1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. IŞİD Sözcüsü Şeyh Adnani Son Gelişmeleri Değerlendirdi
IŞİD Sözcüsü Şeyh Adnani Son Gelişmeleri Değerlendirdi

IŞİD Sözcüsü Şeyh Adnani Son Gelişmeleri Değerlendirdi

IŞİD resmi sözcüsü Şeyh Ebu Muhammed el-Adnani ABD ve ittifakının saldırılarını değerlendiren bir konuşma gerçekleştirdi.

24 Eylül 2014 Çarşamba 20:54A+A-

Şeyh Ebu Muhammed el Adnani, konuşmanın tam metni:

Irak, Şam ve başka yerlerdeki halklarımızdan olan Kürt kardeşlerimize bir mesaj göndermeyi ihmal etmeyelim. Bizim Kürtlerle yapmış olduğumuz savaş akide savaşıdır, ırkçı bir savaş değildir. Bundan Allah’a sığınırız. Biz Kürtlerle Kürt oldukları için savaşmıyoruz biz onlardan kâfir olanlarla savaşıyoruz. Müslümanlara karşı olup, Yahudi ve Hristiyanlarla müttefik olanlarla savaşıyoruz. Ama Kürt kardeşlerimiz nerede olursa olsunlar bizim kardeşlerimiz ve halkımızdır. Onların kanı bizim kanımızdır. Ve İslam Devleti’nin saflarındaki Kürtlerin sayısı çoktur ve onlar kâfir olan kavimlerine karşı daha şiddetli savaşanlardır.

" Şüphesiz ki Rabbin Her An Gözetlemektedir. "

Bütün hamdler Metin ve Kudretli olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam âlemlere rahmet olarak kılıçla gönderilene olsun.

Allah (Subhanehu ve Teala) şöyle buyurmuştur: “Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, peygamberlerini yakalamaya yeltendi; batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) azabım nasıl oldu?!” (40 Mü’min/5)

Yine Allah (Subhanehu ve Teala) şöyle buyurmuştur: “Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke'den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.” (8 Enfal/30)

Yine Allah (Subhanehu ve Teala) şöyle buyurmuştur: “O kimseler ki, insanlar kendilerine “Düşmanlarınız size saldırmak için yığınak yaptılar, onlardan korkmalısınız” dediklerinde, bu sözden imanları daha güçlenerek 'Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir" dediler. Bundan dolayı Allah'tan gelen nimet ve lütufla geri döndüler, kendilerine hiçbir zarar dokunmadı, Allah'ın rızasına uydular. Hiç kuşkusuz Allah büyük lütuf sahibidir. O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur, o halde eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil, benden korkunuz.” (3 Ali İmran/173-175)

Hakkı reddetmek, onunla alay etmek, hak ehlini yalanlamak, tartışmada yalan söylemek, komplo, propaganda, düşmanlık ve savaş… Bütün bunlar, çok eski zamanlardan beri kâfirlerin peygamberlerin izinden gidenlere ilişkin durumudur. Asırlardır savaşın ortaya koyduğu şeyler aynıdır. Onlarınki, kendisini güçlü ve kahhar gösteren, hiç kimsenin kendisini yenemeyeceğini ve karşısında duramayacağını zanneden batılın kibirliliği ve küstahlığıdır. Fakat gerçek şu ki onlar şehirlerde sınır tanımaz bir şekilde dolaşmalarına rağmen, korkmuş ve dehşete düşmüş, aşağılanmış, zayıf bir planla kalmış, sarsılmış ve yenilmiş durumdadırlar. Onların sihirleri, uydu ve televizyon kanalları gece gündüz alarm halindedir. Büyü kullanıyorlar, olayları tahrif ediyorlar, gerçekleri değiştiriyorlar ve insanları kandırıyorlar. Onlar hak ehline karşı (insanları) aldatıyorlar, kışkırtıyorlar, harekete geçiriyorlar ve topluyorlar. Gururlu ve istekli bir şekilde hak ehline karşı haddini aşmış bir sertlikle davranır, batıl ehlini is yüceltmeye, güçlü ve baskın göstermeye, hak ehlini korkutmaya yönelik çirkin işlere atılıp onları yenilgiye düşürmeye çalışırlar.  Onlar batılın ehlini kılıktan kılığa sokarak hak gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu her çağda ve zamanda böyle olmuştur.

Ey İslam Devleti’nin askerleri! Mükâfatınız ve ecriniz Allah katındadır. Allah’a yemin olsun ki, Allah sizin ellerinizle Mü’minleri, Yahudi ve Rafızilerden korudu. Ve Allah kâfirlere ve münafıklara karşı kalplerinize öfke doldurdu. Mükâfatınız Allah katındadır! Siz kimsiniz! Siz kimsiniz ey İslam Devleti’nin askerleri? Nereden geldiniz? Sizin sırrınız nedir? Neden doğu ve batının kalpleri endişe dolu? Neden Amerika ve müttefiklerinin kalpleri sizin korkunuzdan titriyor? Nerede sizin savaş uçaklarınız? Nerede sizin savaş gemileriniz? Nerede sizin füzeleriniz? Nerede sizin kitle imha silahlarınız? Neden dünya size karşı birleşti? Neden küfür milletleri hep birlikte size karşı siperler kazdı? Siz Avusturalya’nın uzak yerlerinde ne gibi bir tehdit teşkil ediyorsunuz ki o sizin üzerinize birlikler göndermiş? Size ne oluyor, ne?

Ey her yerdeki İslam Devleti’nin askerleri ve oğulları! Dinleyin ve idrak edin!  Eğer insanlar sizi yalanlarsa, devletinizi ve davetinizi reddederse ve hilafetinizle alay ederlerse, bilin ki Peygamberiniz (sallallahu aleyhi ve sellem) de yalanlandı. Onun da çağrısı reddedildi, o da alaya alındı. Eğer kavminiz sizinle savaşırsa, sizleri en kötü ithamlarla suçlarsa ve sizi en kötü özelliklerle tanımlarsa bilin ki Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kavmi de onunla savaştı, kovdu ve sizi suçlayanların suçladıklarından çok daha kötü konularla suçladı. Eğer gruplar size karşı toplandılarsa, bilin ki daha önce Peygamberiniz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e karşı da toplandı. Bu Allah (Subhanehu ve Teâla)’nın sünnetidir. Yoksa sen insanların “Allahu Ekber” ya da “La İlahe İllallah” diyerek seni karşılayacağını mı düşündün? Ya da sevinçle sana hoş geldin mi diyeceklerdi? “Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca cennete gireceğinizi mi sandınız?” (2 Bakara/214) Siz de onların tattıklarını tadacaksınız!
Hayır! Sarsılacaksın! “Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” (29 Ankebut/3) Allah aşağılanmandan sonra sana güç ve onur verdi. Fakirliğinden sonra seni zengin yaptı. Az sayına ve zayıflığına rağmen sana yardım etti. Sana zaferin Allah (Subhanehu ve Teâla)’nın katından olduğunu gösterdi. O zaferi dilediğine dilediği zaman nasip eder.

Bil ki biz uçak sürülerinden, balistik füzelerden, insansız hava araçlarından, savaş gemilerinden ve kitle imha silahlarından korkmayız Allah’ın izniyle. Allah (Subhanehu ve Teâla) “Eğer Allah size yardım ederse sizi hiç kimse yenemez. Fakat eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler sadece Allah’a dayansınlar.” (3 Ali İmran/160) derken biz nasıl bunlardan korkalım ki? Yine Allah (Subhanehu ve Teâla) “Sakın gevşemeyiniz, karamsarlığa kapılmayınız. Eğer mümin iseniz üstün gelecek olan taraf sizlersiniz.” (3 Ali İmran/139) derken biz nasıl bunlardan korkalım ki? Sizler savaşın şövalyeleri olduğunuzu kanıtladıktan sonra biz onlardan nasıl korkalım ki? Siz savunma yaparken en dayanıklı dağlar gibisiniz. Ve siz saldırırken yırtıcı savaşçılar gibisiniz. Siz, dünya hayatı yıpranmış ayaklarınızın altındayken, çıplak göğüslerle ölüm ile yüzleştiniz. Allah’a yemin ederim ki ben sizi her savaş sesine doğru öncü olan, her savaşta istekli bir şekilde ölecek yer arayanlar olarak görüyorum. Ben Kuran’ın aranızda canlı yürüdüğünü görüyorum. Mükâfatınız Allah katındadır! Zayıfınız cesur bir savaşçı, merhametliniz savaşta vahşi! Sizler ancak kıskanç ve kızgınsınız! Sizin kıskançlığınız ancak Allah’ın dini içindir! Ve sizin kızgınlığınız ancak Allah’ın haramlarına riayet edilinceye kadardır! Siz hakkı söylersiniz ve onunla adaletli davranırsınız! Siz Allah’ı ve Rasulü’nü seversiniz. Ve siz Rasulün sünnetine en düşkün olanlarsınız. Kâfirlere karşı şiddetli ve kendi aranızda merhametlisiniz. Zerre kadar da korkunuz yoktur. Allah size kesinlikle yardım edecek. Vallahi Allah size mutlaka yardım edecektir! Vallahi yardım edecektir!

Siz bize iki konuda teminat verin, biz de size Allah’ın izniyle Allah’ın yardımının devamını ve kalıcılığını garanti edelim. Zulmetmeyeceksiniz ve zulme sessiz kalarak ya da zulmü yetkililere iletmeyerek zulme razı olmayacaksınız. İkinci olarak da kibirlenmeyeceksiniz ve gururlanmayacaksınız. Biz sizin için sadece sizin böyle yapmanızdan korkuyoruz. Eğer zafer kazanırsanız bunu sadece Allah’a dayandırın. Tevazu ve zillet içinde Allah’a hamd edin ve şükredin. Eğer başarısız olursanız bu da sadece kendi nefsiniz ve günahlarınız sebebiyledir. Pişmanlıkla tevbe edin, Allah’tan mağfiret dileyin ve tekrar saldırın. Sizden biri tarafından yapılan ve bize ulaşmayan bir zulümden dolayı masumiyetimizi Allah’a bildiriyoruz. Ve yine bir zulüm işleyip de onun üzerini kapatıp susmanızdan dolayı masumiyetimizi Allah’a bildiriyoruz. Sonra bilin ki, sizin saflarınıza sizden olmayan kimseler ve düşmanlar girdiği için bir dönem ile diğeri arasında, deneme, seçim ve eleme gereklidir. İçinizde karışıklık çıktı. Bu yüzden bir fitnenin gelmesi, pislikleri atması ve saflarınızı temizlemesi gerekli hale geldi.  Allah’tan af ve afiyet dileriz.

Ve bazılarımızın ruhlarına kibir ve gurur girdi ve bu yüzden düşmanlık yapıp zulmetti. Bundan dolayı günahlarımızdan arınmak gerekli oldu. Belki siz Rabbinize dönersiniz. Muhakkak ki Allah (Subhanehu ve Teâla) mücahidleri sevdi. Onlardan şehitler edinmesi gerekir. Allah’tan bizleri, fitneye kapılmaksızın ve rezil olmaksızın onlardan eylemesini isteriz.

