1. YAZARLAR

  2. Amira Abo el-Fetouh

  3. Mursi’yi Gerçekten Öldürdüler mi?

Amira Abo el-Fetouh

Yazarın Tüm Yazıları >

Mursi’yi Gerçekten Öldürdüler mi?

Temmuz 2019A+A-

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin vefatının doğal bir ölüm olmadığı ve kendisinin öldürüldüğü sıkça dile getiriliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Mursi'nin nasıl öldüğünü sorguladı ve G20 zirvesinde konuyu dile getireceğini söyledi. Almanya Dışişleri Bakanlığı ve bazı insan hakları örgütleri de eski Mısır Cumhurbaşkanının ölümünün asıl sebebi hakkında tarafsız bir uluslararası soruşturma çağrısında bulundu ve de Mursi'nin, kasten ihmal edilmesine rağmen, tıbbi ihmal sonucu ölmediğinin kanıtlanmasını istedi.

Ama Mursi’nin ölümü hakkında oluşan şüphelerin sebebi neydi?

Şüphe uyandırabilecek birçok belirsizlik ve gerçek var:

İlk olarak, söz konusu günde yapılan dava mahkemenin ajandasında bulunmuyordu ve aceleyle planlanmıştı. Hem de İçişleri Bakanlığının Adalet Bakanlığından yargılamaların, mahkûmların taşınmasının sağlanamaması gerekçesiyle 2019 Afrika Milletler Kupası sonuna kadar ertelenmesini talep etmesine rağmen. Muhammed Mursi kadar öne çıkan bir politik kişiliği güvence altına almak için gereken önemli güvenlik çabalarından bahsedilmedi.

İkincisi, o gün Kahire sokaklarında olağandışı bir polis gücü vardı.

Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Mursi, daha önce hayatına kast ettiklerini belirtmişti. Hapishane yetkilileri, onun diyabet tedavisini reddettiğini iddia ediyor. Oysa Mursi, tıbbi müdahale engellendiği için ilacın düzensiz dozlarda verilmesinin komalık bir duruma yol açabileceğini söylemişti.

Dördüncüsü, Mursi, kafes katında bilinçsiz olarak yere düştüğünde doktorun gelmesi bir saat sürdü ve ironik bir şekilde gelen, göz doktoru idi.

Beşincisi, Mursi’nin ölümünü resmî Mısır medyasının ilan etme hızı ve yöntemi. Haberler kalp krizi sonucu öldüğünü gösteriyor. Oysa Cumhurbaşkanı Mursi hiçbir zaman kalp hastalığından mustarip olmamıştır.

Son olarak, Mursi’nin ölümü 2019 Afrika Milletler Kupası maçlarından üç gün önce yaşandı. Böylece Mısırlılar oyunlarla meşgul olacak ve dikkatleri dağılacak. Böyle bir tesadüf olamaz.

Tüm bu gerçekler, özellikle bazılarının organları yavaşça durdurabilecek ve vücudun toplam çöküşünün tam saatini belirleyebilecek toksinler olduğunu söylemesi ile birlikte şüpheleri artırıyor. Bu yüzden, onu öldürmekle suçlanmaktan kaçınmak için, hücresinde değil de halka açık bir şekilde ölmesini sağlayacak bu mahkeme oturumunu programladılar.

Hileli oynadılar ama Allah yanlışlarına karşılık verdi. Onu küçük düşürmek istediler ama Allah onu yüceltti ve ölümle yüzleşirken onu onurlandırdı. Mursi ölürken bir ağaç kadar uzun süre ayakta kaldı.

Ağıtlar ölüler için olduğu için Mursi hakkında ağıt yakmayacağız. Ancak fiziksel olarak hayatta kalmamıza rağmen, ölümle yüzleşenler olduğumuz için yas tutuyoruz. Bedeni cansız olmasına rağmen Muhammed Mursi ölmedi. Onun ruhu, yüz milyonları bulan sevdiklerinin üzerinde durmaya devam ediyor. Dünya çapında milyonlarca insan, gıyabında cenaze namazı kılarak Mursi için dua etti.

Mursi için milyonlar sosyal medyada yas tuttu. Mahkeme salonunda bulunan kafes içindeki ani ölümünün haberi tüm uluslararası gazete ve dergilerde manşet oldu. Mursi’nin ölümü, kaza haberleri bölümündeki altı satırlık bir haberle bahsedildiği Mısır medyası hariç, tüm uluslararası haber ajansları ile sesli ve görsel medya kuruluşlarının bildirdiği en önemli haber oldu.

Mısır medyası, Muhammed Mursi’nin önüne siyasi rütbesini ve ABD'deki en saygın üniversitelerinden elde ettiği akademik unvanını koymak yerine sadece “ölü” ifadesini koydu.

Bu durum bu acımasız rejimin yönetimi nasıl tüm zamanların en alçakça şekliyle elde ettiğini gösterdi. Sisi rejimi, hayattayken hapishane duvarlarının ardına sakladığı ve ses geçirmez cam kafes içinde insanlardan izole ettiği ölü bir adamdan hâlâ korkuyor. Mahkeme oturumlarında orada tutuldu, böylece mahkeme katılımcıları sesini duymayacak ve gerçekler gizli kalacaktı.

Na’şının gerçeği açığa vuracağından korkuyorlardı, bu yüzden vücudunun memleketindeki bir mezarlıkta defnedilmesini engellediler, kamusal cenaze namazı yapılmadı ve insanların cenaze namazı kılması da yasaklandı. Ve gecenin karanlığında hızlı bir şekilde gömülme emri verdiler. Bununla birlikte, Allah’ın merhametiyle tüm dünyadaki milyonlarca kişi Mursi için gıyabi cenaze namazı kıldı.

Diz Çökmedi

Rejim, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'den korkuyordu; çünkü o bir cesaret sembolüydü ve özgürlük, onur ve adalet mücadelesini temsil ediyordu. Asil insanî değerleri savunan bir kahraman olarak yaşadı ve bu değerlerin korunması için bir kahraman olarak da öldü. Prensiplerinden ödün vermek ya da hayatı boyunca savaştığı değerlerden feragat etmek istemedi. İhanet etmedi, değişmedi, haksızlığı kabul etmek yerine hapiste olmayı tercih etti. Askerî darbeden önceki son konuşmasında şöyle dedi:

“Hayatıma mal olsa bile meşruiyetimden vazgeçmeyeceğim. Evlatlarımıza babalarının ve atalarının, baskıyı kabul etmeyen, yozlaşmış insanların önünde eğilmeyen ve vatanlarını, meşruiyetlerini ya da dinlerini hayatları pahasına koruyan adamlar olduklarını söyleyin.”

Mursi, gerçek adamların sefil milletimiz içinde bulunmadığı bir zamanda yaşayan bir adamdı. Kararlılığını ve askerî darbe karşısında meşruiyetine bağlılığını hayatıyla ödedi. Darbeye ses çıkarmayabilir ve ülkeden güvenle ayrılarak dünyanın herhangi bir ülkesinde ailesiyle birlikte tehditlere maruz kalmadan yaşama teklifini kabul edebilirdi. Ancak meşru davasında ısrar etti, yeminini bozmadı, seçimlerde kendisine emanet edilen 13 milyon oya ve bu seçmenlere ihanet etmedi ve taahhüdünü hayatıyla ödedi.

Yönetimi boyunca Mısır'ı, ülkenin 60 yılı aşkın bir süre boyunca maruz kaldığı askerî yönetimden çıkaracak yeni bir siyasi kuruluş için hazırlık yapmak istedi. Mısır’ın uygar milletlerin arasına katılmasını istedi. Bu, kendisiyle birlikte bu medeni yaklaşımı takip etmesi için onu başkan olarak seçen 13 milyondan fazla vatandaşın da seçimiydi. Onlar ve ülkelerinde özgürlük, onur ve adalet elde etmek isteyen diğer milyonlarca ezilmiş ve savunmasız insan, Mursi’nin ölümünü nesiller boyunca miras alınacak bir umut hikâyesine dönüştürecek. Ümitlerini ve izledikleri yolu temsil eden sembol olacak. Onlarda tutuşturulacak coşku, özgürlük ve devrime giden yollarını aydınlatacak, umut ışığı olacak.

Maddi ve manevi suikastçıları, medya organları aracılığıyla yapmak onu tarihin kayıtlarından silebilirler mi? Hayır! Yemin ederim ki binlerce televizyon kanalı ve gazeteleri olsa bile, bunu asla başaramayacaklar ve o adama ne kadar hakaret etmeye çalışsalar da onu yenemeyecekler. Askerî makinelerin saldırganlığı ve zalimliği önündeki kahramanca kararlılığı ile tarihte en geniş kapılardan girdi. Tarih onu ölümsüzleştirecek ve hafızasını asla silmeyecek. Hakkında, Muhammed Mursi, bütün dünyanın şahit olduğu adil ve özgür seçimlerle, Mısır’ın ve bütün bir Arap coğrafyasının 7.000 yıllık tarihi boyunca seçilmiş ilk sivil cumhurbaşkanı, denilecek.

