi yoldaşı haline geldi.
Kaybettiği her şeye rağmen, dükkânına ve vatanına olan bağlılığı sarsılmıyor. “Geri dönmek istiyorum. Dönmek istiyorum,” diye tekrarlıyor, her kelimesi özlem ve çaresizlikle dolu. Bir gün o dükkâna, bildiği hayata geri döneceği umuduna tutunuyor.
Ekim 2023'ten beri babamın kumaş dükkânı kapalı. Sahibi dükkânını, dükkân da sahibini özlüyor. Her gün, boş raflar ve atıl kumaş ruloları onun yokluğunu yankılıyor gibi görünüyor. Bazı açılardan, sanki hem babam hem de dükkân yeniden bir araya gelebilecekleri anı gözlüyorlar - dükkânın kapısının tekrar açılacağı ve hayatın uğultusunun her şeyin başladığı yerde devam edebileceği anı…
* Nur Alyacoubi, Gazze'de yaşayan bir yazardır. Gazze'deki El-Ezher Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudu. Gazze merkezli yazarlar kolektifi ‘We Are Not Numbers'ın’ bir parçasıdır.