Ey İslam Devleti’nin askerleri, son haçlı seferberliğine hazırlanın! Evet, Allah’ın izniyle bu son seferberlik olacaktır. Ve Allah’ın izniyle biz onları yenilgiye uğratacağız, onlar bizi kesinlikle yenilgiye uğratamayacak. Hazırlanın! Çünkü siz buna en layık olanlarsınız. Haçlılar yeni bir seferberlikle geri döndüler. Onlar geldiler bu yüzden tozlar temizlendi, sis kayboldu, maskeler düştü ve böylece batılın oyunu ortaya koyuldu ve hak açıkça görülür hale geldi. “Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.” (8 Enfal/42)

Ey Amerika! Ey Amerika’nın müttefikleri! Ve ey Haçlılar! Bilin ki bu iş sizin sandığınızdan daha tehlikeli, sizin zihninizde canlandırdığınızdan daha büyüktür.  Sizlere gösterdik ki biz bugün yeni bir çağdayız. Ve öyle bir devletteyiz ki askerleri ve çocukları köle değil, aslanlardır. Öyle bir kavim ki asırlardır yenilgi nedir bilmez. Onların savaşları öyle bir savaş ki savaşın sonucu, onlar savaşa başlamadan belirlendi. Nuh (aleyhisselam)’dan beri hiç böyle bir savaşa hazırlanılmadı ve zaferden bu kadar emin olunmadı. Ve ölüm de onlara göre zaferdir. Ve işte burası sırrın olduğu nokta. Siz öyle bir kavimle savaşıyorsunuz ki kesinlikle yenilmezler. Ya zafer kazanacaklar ya da ölecekler. Ey Haçlılar! Siz iki durumda da yenileceksiniz! Bilmiyorsunuz ki bizden ölen herkesin kanıyla ölüler dirilir, arkasında kendilerine okunduğunda uyuyan Müslümanları uyandıracak bir kıssa bırakır. Ve göreceksin ki bizim savaş hakkında hiçbir tecrübesi olmayan, sahada pratik hiçbir katkıda bulunamayacağını düşünen, öldürülmekten başka hiçbir hedefi olmayan zayıfımız, kanıyla yolu aydınlatacak ve kıssasıyla nesilden nesile kalpler canlanacak. O vücudunu kendisinden sonra uyananların geçmesi için bir köprü yapacak. Bu insan, milletinin hayatının ve izzetinin kendisinin kanıyla olacağının farkına vardı. O hayat ve izzet arayarak, çıplak bir göğüs ve kafayla ölüme gitti. Eğer o hayatta kalırsa,    özgür, aziz, kerim ve efendi bir muzaffer olarak yaşar. Eğer öldürülürse de kendisinden sonrakiler için yolu aydınlatır ve neşeli bir şehid olarak Rabbine ulaşır. Kendisinden sonrakilere, kerametin, izzetin ve hayatın cihad ve savaş ile olacağını, zilletin, aşağılanmanın ve ölümün de boyun eğme ve yaranmayla olacağını öğretir.

Ey Haçlılar! Siz İslam Devleti’nin tehlikesinin farkına vardınız fakat siz bunun çaresini bilmiyorsunuz. Ve asla bilemeyeceksiniz çünkü bunun bir çaresi yok! Sizin onunla savaşmanız onu daha kuvvetlendirip şiddetlendirecek. Ve onu terk edersiniz, o büyüyüp genişleyecek. Eğer Obama size İslam Devleti’nin yenileceğini vadediyorsa, Bush da daha önce yalan söylemişti. Şüphesiz ki Allah (Subhanehu ve Teâla) bize zaferi vadetti. Ve görüyorsunuz ki muzaffer olan bizleriz. Ve Allah (Subhanehu ve Teâla) her seferinde bize yardım edecek. O’nu sözünden dönmesinden tenzih ederiz. Biz size söz veriyoruz ki bu mücadeleniz sizin son mücadeleniz olacak. Bu mücadeleniz de diğer mücadeleleriniz gibi parçalanacak ve bozguna uğrayacak. Ve bu sefer biz sizi yenilgiye uğratacağız, siz bizi kesinlikle yenilgiye uğratamayacaksınız. Ve sizin Roma’nızı fethedeceğiz, haçlarınızı kıracağız ve kadınlarınızı cariye olarak alacağız Allah (Subhanehu ve Teâla)’nın izniyle! Bu Allah (Subhanehu ve Teâla)’nın bize vaadidir. O sözünden dönmez. Eğer biz bu zamanlara ulaşamazsak bizim çocuklarımız ve torunlarımız ulaşacak, bizim evlatlarımız sizin evlatlarınızı köle pazarlarında satacaklar!

Abdullah İbn-i Amr bin As (radıyallahu anhuma) der ki: Bir ara biz Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanında hadis yazıyorduk. Derken Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e; “İki şehirden hangisi, Kostantiniyye mi yoksa Rumiyye mi daha önce fethedilecek?” diye soruldu da, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu;  “Hayır! Doğrusu Hirakliyus’un şehri daha evvel fethedilecek.”  Yani İstanbul.

Harekete geçin Ey Haçlılar! Kuvvetlerinizi seferber edin, gök gürültüsüyle kükreyin, istediğinizi tehdit edin, askerlerinizi silahlandırın, kendinizi hazırlayan, vurun, öldürün ve yıkın bizi! Bu kâr etmeyecek. Mağlup olacaksınız. Bu size hiçbir fayda sağlamayacak. Aziz ve Kahhar olan Rabbimiz bize bizim zaferimizi; sizin yenilginizi vadetti. Ajan ve köpeklerinize cephane ve ekipman gönderin. Onları en modern teçhizatla donatın. Ve onlara daha fazlasını gönderin çünkü onlar bize ganimet olarak geri dönecektir Allah’ın izniyle. Siz onu harcayacaksınız sonra o sizin için bir pişmanlık kaynağı olacak ve sizler yenilgiye uğrayacaksınız. Zırhlı araçlarınıza, makineli silahlarınıza ve teçhizatınıza bakın. Onların hepsi bizim elimizde. Allah (Subhanehu ve Teâla) onları bize verdi. Bunlarla sizi öldüreceğiz. Kininizle ölün! “Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır.” (8 Enfal/36)

Ve sen Obama! Sen ey Yahudilerin katırı! Sen rezilsin! Sen aşağılıksın! Sen hayal kırıklığına uğrayacaksın Obama! Bunca seferberlikle ancak bunu mu yapmaya gücün yetiyor? Amerika’nın yeteneksizliği ve zayıflığının ulaştığı son derece bu mu? Amerika’nın ve onun haçlı ve ateistlerden oluşan müttefiklerinin meydana inmeye gücü yetmiyor mu? Siz ey Haçlılar! Hala kuklalarla yapılan savaşların size bir fayda sağlamadığını ve hiçbir zaman da sağlayamayacağını fark edemediniz mi? Sen ey Yahudilerin katırı! Sen hala savaşların sadece hava saldırılarıyla kazanılamayacağını fark edemedin mi? Ya da sen kendini, kendisine tabi  olduğun ahmak Bush’tan daha mı zeki zannediyorsun ki o Haçlı ordusunu meydanda mücahidlerin mermileri altına getirip yerleştirmişti?  Hayır, sen ondan daha aptalsın! Siz dört sene önce Irak’tan çekileceğinizi iddia etmiştiniz. Biz de sizlerin yalancı olduğunuzu, sizin geri çekilmediğinizi ve eğer geri çekilirseniz geri döneceğinizi, az bir zaman sonra dahi olsa geri döneceğinizi söylemiştik. Ve işte siz geri çekilmediniz. Bunun yerine siz kukla ordularınızın güçleri arkasına saklandınız. Ve sizin güçleriniz bir zamanlar olduklarından çok daha fazla saylarda geri dönecek. Kuklalarınız size bir fayda sağlamayacak ve geri döneceksiniz. Eğer aciz kalırsanız, biz sizin memleketlerinize geleceğiz Allah’ın izniyle.
Ey Yahudilerin katırı! Sen Amerika’nın yerden bir savaş yapamayacağını iddia etmiştin. Hayır yerden saldıracaksın ve sürüleceksin! Sonra karaya ineceksin ve bu ölümüne, mezarına ve yıkımına sebep olacak! Ve yine sen ey Obama! Amerika’nın elinin uzun olduğunu ve her istediği yere ulaşacağını iddia ettin. Bil ki bizim bıçaklarımız keskin ve çetindir! El keser ve boyun vurur! Ve Allah (Subhanehu ve Teâla) sizin üzerinize her an gözetleyicidir. “Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.” (89 Fecr/6-14)

“Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve ‘Bizden daha kuvvetli kim var?’ dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi (mucizelerimizi) inkâr ediyorlardı. Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez.” (41 Fussilet/15-16)

Ey Amerika! Ve ey Avrupalılar! Hükümetlerinizin ve medyanızın sizi inandırmaya çalıştıklarının aksine, İslam Devleti size karşı savaşı henüz başlatmadı. Bize karşı düşmanlığı ilk başlatanlar sizlersiniz. Savaşı ilk başlatan daha zalim olandır ve siz bunun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz.  Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz ekonominiz çöktüğünde! Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz çocuklarınızı bize karşı savaşa yollayıp da onlar size engelli, organları alınmış, tabutlar içinde ya da akıl hastası olarak döndüğünde! Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz herhangi bir yere seyahat ederken korku yaşayarak! Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz sokaklarda yürürken Müslümanların korkusuyla sağa sola dönerek! Siz yatak odalarınızda bile kendinizi güvende hissedemeyeceksiniz! Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz haçlı seferberliğiniz çöktüğü zaman! Ve sonra biz sizi memleketinizde vuracağız ve bununla siz artık hiç kimseye zarar veremeyeceksiniz! Bu büyük bedeli ödeyeceksiniz ve biz sizin için en acı olanı hazırladık!

Ey Müslümanlar! Bu seferberliğe ilk başladığında Amerika Erbil ve Bağdad’daki çıkarlarını ve kendi vatandaşlarını savunduğunu iddia etti. Ve sonra onun yalanı ve iddialarının asılsızlığı ortaya çıktı. O hava saldırılarıyla memleketlerinden çıkarılan ve evsiz kalan sivilleri kurtaracağını iddia etti. Sonra bu işin onun zannettiğinden daha büyük ve tehlikeli olduğu açığa çıktı. Ve Şam bölgesindeki Müslümanlara timsah gözyaşları döktü. Onlara yardım ve destek vereceğine ve onları teröristlerden kurtaracağına söz verdi. Aynı zamanda Amerika ve müttefikleri Nusayrilerin elindeki Müslümanların durumlarını izlemeye devam ettiler. Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da, Burma’da, Nijerya’da Somali’de, Afganistan’da, Endonezya’da, Hindistan’da, Kafkaslar’da, Çin’de ve dünyanın başka yerlerinde, Yahudilerin, Haçlıların, Rafızilerin, Nusayrilerin, Hinduların, ateistlerin ve mürtedlerin elleriyle, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere yüzlerce ve binlerce Müslümanın öldürülmelerini, yaralanmalarını, hapse atılmalarını, yurtlarından çıkarılmalarını, tacizleri ve yıkımları mutlulukla, ilgisiz ve endişesiz bir şekilde izledi. Amerika’nın duyguları, Şam’daki seneler boyu süren kuşatma ve açlığa karışı harekete geçmedi. Ölümcül ve yıkıcı varil bombaları düşerken o başka bir yola baktı.  Müslüman kadınların ve çocukların Nusayrilerin kimyasal silahlarıyla kaplanmış gözleriyle son nefeslerini almaya çalıştıkları o dehşet verici sahnelerini görürken çileden çıkmadı. O dehşet verici sahneler ki her geçen gün tekrarlanmaya devam eden, Yahudi bekçileri ve Nusayri köpeklerine ait kimyasal silahlar tarafından mahvedilmenin hakikatini açığa çıkaran görüntüler!

Amerika ve müttefikleri bunların hiç birinden duygusal olarak etkilenmedi. Yıllardır bu ülkelerdeki mustazafların çığlıklarına karşı kulaklarını tıkadılar, yapılan katliamlara karşı kör kesildiler. Ve şimdi de Müslümanları koruyacak, intikamlarını alacak ve misillime yapacak bir devlet ortaya çıkınca, Amerika ve müttefikleri İslam Devleti tarafından alınan veya infaz edilen birkaç yüz tane suçlu Rafızi ve Nusayri asker uğruna timsah gözyaşları dökmeye başladı. İslam Devleti bazı ajan, casus ve mürtedlerin kokuşmuş kafalarını kesince Amerika ve müttefiklerinin kalpleri kırıldı. İslam Devleti’nin zina edeni recm etmesi ve kırbaçlaması, hırsızın elini kesmesi, sihirbazın ve mürtedin boynunu vurması Amerika ve müttefiklerini dehşete düşürdü. Ve onlar iddia ettikleri gibi dünyayı İslam Devleti’nin terörü ve barbarlığından kurtarmak için ayaklandı.  Onlar tüm küresel medyayı, İslam Devleti’nin  kötülüğün başı ve yolsuzluğun kaynağı olduğuna, insanları yurtlarından çıkaran, tutuklayan ve öldüren olduğuna, daha önce huzurlu ve güvende olan kadın ve çocuklara evlerini ve şehirlerini yıkarak zarar veren olduğuna inanmaya yöneltti. Medya haçlıları en iyi ve en hayırlı, en şerefli ve en cömert ve korumaya en çok tutkulu olanlar olarak gösterdi. Ve Müslümanlara ve İslam’a karşı daha düşkün olduğunu ve İslam Devleti’nin de Harici olduğunu ve ifsada ve yolsuzluğa yönelttiğini iddia ettiler. Sünnetsiz yaşlı moruk Kerry dahi, bir anda fakih oluverdi ve “İslam Devleti İslam’ı çarpıtıyor”, “İslam Devleti’nin yaptıkları İslam’ın öğretilerine karşıdır” ve “İslam Devleti İslam düşmanıdır” gibi fetvalar vermeye başladı. Yahudilerin katırı Obama ise “İslam Devleti’nin İslam’la hiçbir alakası yok” diyerek insanları İslam Devleti’ne karşı uyaran bir şeyh, bir müftü ve bir vaiz kesildi ve bu vaazlar bir ay içinde altı kere tekrar etti. Ve hepsi de İslam Devleti’nin tehlikesiyle alakalı idi. Onlar İslam ve ehli için konuşan fakihlere, müftülere, şeyhlere ve vaizlere döndüler. Tağutların yardımcıları olan sihirbazlarına ve önde gelen yöneticilerine karşı bir güvenleri kalmamış gibi görünüyor.

Ey Müslümanlar! Amerika haçlılarıyla, Müslümanları korumaya gelmedi. Ekonomisinin çökmesine rağmen Şam’daki ve Irak’taki sahvecileri şefkatinden dolayı değil, Harici ve zalim olduğunu iddia ettiği mücahidlere karşı durmalarını istediği için silahlandırıp eğitti. “Keşke kavmim bilseydi” (36 Yasin/26)

Haçlılar Allah yolunda savaşan mücahidleri desteklemeyi ve onları Haricilerden kurtarıp korumayı sever mi? Yeterince uzun yaşa, garip şeyler göreceksin? Vah benim kavmime!  Allah (Subhanehu ve Teâla)’nın “Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler.” (2 Bakara/105) buyruğunu ne zaman hatırlayacaklar? Ve “Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (2 Bakara/217) buyurduğunu? Amerika, İslam’la ve Müslümanlarla savaşmaktan başka bir amaçla gelmedi. Müttefiklerini ve malını mücahidlerin gücünü kırmaktan başka bir amaç için toplamadı. Bir yanda Allah’ın kelamı, diğer yanda haçlıların iddiaları var. Hangisine inanacaksınız ey Müslümanlar?  Haçlıların Rafızi-Safevi ordularının Irak’ta mücahidler tarafından yapılan saldırılarda çöktüğünü, Muvahhidler tarafından sıçanlar ve böcekler gibi ezildiğini görmelerinden başka kalpleri hiçbir şeye kırılmadı, duyguları kabarmadı ve gözyaşları dökülmedi.

Aslında Amerika Nusayri güçlerinin, Yahudilerin koruyucu köpeklerinin, çökmeye ve panikle kaçmaya başladıklarını gördüğünde çılgına döndü, ve müttefikleri duygularını yitirdi.  Amerika ve müttefikleri bir grup Nusayrinin İslam Devleti’nin askerleri tarafından hayvanlar gibi sürüldüklerini, koyunlar gibi kesildiklerini, tarihte gördükleri en büyük yenilgiyle yenildiklerini ve İslam Devleti’nin Şam’a doğru büyük bir kalabalıkla yürüdüğünü gördüklerinde çok büyük bir tehlikenin eşiğinde olduklarını anlayarak kalpleri ürperdi. İşte bu anda onların kalpleri konuştu, gözyaşları aktı, acı ve ıstırap çektiler. İşte bu anda Amerika ve müttefikleri şoka girdiler ve dehşete düşmüş bir şekilde “Yahudiler! Yahudiler! Yahudileri kurtarın! diye birbirlerini bağırdılar. Ve bunun için geldiler. Ve seferberliklerinin amacı buydu. Keşke kavmim bilseydi! Keşke kavmim bilseydi! Onların muhalefet ve direnişlerinin aslı ortaya çıktı. Nusayri ve Rafıziler sözde egemenliklerini, hayali güçleri ve kapasitelerini, ve aslında bir yalandan ibaret olan Amerika’ya karşı düşmanlıklarını unutarak ve kendilerini tutamayarak Amerika’dan alenen yardım istediler, Amerika’nın İslam Devleti’ni vurmasından hoşnut oldular.

Ve aynı şekilde sünnetsiz yaşlı moruk Kerry’nin son zamanlarda İran’ın savaşta İslam Devleti’ne karşı bir rolünün olduğunu ilan etmesiyle, İran’ın da büyük şeytanıyla ittifak kurduğu ortaya çıktı. Ve onların muhalefetlerinin sadece Yahudi ve haçlıları koruma amaçlı olduğu, direnişlerinin de sadece İslam’a ve mücahidlere karşı bir direniş olduğu açığa çıktı.

Ey Irak’taki Sünniler! Sizler için geçmişten ders alma, Rafızilerin boğazlarını kesme ve boyunlarını vurmaktan başka bir şey yapılmayacağını anlama vakti geldi. Onlar kendilerini çaresiz bıraktılar. Onlar Sünnilere olan kinlerini gizlediler, onlara tuzaklar kurdular, onlara yanlış bir düşkünlük gösterdiler, onlara güçlü oldukları sürece yağcılık yaptılar. Ve imkân buldukça onları zayıflatmak için uğraştılar.

Fakat eğer bir gün onlara üstün gelirlerse, pençelerini çıkartıp maskelerini indirirler. Onlara saldırırlar, onları parçalamaya ve öldürmeye çalışırlar. Tarih gözlerinizin önünde ey ehl-i sünnet, okuyun onu! Kaç kere Rafızilerin Sünnilere karşı komplolar kurduğuna ve güç elde ettiklerinde onlara ne yaptıklarına bir bakın! Tarihlerini okuyun ve şu andaki hallerine bir bakın! Onlar size gerçek yüzlerini gösterdiler. Artık onların tatlı dillerine kanmayın. Nuri’yle anlaşarak bir delikten bir kez ısırıldınız. Dikkat edin! Dikkat edin! Ve ey Şam’daki halkımız, gün geçtikçe gerçekler ortaya çıkıyor. Ve Irak’taki halkımızdan örnek alın, tarih tekerrür ediyor. Haçlılar birkaç bin askerle Iraklı sahvecileri Ürdün’de eğitmeye başladı, bugün Şam’da bilindiği gibi. Sünniler Rafızilerin mallarını ve canlarını korumaktan başka, bu ordudan ne gördü ki? On seneden beri onlardan zillet ve felaketten başka ne gördüler? Ehli Sünnet o ordudan, ona girerek irtidat etmekten, kafalarının kesilmesinden ve evlerinin yıkılmasından başka ne gördü ki? Ve onlarla yaşayanlar devamlı olarak endişe ve korku içinde yaşadılar. Hangi mermi tarafından öldürüleceklerini ya da hangi bombanın ne zaman patlayacağını bilmeden, nefeslerinin ne zaman kesileceğini, boyunlarının ne zaman vurulacağını, ne zaman evlerine dönüp onun yıkıldığını göreceklerini bilmeden yaşadılar! Bütün bunlar ne için? Bundan ders alın ey akıl sahipleri! “Bu inkârcılardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluşu var mı? Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.” (50 Kaf/36-37)

Dikkat edin ey Ehli Sünnet! Bugün Suud ailesi tarafından hazırlanan ordu Yahudiler için koruyucu köpeklerden ve haçlıların elinde İslam’a ve mücahidlere karşı kullanacakları maşadan başka bir şey değildir. Bu yüzden Şam’daki mücahidlere şunu tavsiye ederiz. Bu askerlere ve kendisini onlara nispet edenlere dikkat edin. Veyahut da uyarılmalarından sonra onlardan ayrılanlara da dikkat edin. Ancak sahveciler ve siyasi sponsorları bundan sonra kendilerini gizleyemeyecekler. Onların sahve konseyleri ve haçlıların ayakkabıları oldukları açık bir şekilde oraya çıkacaktır.

Ey Şam’ın Sünnileri! Mücahidlerin etrafında toplanın! Ve çocuklarınızı sahvecilerden koruyun! Haçlıların kurduğu orduda ne hayır vardır? Onları tağutların kucaklarında eğitiyorlar. Çocuklarınızı koruyun ve buna karşı çıkan kimsenin de kabrini kendisinin kazmasına, kafasının kesilip evinin yıkılmasına kimse şaşırmasın. Ve mutlu olan başkalarının yaptıklarından ders alandır. Ve izzet Allah’ın, Rasulü’nün ve mü’minlerindir. Ve güzel akıbet de takva sahipleri içindir.

Ve konuşmamızı bitirmeden önce Sina Yarımadası’ndaki kardeşlerimizi övmeyi de unutmayalım. Onların Yahudi köpeklerine ve Mısır’ın yeni Firavunu Sisi’nin askerlerine karşı olan operasyonlarıyla yeni bir umut ortaya çıktı! Bu menhec üzere yürüyün ki bu yol dosdoğru yoldur. Allah sizi mübarek kılsın. Onlar nerede olurlarsa olsunlar, arkalarındakileri dağıtın. Onların yollarını patlatın, makarlarına hücum edin, evlerine operasyon yapın, onların kafalarını kesin ve onların güvende hissetmelerine izin vermeyin! Nerede olurlarsa olsunlar onları avlayın. Onların dünyevi yaşantılarını korkuyla cehenneme çevirin! Ailelerini evlerinden çıkarın ve evlerini patlatın! Ve buna fitne demeyin. Asıl fitne onların aşiretlerini korumak ve onlardan beri olmamaktır. “Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır).” (11 Hud/46) “Eğer siz Allah'ın emirlerini yerine getirmezseniz, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.” (8 Enfal/73)

Ve Libya’daki Muvahhid kardeşlerimiz! Ne zamana kadar dağınık ve bölünmüş olarak kalacaksınız? Neden grupları bir araya toplamıyorsunuz, sözünüzü birleştirip saflarınızı kuvvetlendirmiyorsunuz? Yanınızda olanı ve karşınızda olanı ayırt edin. Sizin ayrılığınız şeytandandır. “Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, saf halinde çarpışanları sever.” (61 Saff/4)

Ey soyguna uğramış karadaki Tunus’lu kardeşlerimiz! Mısır’daki kardeşlerinizin peşinden gidin. Ey Muvahhid kardeşlerimiz! Tağutlar davet çalışmalarınızı engellediği halde hala orada neyi bekliyorsun? Seni hicretten alıkoydular sahte hapis özgürlüklerini sana açtılar. Onlar her gün kardeşlerinizi tutuklayıp öldürüyorlar. Neyi bekliyorsun? Heva ve hevesine göre zillet içinde mi yaşamak istiyorsun? Yahut da dünyayı sevip ölümü mü kötü gördün? Sadece tek bir Muvahhid kendi başına bir ordudur. Ukbe’nin Tarık’ın ve Musa’nın torunları nerede? “Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öfkeyi gidersin.” (9 Tevbe/14) Yemen’e gelince, eyvah, eyvah, eyvahlar olsun Yemen’e ki Husi’ler Sana’ya girdiler ancak onların derilerini kızartacak bombaların ve istişhad yeleklerinin patladıklarını göremedik. Yemen’de Husi’lerden intikam alacak kimse yok mu? “Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” (47 Muhammed/38)

Ey Avrupa’daki, Amerika’daki, Avusturalya’daki ve Kanada’daki Muvahhidler! Ve Ey Fas ve Cezayir’deki Muvahhidler! Ve ey Horasan’daki, Kafkaslar’daki ve İran’daki Muvahhidler! Ve yeryüzünden bulunan bütün Muvahhidler! Ey akide kardeşlerim! Ey vela ve bera kardeşlerim! Ey İslam Devleti’ne yardım edenler! Ve her yerde Halife İbrahim’e beyat edenler! Ey İslam Devleti’ni sevenler! Ey hilafeti destekleyenler! Ve ey kendisini bu hilafetten sayanlar ve yardım edenler!

Şüphesiz ki devletiniz yeni bir haçlı seferberliği ile yüzleşmekte. Ve ey Muvahhid kardeşim bulunduğun yerde, sen kardeşlerinin zafer kazanması için ne yapacaksın? İnsanlar iki orduya ayrılmışken ve savaş gün be gün yaklaşırken sen neyi bekliyorsun? Seni İslam Devleti’ni savunmaya çağırıyoruz ey Muvahhid! Onlarca ülke İslam Devleti’ne karşı toplandı. Her çeşidiyle savaşlarını başlattılar. Kalk ey Muvahhid! Kalk ve savun devletini nerede olursan ol! Kalk ve Müslüman kardeşine yardım et! Onların evleri, ırzları ve malları düşmanları tarafından tehdit ediliyor! Onlar İslam tarihindeki en sert ve kritik savaşla yüzleşiyorlar. Eğer Müslümanlar dağılırsa bundan sonra öyle bir zillete uğrayacaklar ki bundan daha kötü bir zillet yoktur. Ve eğer Müslümanlar zafere kavuşursa -ki Allah’ın izniyle olacak olan da budur- öyle bir izzete kavuşacaklar ki en büyük izzet de budur. Ve Müslümanlar yeryüzünün mülküne ve saadetine tekrar sahip olacaklar. Ve haydi ey Muvahhid nerede olursan ol bu savaş sana uğramadan geçmesin! Askerleri, tağutların yardımcılarını, güvenlik güçlerini, araştırıcıları ve çalışanları vur! Eğer Amerikalı ve Avrupalı bir kafiri öldürmeye gücün yetiyorsa, -özellikle de kindar ve pis Fransızları- yahut da Avusturalyalı veya Kanadalı veyahut da bunların dışındaki İslam Devleti’ne savaş açan kafirlerden ve İslam Devleti’ne karşı koalisyona katılan kafirlerden herhangi birini öldürmeye gücün yetiyorsa! Allah’a tevekkül et ve herhangi bir yolla veya yöntemle onu öldür! Hiç kimseyle istişare etmeden veyahut da fetva almadan öldür! Kâfir asker de olsa sivil de olsa hüküm aynıdır! İkisi de kâfirdir! İkisi de savaşçıdır! İkisinin de kanı ve malı helaldir. Sivil elbiseler kanı haram yapmaz, askeri elbiseler de kanı helal yapmaz! Kan dökmeyi helal ve haram yapan İslam ve emandır. Ve küfürle mübah olur. Kim Müslüman ismiyle anılırsa onun kanı ve malı haramdır. Kim de kâfir ismiyle anılırsa bir Müslüman için onun kanı ve malı helaldir. Onun kanı köpek kanı gibidir. O kanı dökmekte bir günah ve diyet yoktur. Allah (Subhanehu ve Teâla) şöyle buyurmuştur; “Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin.” (9 Tevbe/5) Yine Allah (Subhanehu ve Teâla) şöyle buyurmuştur; “(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.” (47 Muhammed/4) Ve Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; “Kâfir ve onu öldüren asla cehennemde buluşmaz.” Ve yine şöyle buyurmuştur; “Kim bir kâfir öldürürse (üzerinde bulunan) ganimeti alabilir.”

Ey Muvahhid! Ey dostluk ve düşmanlıkla din edinen Muvahhid! Haçlı orduları sivil-asker ayırt etmeksizin Müslümanların vatanlarına saldırırken, sen bir Amerikan’ın Fransız’ın ya da onların müttefiklerinden herhangi birilerinin yeryüzünde güven içinde dolaşmasına izin mi vereceksin? Onlar üç gün önce Şam’dan Irak’a giden bir otobüse saldırarak dokuz Müslüman kadını öldürdüler. Müslüman kadın ve çocuklar gece gündüz kafalarının üstünde uçan haçlıların uçaklarının seslerinden dolayı korkuyla titrerken sen kâfirlerin evlerinde güven içinde uyumalarına izin mi vereceksin? Kardeşlerine yardım ettiğin zaman, haçça tapanların kalplerine korku saldığın zaman, onların saldırılarına ardı sıra cevap verdiğin zaman hayatından ve uykularından nasıl zevk alırsın!

Ey Muvahhid! Nerede olursan ol elinden geldiği kadar kardeşlerine ve devletine zarar vermeye çalışanlara kaşı devletini savun. Ve yapabileceğin en iyi şey ise Amerikalı veya Fransalı ya da müttefiklerinden bir kâfiri öldürmek için çabalamandır! “Ey iman edenler! Tedbirinizi alın; bölük bölük savaşa çıkın yahut (gerektiğinde) topyekûn savaşın.” (4 Nisa/71) Ve eğer bomba veya mermi bulmaya güç yetiremezsen, Amerikan Fransız ya da müttefiklerinden tek tek seç, onun kafasını bir taşla yar yahut da bir bıçak ile bıçakla! Onu araban ile ez yahut da onu yüksek bir yerden at! Onu boğ veya zehirle! Acizlik gösterip rezil olma! Sloganın şu olsun “Eğer haça tapanlar ve tağutlar hayatta kalacaksa ben kurtulmayayım!” Eğer bunu da yapmaya gücün yetmezse, evini, arabasını ya da iş yerini yak, ekinini talan et! Eğer buna da gücün yetmezse yüzüne tükür! Kardeşlerin bombalar altında öldürülürken, kanları ve canları her yerde düşmanları tarafından helal sayılırken eğer nefsin bunları yapmayı reddediyorsa, dinini gözden geçir! Sen çok büyük bir tehlikedesin demektir çünkü din dostluk ve düşmanlık yapmadan ayakta kalamaz!

Son olarak, Irak, Şam ve başka yerlerdeki halklarımızdan olan Kürt kardeşlerimize bir mesaj göndermeyi ihmal etmeyelim. Bizim Kürtlerle yapmış olduğumuz savaş akide savaşıdır, ırkçı bir savaş değildir. Bundan Allah’a sığınırız. Biz Kürtlerle Kürt oldukları için savaşmıyoruz biz onlardan kâfir olanlarla savaşıyoruz. Müslümanlara karşı olup, Yahudi ve Hristiyanlarla müttefik olanlarla savaşıyoruz. Ama Kürt kardeşlerimiz nerede olursa olsunlar bizim kardeşlerimiz ve halkımızdır. Onların kanı bizim kanımızdır. Ve İslam Devleti’nin saflarındaki Kürtlerin sayısı çoktur ve onlar kâfir olan kavimlerine karşı daha şiddetli savaşanlardır.

Allah’ım Amerika, Fransa ve müttefikleri bize düşmanlık yaptılar. Ve birlikleriyle Senin dinine düşmanlık yaparak bizimle savaşmaya geldiler. Senin dinini ikame etmekten, hudutlarını tatbik etmekten ve Senin indirdiğinle hükmetmekten men etmek için geldiler. Allah’ım sen bizim zayıflığımızı biliyorsun. Bizim onların uçaklarına karşı koyacak gücümüz yok. Allah’ım sen dedin ve dediğin haktır. “Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür.” (3 Ali İmran/139) Allah’ım biz sana iman ettik ve tevekkül ettik. Sen bize yetersin ve ne güzel bir vekilsin. Allah’ım Amerika ve müttefikleri sana küfrediyor ve sana şirk koşuyorlar. Allah’ım onları uçaklarıyla bizim üstümüzde kıldın. Allah’ım Sen onların uçaklarına karşı bizim Senden başka hiçbir güç ve kuvvetimizin olmadığını biliyorsun. Allah’ım sen onların üzerindeyken, onların bizim üzerimizde olmalarına izin verme. Allah’ım biz onlardan daha yüksekken onları bizim üzerimizde kılma. Allah’ım Senden başka ilah yoktur, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Şüphesiz ki Sen sözünden dönmezsin. Senden af ve mağfiret dileriz. Allah’ım Sen nasıl ve ne şekilde istersen onların bize zarar vermesini engellersin. Sen Aziz ve Cebbar’sın. Allah’ım sen onları yere indireceksin ve bizi onların üzerine yerleştireceksin. Sen Melik ve Kahhar’sın. Allah’ım bunu onların son haçlı seferberliği yap ve biz onları öyle bir yenelim ki bir daha bizi yenmeye güç yetiremesinler. Senden başka ilah yoktur. Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Bizler zalimlerden olduk. Senden af ve mağfiret dileriz. Bizi aramızdaki sefih kimselerin yaptıklarından dolayı sorumlu tutma. Sen bize yetersin, ne güzel bir vekilsin. Sana yöneldik, işlerimizi sana yönelttik. Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz, Sen ne güzel bir mevla ve ne güzel bir yardımcısın. Salat ve selam Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun. Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

Kaynak: TAKVAHABER

HABERE YORUM KAT

10 Yorum