Ramona Wadi’nin Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

Filistin Yönetimi, gayri meşru yönetimini sürdürmeye kararlı görünüyor. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, görevinden ayrılacağı bir gelecek için planlar yaparken, başkan yardımcısı Hüseyin el-Şeyh'i 90 günlük bir geçici dönem için başkanlık görevine atadı. Bu sürenin sonunda seçimler yapılacaktır. 2006 yılından bu yana seçim yapılmamıştır.

Abbas'ın el-Şeyh'i seçmesi, Filistin Yönetimi'nin mevcut sömürgeci işbirliğini uzatmaktadır. Onun adı, Filistin Yönetimi'nin güvenlik hizmetleri ve İsrail ile işbirliğinin eş anlamlısıdır. Foreign Policy dergisinin Temmuz 2023 tarihli bir makalesi, el-Sheikh'in İsrail Savunma Bakanlığı'nda hoş karşılanması nedeniyle övgülerle başlıyor ve onun önceki direniş faaliyetlerini, Filistin Yönetimi'nin çöküşünü önlemek için çalışan, “Rolex saat takan, dünyayı dolaşan bir yetkili” imajıyla karşılaştırıyor. Bu sıfatların hiçbiri Filistinlilerin sömürgecilik karşıtı mücadelesini uzaktan bile yansıtmıyor – birçok Filistinli ekonomik olarak acı çekiyor ve hareket özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanıyor ya da tamamen ortadan kaldırılıyor.

Sömürgecilere ve onların uluslararası suç ortaklarına bakmak, Filistin Yönetimi'nin varlığını anlamlı kılan şeydir. Bu ayın başlarında, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile yaptığı görüşmede el-Sheikh, “Ateşkesi, yardımların girişini, rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılmasını pekiştirmek ve ardından iyileşme ve yeniden inşa sürecine başlamak için Başkan Trump, Bay Blair ve ortaklarla çalışmaya hazır olduğumuzu teyit ettik” dedi.

Elbette, Filistin Yönetimi'nin bu tür destekleri alışılmadık bir durum değildir. Ancak, Filistin Yönetimi'nin varlığını sürdürmenin Filistin halkının yok edilmesine de katkıda bulunduğu belirtilmelidir.

El-Sheikh ve Filistin Yönetimi, Filistinlilerin siyasi sürece katılımını ortadan kaldıran Blair'in Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA) Kurumsal Yapısını onayladı. Aslında, dış aktörler Blair'in planının anahtar kelimesi gibi görünüyor ve Filistin Yönetimi, zaman çerçevesi belirtilmeden, “tüm Filistin topraklarının nihai birleşmesini” denetleyecek kurum olarak belirsiz bir şekilde bahsediliyor. GITA belgesinde bahsedilen topraklar hangileridir? Uluslararası toplum ve Filistin Yönetimi için, böylesine genel bir ifade iyi bir tanıtım aracıdır. Sömürgeci mülksüzleştirme, sömürgeci şiddet ve soykırımın gerçekliğini yaşayan Filistin halkı için ise topraklar bir illüzyona dönüşmektedir. Blair, Filistin Yönetimi'nin varlığını sürdüren illüzyonist hükümetin uzatılmasını önermektedir; El-Sheikh ve Filistin Yönetimi, kendilerini ani bir çöküşten koruyan, geçici de olsa bir can simidini reddetmeyecektir.

Ancak odak noktası Filistin halkı olmalıdır. Batı diplomasisinin kamuoyuna yansıttığı gibi, zihin ne kadar Filistin Yönetimi'ni Ramallah ile eşanlamlı olarak algılasa da, Gazze geçmişte Hamas'ı iktidarı bırakmaya zorlamak için Filistin Yönetimi'nin uyguladığı yaptırımlardan etkilenmiştir. Öte yandan Filistin Yönetimi'nin güvenlik güçleri, işgal altındaki Batı Şeria'da bu politikalara karşı protesto etmeye cesaret eden Filistinlileri dövmüştür. İsrail'in Gazze'deki soykırımı da aynı öncüle dayanıyordu. Ancak her iki durumda da, ikincisi çok daha büyük bir bedel ödeyerek, Filistinliler sadece sömürgeci şiddete değil, yabancı diplomatik müdahaleye de daha savunmasız hale getirildi.

Sonuç her zaman İsrail'in toprak kazanımıdır. Filistin Yönetimi, farklı bir kılıf altında mevcut güç dinamiklerini pekiştiren sözde reformlarla yatıştırmaya devam ederken, Filistinliler toprak, hafıza ve halk açısından yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

*Ramona Wadi; bağımsız araştırmacı, serbest gazeteci, kitap eleştirmeni ve blog yazarıdır. Yazıları Filistin, Şili ve Latin Amerika ile ilgili çeşitli konuları kapsamaktadır.