1. HABERLER

  2. HABER

  3. Hamdi Yazır ve tefsirini siyasete âlet etmek
Hamdi Yazır ve tefsirini siyasete âlet etmek

Hamdi Yazır ve tefsirini siyasete âlet etmek

Kamil Yeşil, Elmalılı Hamdi Yazır paneli düzenleyen CHP'nin dindarlara yönelik açılım siyasetindeki tutarsızlıklara dikkat çekiyor.

03 Nisan 2022 Pazar 13:00A+A-

Kamil Yeşil / Açık Görüş

Hamdi Yazır ve tefsirini siyasete âlet etmek

Bu makalenin birden fazla başlığı var. "Müslüman milletin değiştirme gücü", "Türkçe Kur'an mı var behey şaşkın", "Dinin Gücü, Kemalizmin Gücüne Karşı", "Bu bir Hamdi Yazır yazısıdır; CHP yazısı değil." ve "CHP'yi Cebrail bile kurtaramaz" olabilir. Neden böyle koyduğumu anlatmak istiyorum. Medyadan öğrendiğimize göre CHP'nin Elmalı Belediye Başkanlığı 19 Mart 2022 tarihinde, İstanbul'da "Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Paneli" düzenlemiş. E.İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu'nun dinleyici olarak katıldığı panelin açış konuşmasını Kemal Kılıçdaroğlu yapmış. Panelistler Dr. Hatice Tokgöz, Dr. Mustafa Agah, Dr. Hayri Kırbaşoğlu (Prof'u, (Dr.) yapmışlar, Hayri Bey itiraz etti mi acaba?) Dr. Niyazi Akyüz. Kırbaşoğlu dışındaki kişileri tanımıyorum.

Bayram değil, seyran değil

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır 27 Mayıs 1942'de öldüğüne göre bu panel bir vefat yıl dönümü anması değil. Tefsir ilmine kazandırdığı "Hak Dini Kur'an Dili"nin basımı ile ilgili bir tarih de değil. Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü o zaman? Çünkü Türkiye seçime doğru gidiyor. CHP'nin çarşaflı, başı örtülü birkaç kadınla yaptığı açılıma "helalleşme" arayışı eklendi. Bu panel de Müslümanların gözüne girmek atraksiyonunun bir devamı. Panelistlerin neler anlattıklarını bilmiyorum. Ancak Kılıçdaroğlu'nun konuşması medyada var. Şöyle demiş (Özetle): "Konuşmamda benden daha iyi tanıdığınızı düşündüğüm Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın yaşamına ilişkin bilgileri paylaşmayı düşünmüyorum."

"Elmalı, TBMM'nin 21 Şubat 1925 tarihli oturumunda kabul edilen Türkçe Kur'an-ı Kerim tefsirinin hazırlanması kararında kapısı çalınan ilk isim olmuştur."

"Mehmet Âkif'in ifadesiyle İslam'ı asrın idrakine söyletme gayesi taşıyan ciddi bir emek."

"Elmalı'nın kadıların hür olması şartına yaptığı özel vurgu sadece köle ve köle sahibi arasındaki ilişki değildir. Dış etkilere karşı koyacak niteliklere sahip olması şartını kapsamaktadır."

"Dinimizin doğru anlaşılması konusunda çaba harcayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere..."

Evet, biz iyi tanırız!

Sırasıyla gidelim: Kılıçdardoğlu'nun sunduğu metnin, ilahiyat literatürüne birazcık âşina birileri tarafından hazırlandığı belli. Kılıçdaroğlu, Hamdi Yazır'ı siz benden daha iyi tanıyorsunuz, diyor. Evet, biz senden daha iyi tanıyoruz Yazır'ı. O kadar çok tanıyoruz ki Hamdi Yazır'ın şapka giymemek için (başındaki sarığı çıkarmamak için) ölümüne kadar Cuma namazları hariç yaklaşık 17 yılı aşkın, evinden çıkmadığını bile biliyoruz. Peki siz de biliyor muydunuz? Sadık Albayrak bu bilgiyi şöyle tamamlıyor: "Kalan ömründe şapka korkusu, asılı bir kılıç gibi başından aşağı sallanıp durmuştur." (Yürüyenler ve Sürünenler, s.55) Kılıçdaroğlu ve CHP bu bilgiye aşina ise, şapka kanunu ile çeliştiklerinin farkına varmalı ve (Mecelle'ye göre en son hal geçerli olduğu için) şapka kanununu devreden çıkarmalı, uygulamalarla ilgili özür ve düzeltme metni yayınlamalıdır.

