1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. FİLİSTİN

  4. Erdoğan: UCM'nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız
Erdoğan: UCM'nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız

Erdoğan: UCM'nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netenyahu yönetiminin Gazze'de gerçekleştirdiği katliamın tarihe kara bir leke olarak geçtiğini belirterek, "Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız." dedi.

02 Aralık 2023 Cumartesi 13:06A+A-

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştirdi, ziyareti değerlendirdi.

2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı öngördüklerini aktaran Erdoğan, toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e çıkardıklarını söyledi.

Bu oranla Türkiye'nin Avrupa'da beşinci, dünyada 12'nci sırada yer aldığının altını çizen Erdoğan, "Hitabımda ülkelerin iklim finansmanı kaynaklarına ve teknoloji transferi imkanlarına daha adil şekilde erişmeleri gerektiğine dikkat çektim. Ülkemizin, dünyamıza, doğamıza olan sorumluluğundan kaynaklanan bilinçle, küresel iklim eylemine katkı sunmaya devam edeceğinin altını çizdik. Ayrıca uluslararası topluma iklim değişikliğiyle mücadelede gereken dayanışmanın sergilenmesi çağrısında bulundum." dedi.

"31. Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade ettik"

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 60'ıncı oturumunun ocak ayında İstanbul'da yapılacağı bilgisini paylaşan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zirvede 2026 yılında düzenlenecek 31. Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade ettik. Adaylığımıza destek talebinde bulunduk. Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdım. Liderler Zirvesi’ne katılan muhataplarımın bir kısmıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdim. Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nin sonuçlarının ve Dubai'de yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şimdi sözü sizlere veriyorum."

Erdoğan, genel değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

"Barışın peşini bırakmayacağız"

Şu ana kadar Gazze’deki İsrail saldırılarının sona ermesi ve kalıcı ateşkesin sağlanması için nasıl her mahfilde çabamızı gösterdiysek, bundan sonra da yine aynı istikamette bu gayretleri göstermeye devam edeceğiz. Biz baştan itibaren çatışmalara insani aradan ziyade ateşkesin kalıcı olarak ilanından yana olduğumuzu hep vurguladık.

İsrail'in hukuk tanımaz yaklaşımı neticesinde gelinen durum, endişelerimizde haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Burada bir barış fırsatı yakalanmıştı ve bu fırsatı maalesef İsrail'in bu uzlaşmaz yaklaşımıyla şimdilik kaybettik. Ancak "bundan sonrası da böyle olacak, barış fırsatları heba edilecek" yaklaşımı içerisinde değiliz, umudumuzu yitirmeyelim. İnşallah tekrar beklediğimiz kalıcı barış fırsatını yakalarız. Barışın peşini bırakmayacağız. Bu tabloda dahi "durmak yok, yola devam" diyoruz. "Ateşkesle ilgili hangi adımları atar ve nereleri zorlarsak, kalıcı barış fırsatını yeniden yakalarız?" bunun arayışı içerisindeyiz.

"İrtibatlarımızı devam ettiriyoruz"

Devlet ve hükümet başkanlarıyla irtibatlarımızı devam ettiriyoruz. Nitekim bugün yaptığımız görüşmelerde de muhataplarımıza bu düşüncemizi ifade ettik. Onlarla birlikte bu gayreti devam ettirerek inşallah bir netice alalım istiyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın da içinde olduğu Dışişleri Bakanlarından oluşan bir Yedililer Grubu var. Onlar da bu çalışmaları devam ettiriyorlar. İnşallah bu çalışmalardan da bir netice alırız.

"Temas grubu, İslam İşbirliği Teşkilatı adına çalışmalarına başladı"

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’nde alınan karardan sonra ilgili temas grubu, İslam İşbirliği Teşkilatı adına çalışmalarına başladı. Burada dikkat edilmesi gereken birkaç husus var. Birincisi; İslam ülkeleri Gazze ve Filistin meselesine yoğunlaşırken diğer taraftan da bugüne kadar olmadık bir şekilde bir araya gelip, bizim uzun yıllardır söylediğimiz "bölge halklarının kendi sorununa sahip çıkması" prensibini hayata geçirdiler. Bunun kurumsallaşması belki en büyük stratejik kazancımız.

Gazze'yle ilgili ortaya konulan bu grubun faydası, İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerini ortak politika etrafında birleştirmesi oldu. Bir yandan Gazze'deki ateşkesin sağlanması için çalışırken bunun paralelinde iki devletli çözüme yönelik de çalışılmaların sürmesi gerekiyor. Bunu ilk önce kendi aramızda bir başlangıç noktası olarak kabul ettik, daha sonra muhataplarımıza aktarmaya başladık.

"Hamas’ın dışlanması, Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil"

İkinci nokta; Gazze'yi iki devletli çözümün olmadığı bir ortamda tartışmama konusunda muhataplarımızı bir noktaya getirdik. Ortak baskımız neticesinde Avrupa ülkelerinin bir kısmının hem bizim konumumuzu anladığını hem de bizim savunduğumuz tezleri sahiplenmeye başladıklarını gördük. Londra'da, Paris'te, Barselona’da Akdeniz İşbirliği Toplantısı’nda ve en son New York'ta, Birleşmiş Milletler'de yapılan kapsamlı görüşmelerde grubun çalışmalarının çok ciddi netice vermeye başladığını gördük.

Grup geldiği yer itibarıyla artık bir yol haritası hazırlanabileceği görüşünde ve bunun için çalışmalar var. Çalışma grubu haftaya da Amerika Birleşik Devletleri ile bir araya gelecek.

Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere İsrail'i destekleyen Batılı ülkeler, İsrail'in savaş değerlendirmesinden hareketle iki devletin çözümden ziyade "Hamas tehdidini ne yapacağız?" diye bir soruyu sürekli hem bizim, hem dünya kamuoyunun önüne getiriyorlar. Biz de diyoruz ki; "Eğer iki devletli çözümü şu anda merkeze alırsak, Gazze ve karşılıklı tehdit konuları da zaten ortadan kalkar. Bunu buradan halletmek lazım. Hamas’ın dışlanması, Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil."

Filistinlilerin Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurusu

3 bin’e yakın avukat Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gerekli başvuruyu yaptı. İstanbul Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel, bu heyetin içerisindeydi. Lahey’deki süreci de takip edecekler. Oradan beklentimiz, Netanyahu başta olmak üzere suçüstü yakalanan bu soykırımcıların, bu Gazze kasaplarının gereken cezayı almalarıdır. Temennimiz odur ki, verilecek kararla adaleti bekleyenler, "İşte şimdi oldu" desinler.

"Er ya da geç, mutlaka İsrail bunun hesabını verecek"

Bizler bu davanın üst seviyede takibini yapacağız. Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel Lahey’deki görüşmelerinin başarılı geçtiğini ifade etti. Beklentimiz verdiğimiz belgeler, bilgilerle beraber Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde inşallah olumlu neticeler alma istikametinde. Peşini bırakmayacağız, takipçisi olacağız. Biz bu soykırımda parmağı olan tüm İsrail yöneticilerinin yargılanıp ceza almasını istiyoruz. Bunun için dünyaya görev düşüyor.  Hem rahmetli Aliya’nın dediği gibi "Unutulan soykırım tekrarlanır." Biz bu soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Er ya da geç, mutlaka İsrail bunun hesabını verecek.

Buna sessiz kalmanın utancını, dilini zalime uzatmaya çekinenler muhakkak yaşayacak.

"Yıllar ve nesiller boyunca bu sessizliklerinin bedelini ödeyecekler"

"Bizim kimseye borcumuz yok" derken bunu söylüyorum. Bugün başta İspanya gibi bazı yürekli ülkeler hariç Batılı ülkeler, Filistin’e borçlanıyorlar. Zulme karşı çıkma sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Biz tarihin hiçbir döneminde zalim de olmadık, zulme rıza da göstermedik. Bu yüzden alnımız aktır. Ancak bugün sessiz kalanların yüzleri kararmaktadır.

Netanyahu yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği katliam tarihe bir kara leke olarak geçti.  Bu leke, sadece Netanyahu yönetiminin değil, ona şartsız ve koşulsuz destek veren ülkelerin alnına da yapıştı. Bu devletlerin ve uluslararası kuruluşların kayıtsızlığını dünya asla unutmayacak. Yıllar ve nesiller boyunca bu sessizliklerinin bedelini ödeyecekler.

"UCM'nin soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız"

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız. Ancak küresel sistemin çarpıklığı nedeniyle bir yerde bunun önüne geçmeye çalışanlar olacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar vicdan mahkemelerinden aldıkları cezadan kurtulamayacaklar. Soykırım mağduru diye yıllarca ortalıkta dolaşan İsrailli yöneticiler, artık atalarının katillerine dönüşmüştür. Bu hükmü insanların zihinlerinden de tarihin kayıtlarından da vicdanlardan da silemeyecekler.

"Bu kişilerin gasp ettikleri evler, araziler, iş yerleri Filistinlilerin öz mallarıdır"

İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde hatırlarsanız bu işgalci yerleşimciler terörist olarak ilk defa kayıt altına alındı. Şu anda Batılıların savunamadığı tek şey, yerleşimcilerin işledikleri cinayetler. Bu hukuksuzlukları Amerikalılar dahi açıktan eleştiriyorlar. Bu işgalci teröristler için yerleşimci tabirini terk edip işgalci terörist tanımlamasını kullanıp yaygınlaştırarak işe başlayabiliriz. Bu kişilerin gasp ettikleri evler, araziler, iş yerleri Filistinlilerin öz mallarıdır.

Bunu anlayıp, anlatarak mesafe alabiliriz. Hukuki zeminde yapılacaklar, devletlerin alması gereken tutumlar başkadır. Düşünün bir eviniz var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size "burası artık benim" diyor. Bu zulüm değil de nedir? Diğer taraftan Tevrat’taki on emir içerisinde sadece "öldürmeyeceksin" emri yok. On emrinden biri de "komşunun malına, mülküne göz dikmeyeceksin!" emridir. Bunların böyle bir derdi yok.

Netanyahu sürekli dini söylemlerle soykırımlarını temellendirmeye çalışıyor ancak görüyorsunuz bunların yaptıklarının dini bir dayanağı da yok. Bunlar işgalci, bunlar zalim. Ortada çok büyük bir terör vakası var. Bu bir devlet terörüdür. Bu devlet terörü karşısında da suskun duramayız.

"Filistin davasını merak edenler şimdi İslam'la şerefleniyor."

Öncelikle bizlerin vazifesi, hakikati en yalın haliyle ve mümkün olduğunca da çok sayıda kişiye anlatmaktır. Bundan vazgeçmeyeceğiz, tereddüt etmeyeceğiz. Burada gerek yazılı ve görsel medyamıza büyük iş düşüyor. Hem ülkemizin hem dünyanın büyük bir çoğunluğuna sizinle ulaşabiliriz. Bizler de ulusal, uluslararası toplantılarımızda bunu yapıyoruz ve buna devam edeceğiz.

Şu gerçeği de bilmemiz lazım; hiçbir zaman bunların bu zalimliklerini gizlemeye güçleri yetmeyecektir. Bütün gerçekler su yüzüne çıkıyor. Gazze’de yaşanan vahşet ve oradaki şehitlerimizin fedakarlığı dünyada yeni bir uyanışa, yeni bir silkinişe Allah'ın izniyle vesile olacaktır.

Bu vahşet, bu cinayet, bu terör ne kadar yayılırsa yayılsın, Gazze’de dökülen tek bir damla kan, akan tek bir damla gözyaşı bile boşa gitmeyecektir. Buna da yürekten inanıyorum. Bu ödenen bedeller Allah'ın izniyle lehe dönüşecektir, hiç endişeniz olmasın. Bu silkiniş üstad Sezai Karakoç'un bizlere anlattığı o "Diriliş Muştusu"na inanıyorum ki vesile olacaktır. Çünkü diriliş muştusunun bedeli öyle kuru kuruya olmuyor.

Bakın Filistin davasını merak edenler şimdi İslam'la şerefleniyor. Yeni bir uyanış, yeni bir diriliş. İsrail Filistin'in sesini, nefesini kesmek için fosfor bombaları dahil binlerce bomba atıyor. Sizler televizyon yayınlarında bunları yakalıyor, bu fosfor bombalarının nasıl atıldığını ispatlıyorsunuz. Amerika başta olmak üzere Batı tüm imkanlarıyla yükleniyor, her türlü desteği veriyor ama nafile…

"Bunların nefesini, soluğunu inşallah kestireceğiz"

Bizler de nasıl olsa hakikat bir gün ortaya çıkar diye elimiz kolumuz bağlı duramayız. Yapmamız gereken rehavete kapılmadan elimizle, dilimizle bunu anlatmaktır. Bu tür kötülükleri gördüğümüz zaman, elimizle, eğer buna gücümüz yetmiyorsa dilimizle, eğer buna da gücümüz yetmiyorsa, o zaman kalbimizle, gönlümüzle buğzedeceğiz. Bu da imanın en zayıf halidir. Bunları yapmamız lazım ve çok çalışacağız. İsrail, kardeşlerimize yaptıkları karşısında ‘Ben bu işi bitirdim.’ diyemeyecek. Onun için Lahey önemli. Bunun dışında da attığımız adımlarla bunların nefesini, soluğunu inşallah kestireceğiz. Gayret bizden tevfik Allah’tan.

"Hamas’ı, kim ne derse desin, bir terör örgütü olarak asla kabul edemem"

Ben Amerika'ya daha ilk seyahatimde orada Jewish Community ile toplantı yapmıştım. 20 yıl önce bana orada Hamas'ı sormuşlardı. Ben de demiştim ki "Hamas bir terör örgütü değildir. Onlar sadece 1947'den şu ana kadar elde tutabildikleri bir avuç toprakta mücadelelerini sürdüren insanlardır." Şu anda ben aynı yerdeyim. Hamas’ı, kim ne derse desin, bir terör örgütü olarak asla kabul edemem. Böyle de tasvir edemem.

Siz PKK'yı, YPG’yi, FETÖ'yü ödüllendirirken, hatta hatta bunları Oval Ofis’te ağırlarken, kalkıp da Hamas’ı bu şekilde yorumlamamızı bekleyemezsiniz. Ben bunu ne inancım ne vicdanımla bağdaştırırım. Hamas'ın içindekileri, El Fetih’i, Amerika gibi değil, gayet iyi tanıyorum. Hamas, her şeyden önce Filistin’in bir gerçeği, orada bir siyasi partidir ve bir siyasi parti olarak seçime girmiş ve kazanmıştır. "Terör örgütü" dediler, çamur attılar, "Tutmasa da iz bırakır." dediler.

Hamas’ı bu şekilde, başta Amerika olmak üzere, Batı, böyle bir konumlandırmayla sürekli olarak anlattı, anlatıyor. Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Bizler dış politikamızı Ankara’da oluşturur ve sadece Türkiye’nin menfaatlerine, halkımızın beklentilerine göre dizayn ederiz. Muhataplarımız eminim ki Türkiye’nin bu tip insani krizlerde ve çatışmalardaki tutarlı ve dengeli dış politika adımlarını takdirle karşılamaktadır ancak bunları bambaşka gerekçelerle yüksek sesle dile getirememektedir.

Türkiye’nin atacağı adımlara yönelik ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda beklentilerinin olması doğaldır. Ayakları yere basan, reel zeminde düşünüldüğünde bunların gerçekleşme olasılığının ne kadar düşük olduğunu tahmin etmek de g

HABERE YORUM KAT