1. HABERLER

  2. HABER

  3. BİYOGRAFİLER

  4. Irkçı ‘Adalet’ Bakanı: Mahmut Esat Bozkurt
Irkçı ‘Adalet’ Bakanı: Mahmut Esat Bozkurt

Irkçı ‘Adalet’ Bakanı: Mahmut Esat Bozkurt

Kemalist zulümlerin önde gelen isimlerinden olan Mahmut Esat Bozkurt yıllar önce 21 Aralık tarihinde öldü.

21 Aralık 2020 Pazartesi 20:20A+A-

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Irkçı ‘Adalet’ Bakanı: Mahmut Esat Bozkurt

Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden birisi olan Mahmut Esat Bozkurt yeni kurulan rejimin yargı teşkilatının oluşturulması için çalıştı. Türkiye’de hala en problemli meselelerin başında gelen ‘hukuk’ alanında imza attığı işler ile bir geleneği başlattığı söylenebilir.

Mahmut Esat Bozkurt kimileri için ateşli bir devrimci ve yeni rejimin teorisyenleri arasında zikredilirken Bozkurt’un Türkiye’ye ne miras bıraktığı üzerine düşünmek lazım gelmektedir. 21 Aralık 1943 senesinde ölen Mahmut Esat Bozkurt soy ismiyle müsemma şekilde gerçek bir ırkçıydı. Ondan geriye kalan en meşhur söz şu şekildedir: “Dost, düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler; bu memleketin efendisi Türklerdir. Saf Türk ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma hakkı.” Türklük onun sözlerinde bir ırk olmanın ötesinde sanki bir ideoloji gibidir. Milliyetçi düşüncenin yapısından kaynaklanan bu durum ırk ile ideoloji arasında inançsal bir bağ kurar.

Batılılaşma noktasında da Mahmur Esat Bozkurt yılmaz bir devrimcidir. Batılılaşmanın nasıl olacağını savunmak bile abestir. Önemli olan ne kadar Batılılaşabildik meselesini konuşmaktır. Onun için tamamen Batıya benzemek için her şey yapılmalıdır. “Türk ihtilâlinin kararı, Batı medenîyetini kayıtsız şartsız şekilde kendisine mâl etmek, benimsemektir. Bu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki önüne çıkacak olanlar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdur. Bu prensip bakımından, kânunlarımızı olduğu gibi Batıdan almak zorundayız.”

icerik-001.jpg

Tamamen Atatürk’e angaje bir dil kullanan Bozkurt, Kemalist tahayyülün sınırlarını zorlayacak biçimde Atatürk ‘sevgisi’ taşımaktadır. Mustafa Kemal ile ilgili bir anısını kıvançla anlatıyor: “Meclis’te müezzin beş vakit ezan okur, imam cemaatle namaz kıldırırdı. Dikkate değer ki, Kurtuluş Savaşları zaferle taçlandıktan sonra Atatürk Ankara’ya döndü. Meclis kapısı önünde resmî üniformasıyla bekleyen imam efendi Atatürk’ü durdurdu, ellerini kaldırdı. Fakat duaya başlar başlamaz Atatürk hiddetle, ‘Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık!’ dedi ve imamı kovdu.”

Mahmut Esat Bozkurt modernizmin militarist yüzünü temsil eden en aşırı isimlerden birisidir. Ülke açlıktan kırılırken, zaten savaştan çıkmış mecalsiz bir toplumu ‘şapka’ giymenin hikmetine inandırmaya çalışan Bozkurt bu sebeple Atatürk’ün en yakınından yer edinebilmiştir. Kenan Alpay’ın 28 Mayıs 2019 tarihli “Türk ve Türkçü Olmayanları Ne Zaman Kesip Atacağız?” başlıklı yazısından alıntıyla bitiriyoruz:  Kemalist modernleşmenin en önemli sembollerinden birisi olan ‘şapka’yla neleri nasıl kıyasladıklarına şöyle bir bakalım. Adına hala İstanbul Barosu tarafından hukuk ödülleri de verilen Mahmut Esat Bozkurt anlatıyor:

Atatürk bir gün, lütfen bu (şapka) husustaki fikrimi sormuşlardı. O sırada Musul işi, aleyhimize sonuçlandığı için, rahmetli bir hayli sıkıntılı idi. Şu cevabı vermek cesaretinde bulundum: Şapka giymek bu millet hesabına bir Musul’un fethinden üstündür. Atatürk hafifçe gülümsediler ve başlarını birkaç defa eğerek beni taltif ettiler.” (Atatürk İhtilali, s. 155)

Gururla, övünerek yaptıkları şu rezil ve zelil kıyasa bakar mısınız? 1924’te Meclis’in yayınladığı Misak-ı Milli haritasında yer alan 77 vilayetten birisi de Musul’dur. 18 kaza, 25 nahiye ve 3 bin köyle beraber Kerkük ve Süleymaniye’de Musul’a bağlıdır. Toplamda Musul’un yüzölçümü 90.370 km2’dir yani bugünkü Irak topraklarının 1/3’i kadar. Daha net anlaşılsın diye şöyle söyleyelim; sahip olduğu genişlik itibariyle Musul, Ankara’nın 9 katı, İstanbul’un 16 katı demektir.

% 90’ı Müslüman olan 400 bin nüfuslu bir vilayetimiz sudan sebeplerle İngilizlere terk edilmişken şapka, smokin, dans, heykel ve vatan üzerine atılan tiratlarla mesut bahtiyar olamaya çalışan, gururla poz veren iktidar sahipleri duruyor karşımızda. Vatanın bir çakıl parçası üzerine edebiyatlar parçalayıp iş icraata gelince şapka ve alfabe üzerinden devrimcilik, frak ve vals üzerinden anti-emperyalizm müsamereleri oynuyorlar.

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

2 Yorum