Tarih ayrıca, Mursi’nin Mısır'daki en asil cumhurbaşkanı olduğunu da kanıtlayacak. O, ülkeyi yönettiği süre boyunca kiralık evinde oturan ve maaşını almayan bir cumhurbaşkanıdır. Seçilmeden önce de orada yaşıyordu ve kendisine teklif edilen başkanlık saraylarının hiçbirini kabul etmemişti. Kendisi ve ailesi, devrik lider Hüsnü Mübarek ve ailesinin hazineden yurt dışındaki hesaplarına milyarlarca dolar aktarması ve Avrupa ile Amerika’da kendilerine villalar almasına karşın, pozisyonlarından hiçbir kâr elde etmedi.

Öyle ki darbe ile gelen rejim, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin zimmete para geçirdiğine dair herhangi bir kanıt bulmaya çalışmaktan yoruldu. Finansal saygınlığını sorgulamak, itibarını zedelemek ve onu kovuşturmak istediler. Keşfettikleri tek şey, onun Mısır ekonomisinin bağımsız olmasını ve aşağılanmadan kurtulmasını istemesiydi. Mısır'ın kendi gıdasını, ilaç ve silahını üretmesini istedi. Ayrıca Suriye devrimini de destekliyordu:

“Suriye, biz hizmetinizdeyiz!” ve Filistin meselesinin de savunucusuydu. “Gazze'den vazgeçmeyeceğiz. İsrail, 25 Ocak Devriminden sonra Mısır'ın değiştiğini bilmeli.” Bu açıklama, 2012'nin sonunda Gazze'yi işgal girişimi sırasında İsrail'de deprem yarattı ve Netanyahu'yu bir hafta sonra savaşı bitirmeye ve Mısır himayesinde Hamas ile bir anlaşma aramaya zorladı.

Bunlar, Mursi'nin yargılandığı gerçek suçlamalar. Onu siyasi, temelsiz ve gerçek dışı iddialarla itham ettiler. İsrail'den ziyade “Hamas ile iletişim kurmak” ile suçlandı. Bu suçlamalar onu onurlandırdı ve gururlandırdı. Şu anda soy ve din bakımından kardeşleriyle iletişimin bir suçlama ve ihanet olarak nitelendirildiği etik standartlara tanıklık etmekteyiz, oysa ruhunu İsrail'e satmak özveri ve yeni vatanseverliğin özüdür.

Tarih, Batı, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE ülkelerinin himayesinde gerçekleşen eşi benzeri görülmemiş bir darbeye tanıklık edecek. Suudi Arabistan ve BAE, Arap ülkeleri için lokomotif statüsünü yeniden kazanabilecek olan Müslüman Kardeşler ve Mısır'ın başarısından korkarak milyarlarca dolar harcadı. Dolayısıyla Suudi Arabistan, Mısır geri çekilince kaybettiği pozisyonu geri alacak. Bununla birlikte, Suudi Arabistan Krallığı Arap ülkelerine müdahale etti ve onları sabote etti. Bu iki rejim aynı zamanda değişim rüzgarlarının ülkelerine ulaşıp, tahtlarına mal olmalarından korkuyordu. İsrail de ayrıca Mısır'da bir rakip rejimden korkuyordu. Bu nedenle, herkes 25 Ocak Devrimine karşı birlik oldu ve darbeyle birlikte seçilen ilk cumhurbaşkanı görevden alındı.

Kaderî bir tuhaflıkla, Mursi başkanlık seçimlerini kazandığı gün öldü. Allah onun için mahkeme salonunda haysiyet ve gururla ölmesini seçti. Ki orada sahte suçlamalar ve ağır ceza davalarıyla yargılanıyordu. Yüce Allah, onu günlük olarak maruz kaldığı zulüm ve aşağılanmalardan korumuş ve kurtarmıştır. Aksi halde Mursi sahte bir şekilde ihanetle mahkûm edilecekti. Allah mahkemede ruhunu kolayca aldı, zira baskıcıların onu cezalandırmasını istemedi ve onlara intikam alma fırsatı vermedi. Bu nedenle, ilahi yargı duruşmayı erteledi, böylece taraflar kimsenin yanlış olmadığı ilahi bir mahkemede Allah ile buluşacaklar.

Allah onu canlı olarak onurlandırdı ve ‘Şehit Devlet Başkanı’ olmak için cennete getirildi ve bu yüzden yaralı milletimizde milyonlarca özgür adam tarafından şöyle anıldı:

“İnananlar arasında, Allah ile olan sözleşmelerine sadık olan erkekler de var.”

Middle East Monitor /  24.06.2019 / Çeviri: Gökhan Ergöçün

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR