HAKSÖZ-HABER 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını açıkladı. Tanıma kararını Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda resmen duyuracağını söyleyen Macron, açıklamasında “adil ve kalıcı barış” vurgusu yaparken, Filistin tarafına yönelik dikkat çeken şartlar sıraladı.

Macron’un açıklamasında öne çıkan şartlardan biri, Filistin'in tamamen silahsızlandırılması. Hamas’ın etkisiz hale getirilmesi gerektiğini savunan Macron, bu adıma karşılık olarak Gazze'nin güvenliğinin sağlanabileceğini ve yeniden inşa edilebileceğini ifade etti. Açıklamada ayrıca “Filistin’in İsrail’i tanıması” ve “barışa katkı sunacak şekilde davranması” gerektiği de belirtildi.

Silahsız Filistin Vizyonu

Macron’un sunduğu model, "yaşanabilir ama silahsız" bir Filistin devleti. Ancak bu vizyon, egemenlik ve meşru savunma hakkı gibi temel ilkeleri zedeliyor. Filistin'in güvenlik gücü olmayan bir yapıya indirgenmesi, geçmişte defalarca orantısız güç kullanan İsrail karşısında halkı savunmasız bırakmak anlamına geliyor.

Filistin halkının işgale karşı yürüttüğü direniş, sadece silahla değil; iradeyle, inançla ve sabırla sürdürülüyor. Bu direnişin en sembolik unsurlarından biri olan Hamas, halkın iradesinin bir parçası. On yıllardır süren işgal, abluka ve saldırılara karşı verilen mücadele, siyasi manevralarla değil, halkın özgür iradesiyle şekillenmelidir.

Barış mı, Dengeyi Bozmak mı?

Macron’un açıklaması, barış çağrısından çok mevcut dengesizliği kalıcı hale getirme tehlikesi taşıyor. İsrail’e güvenlik garantileri sunulurken, Filistin’e sadece “silah bırak” denilmesi, gerçek anlamda bir barıştan çok, şartlı bir teslimiyet sürecini andırıyor.

Eğer gerçekten adil ve kalıcı bir çözüm isteniyorsa, barış tüm taraflar için eşit şartlarda sağlanmalı. Silahsız bir Filistin devleti, sadece kâğıt üzerinde bir çözüm olur. Filistin halkı özgürlüğünü, onurunu ve güvenliğini ancak kendi iradesiyle ve direnme hakkıyla koruyabilir.