Avusturya hükümeti neden başörtüsünü hedef alıyor?

Dr. Bekir Tank, Amüslüman nüfusun hızla artış gösterdiği Avusturya’daki başörtüsü yasağını, İslamofobik bir manipülasyon olarak nitelendirerek alınması gereken önlemleri aktarıyor.

Dr. Bekir Tank/Doğru Haber

Avusturya hükümeti başörtüsü yasağı getiriyor! Neden?

Gazze’ye… İzzetin kalesine… Ve kutlu direnişin kutlu erlerine selam ile…

Koalisyon hükümetinin bugünlerde Meclise sunacağı ve muhalefetin de destek sözü verdiği yasa tasarısı, 14 yaşına kadarki kız öğrencilerin başörtüsü takmalarına yasak ve yasağı çiğneyen öğrencilerin velilerine de para cezası getiriyor. Muhalefet de yasaktan yana olduğu için, tasarının ezici çoğunlukla onaylayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Bilmeyenler için kısaca anlatalım… Avusturya – Macaristan İmparatorluğu, İslam’ı resmen tanıyan ilk Avrupa ülkesidir. Müslümanların haklarını koruyacağının taahhüdü ve güvencesi olan İslam Kanunu da Bosna-Hersek’i ilhak ettiği 1912 yılında çıkardı. Avusturya’da İslam, yakın zamana kadar Hristiyanlık ve Yahudilikle birlikte resmen tanınan üç dinden biri idi. Ancak Müslümanlar bu kanunun tanıdığı haklardan hakkıyla ve layıkıyla faydalanamadılar. Ki bunda sadece Avusturya’nın değil, biz Müslümanların da payı büyük idi. Çünkü kendi aramızda olması gereken düzeyde bir istişare mekanizması kuramadığımız gibi, hep birlikte müktesep haklarımızı korumak yönünde çabalama erdemini de yakalayamadık. Bu olumsuzluğumuzun birçok nedeni var, ama biz onlara girmeden devam edelim.

Aslında Avusturya’nın Müslümanların müktesep haklarını gasp etme girişimleri yeni değildir. 2015, bu bağlamda bir dönüm noktasıdır. Çünkü 1912’deki İslam Kanununda yer alan haklardan bazıları gasp edilmek suretiyle, o zamana teorik anlamda Hristiyanlık-Kilise ve Yahudilik – Havra ile aynı haklara sahip olan Avusturya İslam Diyaneti, sadece bazı ayrıcalıkları olan bir dernek seviyesine düşürüldü.

Tabii, toplumsal güvene ve barışa büyük bir zararının olduğunu bile bile, Avrupa’daki siyasi partilerin Müslümanların bazı temel haklarını gasp etmeyi amaçlayan girişimlerinin birçok nedeni vardır. Bunlardan biri, Siyonistlerin öncülük ettikleri İslamofobidir. Diğer bir neden, Hristiyan nüfus azalıyorken, Müslüman nüfusun artıyor olmasıdır.

Örneğin, şimdiki nüfusu 9 milyonun biraz üstünde olan Avusturya’daki Müslümanların sayısı bundan 20 sene öncesine kadar 500 bin sularında iken, bugün 750 bini geçmiştir. Başkent Viyana’daki ilk ve ortaöğretim okullarındaki Müslüman öğrenciler artık Hristiyan öğrencilerden fazladır. Görece olarak nüfusun daha genç kesimini de Müslümanlar oluşturmaktadır. Bütün bunlar ve daha fazlası Avusturya’nın yararına olan gelişmeler olmasına rağmen, bakıyoruz ki, hepsi ters yüz edilerek, Müslümanlara karşı bir baskı aracı ve Avusturyalılara karşı da bir korku aracı olarak kullanılıyor.

Hükümetin başörtüsünü yasaklama girişimini böyle okumak gerekir. Bir yasakla iki kuş vuruyor. Yasaklamak suretiyle hem Müslümanların haklarına tecavüz eder ve hem de onları ötekileştirirken, Gayrimüslimleri de yalan – yanlış bilgilerle iğfal edip, Müslümanlara karşı en azından ön yargılı olmalarını sağlıyorlar.

Öyleyse, bütün bu olumsuzluklara karşı ne yapmalıyız ve nasıl cevaplar vermeliyiz ki, “bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilsinler?”

Evvela kendimizi yenilemeli ve donatmalıyız. Tabii ki, inancımızla... Bilmeliyiz ki, bu saldırıları boşa çıkarmamız, bu ulvi görevimizi ifa ettiğimiz, yani kendimizi inancımızla yenileyip donattığımız oranda olacaktır. Bu arada toplumun gerisine düşmüş kurumlarımızı da ihtiyaçlarımızı giderecek şekilde, hatta onların da fevkinde yenilemeli ve gerek birbirimizle, gerekse de dışarı ile olan ilişkilerimizi inancımızın ölçüleri çerçevesinde geliştirmeliyiz.

Tabii, bu ve benzeri işlerimizi yapmada ve sorunlarımızı çözmede de sorumluluk ve öncü rol, Avusturya Müslümanlarının resmi temsil makamı olması nedeniyle, Avusturya İslam Diyaneti’nin uhdesindedir. Bu kurumu ismiyle müsemma hale getirebildiğimiz ölçüde hak ettiğimiz yerde olabiliriz. Ve bilmeliyiz ki, cemaatler ve bireyler olarak birbirinden farklı düşüncelerimiz ve eleştirilerimiz de inancımızın bizden istediği birliği sağlamaktan önemli değildir. İmkânlarımızı bu yönde harekete geçirebilsek, ne ala…

Yorum Analiz Haberleri

Modernizmin esaretinden vahyin özgürlüğüne
"Ortadoğu’da suçlu yine Müslüman Kardeşler oldu!"
Aile, kadın ve cinsiyeti hedef alan tüm girişimler terördür!
ABD ve İsrail’in Suriye hesaplarında farklı görünen ortaklık
Papa ve zorunlu değerler ittifakı arayışı