1. HABERLER

  2. HABER

  3. Halepçe Katliamı'nın 26'ıncı Yıldönümü
Halepçe Katliamı'nın 26'ıncı Yıldönümü

Halepçe Katliamı'nın 26'ıncı Yıldönümü

"Sessiz Tanık" fotoğrafıyla Halepçe Katliamı'nı dünyaya duyuran gazetecilerden Öztürk, "O gün dünya Halepçe’nin hesabını sorabilseydi Esed kimyasal silah kullanamazdı" dedi.

15 Mart 2014 Cumartesi 12:25A+A-

5 bin kişinin öldüğü, 7 binin yaralandığı Halepçe Katliamı'nın 26. yıldönümünde Birleşmiş Milletler’in Cenevre’deki "Halepçe Katlia Oturumuna" katılacak olan Gazeteci Ramazan Öztürk, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

"Batı dünyası ve ABD'nin de hesap vermesi lazım"

Aradan 26 yıl geçmesine rağmen Halepçe'nin hesabının sorulmadığını belirten Öztürk, “Belki Halepçe il ilan edildi, kaldırımları yapıldı, sokakları düzeltildi, yeni binalarla hayat canlandı ama katliamdan bu yana kınama anlamında, faillerin cezalandırılması noktasında fazla bir şeyin yapıldığına inanmıyorum. Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali (Hasan El-Mecid) idam edildi ama onlar, sadece Halepçe nedeniye idama mahkum edilmediler. Katliamın tek faili onlar değil. Batı dünyasının, Amerika’nın da hesap vermesi lazım" diye konuştu. 

Öztürk, şöyle devam etti:

“İran- Irak savaşında Saddam, İran’a karşı kimyasal silah kullanırken İran, bunu BM nezdinde çeşitli platformlarda gündeme getirdi. Ama uluslararası kamuoyu ve etkin ülkeler, bunu görmezden geldi. Saddam da buradan aldığı cesaretle Halepçe Katliamı'nı gerçekleştirdi. Eğer dünya İran’a karşı kullanılan kimyasal gaza karşı sessiz ve sağır kalmasaydı belki o zaman Halepçe Katliamı olmayacaktı. Saddam böyle bir cesareti kendisinde bulmayacaktı. Eğer o gün dünya Halepçe’de yapılan kimyasal katliamın hesabını sorabilseydi Esed rejimi muhaliflere ve sivil halka karşı kimyasal silahlı katliamı gerçekleştiremeyecekti."  

"Kimyasal gazın etkisi devam ediyor"

Öztürk, hala kimyasal saldırının insanlar ve çevre üzerindeki etkisinin devam ettiğini belirtti. Görmede sorun, derisinde ve ciğerlerinde rahatsızlık yaşayan olduğunu vurgulayan Özrük, "Binlerce kadın ve erkek kısır. Halepçe’de ailelerin yüzde 90'ı kimyasal saldırıda yakınlarını kaybetti. Halepçe halkı yaralı ama halen onların bu yaralarını saracak ciddi bir adım atılmadı. Birçok ülke hala bunu bir soykırım olarak kabul etmedi. Sanki Saddam’a yardım eden onlar değilmiş gibi davranıyorlar. Sadece batılı ülkeler değil, Irak’ın komşusu ülkelerin de günahları var" dedi. 

"Binlerce insanın akıbeti belli değil"

O dönem Enfal operasyonlarından kaçan binlerce insanın akıbetinin belli olmadığını anlatan Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Saddam’ın Enfal operasyonundaki 283 bin Kürt’ün akıbeti belli değil. Bunlarla ilgili bir herhangi bir araştırma yapılmadı. Bu zulümden kaçanlar, İran ve Türkiye sınırına sığındılar ancak sınıra tel örgüler çekildi ki geçmesinler. Uluslararası kuruluşların devreye girmesiyle çok az kişi kamplara alındı. En acısı da napalm saldırılarından kaçan yaralılar vardı. Türkiye’den sağlık ekipleri bu yaralılara ilk yardımı yaptılar. O dönemde ben bu yaralıların tedavisi yapılırken fotoğraflarını çekmiştim. Bu fotoğraflarım Almanya’daki Quick Dergisi’nde 2 sayfa yayınlandığı sırada Türkiye’de bir açıklama yapıldı. Uluslararası kamuoyunda tekrar kimyasal silah kullanıldığına dair bir haber dolaştı. Bu durum Türkiye’ye sorulduğunda Türkiye’den benim içimi acıtan resmi bir açıklama yapıldı. Denildi ki, ‘Hayır, bizim sınırlarımıza sığınan bu insanlar arasında yaralılar var ama bunlar kimyasalla yaralanmış kimseler değil.”

Halepçe filminin senaryosu hazır

Öztürk, senaryosunu yazdığı Halepçe filminin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin hastalığı nedeniyle çekilemediğini ifade ederek, "Ben projeye  2009’da başladım. O zaman Cumhurbaşkanı Talabani ile konuştum bana destek vereceklerini belirttiler. Senaryosunu hazırladım ve Kürdistan’a gittim. Proje Meclis tarafından incelendi ve en yüksek düzeyde kabul edildi. Kültür Bakanlığı tarafından bir açıklama yapıldı, televizyonlarda, gazetelerde buna dair röportajlarım oldu. Sonra Talabani rahatsızlandı, seçimler oldu, Bağdat ile ipler koptu ve hükümet değişti. Ama vazgeçmiş değilim. Sponsorlarla görüşmelerimiz devam ediyor yani her an için başlayabiliriz" şeklinde konuştu. 

Aynı konuda film yapmak isteyen Mahsun Kırmızıgül ile aralarında oluşan soruna dair Öztürk, "Mahsun Kırmızıgül çok iyi bir taklitçi, iyi bir kopyacıdır, icraatlarının tümünde bu belli. Kendisinin Kürt olduğunu bile kabul etmeyen bu arkadaş, sonradan ' Halepçe filmini yapacağım' diye piyasaya çıktı. Benim buna tepkim sert oldu. Halepçe benim tapulu malım değil, kimseye bir şey yasaklayamam. Ama benim senaryomun tıpatıp aynısını kopyalaması içime sinmedi" ifadelerini kullandı. 

Öztürk,  Halepçe  Katliamı’nın yıldönümüne dair Birleşmiş Milletlerin Cenevre’deki oturumunda katliamla ilgili 15 dakikalık bir konuşma yapacağını, tanıklarıyla, fotoğraflarıyla katliamı anlatan 12 dakikalık bir belgesel gösterimi sunacağını aktardı.

"Halepçe soykırım olarak kabul edilmeli"

Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) eski Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Meclisi Üyesi Yüksel Avşar da Halepçe'nin tarihe kara bir leke olarak geçtiğini belirterek, "Halepçe katliamı bir soykırımdır. Bütün dünya ülkelerince de böyle kabul edilmeli" dedi. 

Katliamdan sonra Halepçe'ye giderek mağdurlara yardım eden Avşar, o gün tanık olduğu manzarayı şöyle anlattı:

"Katilam yaşandığında dünya önce sesiz kaldı. Daha sonra Kızılhaç üzerinden ilk yardımlar bölgeye ulaştı. Bunu hiç unutmayacağım. Kürtlerin hassasiyeti, yaptıkları yardımlar kelimelerle anlatılacak gibi değildi. Herkes kendi çapında birşeyler yapmaya çalışıyordu. Dünya yardım kuruluşları geç de olsa devreye girmişlerdi. Saldırıdan hemen birkaç gün sonra bölgeye gittim. Katliamın izleri hala tazeydi. Özellikle insanların yüzündeki yanık görüntüsü korkunçtu. Derin bir kuyuya düşmüştük sanki. Kararmış bedenler, morarmış vücutlar gördük. Düşündükçe hala gözlerim doluyor."

Enfal Operasyonları ve Halepçe Katliamı

Enfal Operasyonu, 1986-1989 tarihleri arasında yapıldı. Tarihi kaynaklara göre dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in emriyle başlatılan Enfal Operasyonları'nda 150 bin civarında insan katledildi. Bu katliamların bir kısmı kimyasal silah kullanımı şeklinde oldu. Halepçe'ye 1988'de gerçekleştirilen zehirli gaz saldırısında 5 bin kişi öldü, 7 bin kişi yaralandı. 

AA

Etiketler :

HABERE YORUM KAT