Müslüman milletin değiştirme gücü

Geliyorum ikinci başlığıma. Eline tutuşturulan metinde böyle yazıyorsa bir sorun var. (Şuur altının dışa vurumu belki) : "Türkçe Kur'an-ı Kerim" Merhum Hamdi Yazır, tefsir'inin girişinde bu tezi savunanlara "Türkçe Kur'an mı var behey şaşkın" diye cevap veriyor ve daha neler neler diyor. Metni hazırlayan kişi, bu sayfaları ya okumamış veya özellikle atlamış olmalıdır. Gelelim, CHP'nin Hamdi Yazır Paneli düzenlemesine, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu'nun bu panele katılmasına. Bunun en önemli sonucunun Müslüman milletin değiştirme gücü olduğunu söyleyebiliriz. Bu memleketin en büyük gerçeği ve dayanağı İslam'dır. Burada siyaset başta olmak üzere ticari, kültürel vb. etkinlik göstermek isteyenler bu değişmez temel gerçeği göz önünde bulundurmak zorundadır.

Milletin bu siyasi anlayışa ayar vermesi Tek parti döneminde Şemsettin Günaltay'ın CHP Başbakanlığında da görüldü. Bu yola getirme, Dr. Lütfi Doğan'ın CHP'den 1977'de Malatya milletvekili ve sonrasında Devlet Bakanlığına, Yaşar Nuri Öztürk'ün CHP milletvekilliğine kadar devam eder. Kılıçdaroğlu CHP'sinin Erbakan'ı Anma Toplantılarına katılması da bu yola gelmenin bir parçasıdır. (Sahi, Hamdi Yazır Panelinde Saadetli Temel Karamollaoğlu ve altılı masanın diğer sandalyeleri neden yok? Çok hayret verici bir şey doğrusu.) Her ne kadar CHP zihniyetli Belediyeler, kurtuluş günlerinde canlandırma bahanesiyle çarşaftan çağdaşlık adına yarı çıplak kız öğrenciler çıkarsalar, 10 Kasımlarda okul öncesi öğrencileri mozoleye secde ettirseler, bazı yerlerde başı örülü kızlara hakaret etseler de milletin ayar verdiği CHP bugün laiklik ve irtica söylemi üzerinden siyaset yapmıyor, yapamıyor. Bu mücadeleyi, bazı gazetelere, tv.lere, stk'lara havale etmişler, aralarında paslaşıyorlar. Bu millet Müslüman olduğu/kaldığı müddetçe CHP'yi kendisine daha çok benzetecek ve geriye CHP diye bir şey kalmayacaktır.

İdeolojik eğitim sistemi

CHP'deki bu "değişim"in halkta karşılığı nasıl dinin gücü ise; Kemalizmin de muhafazakâr kesimde (aynı ağırlıkta olmasa bile) göreceli bir gücü var. Bu göreceli gücün dayanağı tabi ki öncelikle ideolojik eğitim sistemidir. İdeolojik eğitimin on yıllık aralarla askeri darbeler tarafından tahkim edilmesi ve altı okun Anayasal sisteme girmesi gücün diğer dayanaklarıdır. (Yeni Anayasa'da bu ideolojik söylem ve yapının kaldırılması umulur.) Millet CHP'nin dindarlaşmasına inanmıyor; muhafazakar kesim de Kemalist söylem ve mesajları içselleştirmiş değil. Bu bağlamda Erbakan Hoca'nın "Atatürk yaşasaydı RP'li olurdu" söyleminin 28 Şubat'ı engelleyemediğini hatırlamalıyız. Çünkü sistem dinde olduğu gibi, "sözde" değil "özde" Atatürkçü istemektedir. Özdeki Atatürkçülükle kastedilen de Türkçe Kur'an başta olmak üzere 24-38 arası din, toplum, hukuk ve kültür politikalarına dönüştür. Bu o kadar açıktır ki Yaşar Nuri Öztürk (bile) CHP'de barınamamıştır. Kendi deyişiyle, ona molla muamelesi yapılmış, 'Atatürk varsa dine, imana gerek yoktur' anlayışı dayatılmıştır. "Siz çarşaflı kadın açılımıyla kimi kandırıyorsunuz? CHP'ye Yaşar Nuri'nin girmesi yetmez, sizin başınıza Cebrail gelse bile siz iflah olmazsınız" diyerek CHP'den istifa etmek zorunda kalmıştır. DP'nin iktidara gelmesine CHP'nin gitmesine, Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad yazarı, eski İslamcı Şemseddin Günaltay'ın CHP'li Başbakanlığı bile engel olamamıştır. Medrese alimi Şemsettin Günaltay'ın Ankara İlahiyat Fakültesi, İmam Hatip Kursları, bazı türbelerin ziyarete açılması gibi faaliyetleri; CHP'ye, tek parti zihniyetine yetmemiştir. (163. Maddeyi bu medreseli CHP'linin getirdiği unutulmamalıdır.)

CHP'liler bunun hesabını sorar

Demek istediğim şudur: Hamdi Yazır Paneli CHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'yu iktidar etmez. İşte buraya yazıyorum. CHP önümüzdeki seçimleri kaybedince sıkı Atatürkçüler bunları teker teker Kılıçdaroğlu'nun önüne getirecek, Atatürkçü çizgiden, altı oktan uzaklaştın, dincilere taviz verdin, helalleşmek dedin, çarşaflı kadın dedin, Hamdi Yazır dedin, şapkaya muhalefet eden adamı yücelttin diyerek ondan hesap soracaklardır.

Kılıçdaroğlu'ya göre Hak Dini tefsiri "Mehmet Âkif'in ifadesiyle İslam'ı asrın idrakine söyletme gayesi taşıyan ciddi bir emek." imiş. El-hak öyledir. Peki bundan İslam'ın önüne engeller koyan, ibadete yasak getiren CHP'ye ve sana ne? Ali Bardakoğlu'nun, kitabında söz ettiği "İslamilik Endeksi"nden sana ne?

Konuşmasında Kılıçdaroğlu, mevcut adalet sistemini İslam anlayışına göre eleştiriyor, (sanki memlekette şeriat hukuku var) fakat seküler hukuk anlayışının ikame edilmesini istiyor. Şöyle diyor: "Elmalılı'nın kadıların hür olması şartına yaptığı özel vurgu sadece köle ve köle sahibi arasındaki ilişki değildir. ("Kadı" ile "kadın" arasındaki farkı bilmeyen CHP sitesi bu haberde kadı'yı 'kadın' olarak yazmış.)

Dinin siyasete âlet edilmesinin en güzel örneklerinden biridir bu. Anlıyoruz ki bu Panel, bunun için düzenlenmiş. Dinin gerçek yönü ile anlaşılması isteği ve M. Kemal'in tefsir yazımını bunun için desteklediği görüşü tamamen spekülasyon olarak ele alındığı için bu konuya girmek istemiyorum. Mustafa Kemal'in tefsir hakkındaki sözünü Kazım Karabekir'in İstiklal Harbimiz kitabında nakleder. Kur'an'ı ve Hz. Peygamberi (sav) tahkirler vardır. (Yavuz Bülent Bakiler ve Mustafa Armağan kitaplarında bu sözü tekrar ediyor). M. Kemal dinin kaynaklardan doğru öğretilmesini kastetmiş olsa da ben uygulamalara bakarım. Bu millet, tesettür ayetini Yazır'ın tefsir'inden öğrendikten sonra örtündü. Fakat CHP bu örtüyü laikliğe aykırı buldu, Anayasa mahkemesine başvurdu. Tefsir yayınlandıktan sonra tefsir'in esas alındığı bir din eğitimi yapılmış mı? Cevap, hayır yapılmadı, hatta Dini Islah Beyannamesi hazırlandı, halk Türkçe ibadete zorlandı, ezanın asli okunuşu yasaklandı. Sonuç bu iken dinin gerçeğini öğretmek isteği anlamsızdır. CHP bu tefsiri bastırır, bütün teşkilatlarına, miletvekillerine dağıtır, okutur, bundan böyle din politikamız bu tefsire göre yapılacak derse inanırım.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum