Zorla sevmek tacize girer

Bekir Berat Özipek

Çocuklarını türbanlı okula göndermekte ısrar eden ailelere” AK Partili Zafer Üskül’den uyarı gelmiş: “Bu iş daha ileriye giderse, devlet o çocuğu alır ve öğrenim görmesini sağlar” demiş.

Hürriyet “ısrar eden” diyor... Malum, yasak esas, ona itiraz arızi durumdur. Devlet kural koymuş, vatandaş hala ısrar ediyor!

Devlet Bakanı Aliye Kavaf da, “mahkemenin tedbir kararından sonra çocukları korumamız altına alabiliriz” demiş.

Aklıma Hakan Albayrak’ın tek satırlık şiiri geldi: “Bizi severken devletten farkları yoktu”.

***

“Tıpkı ‘Çit’ filmindeki gibi” diyordu arkadaşım Rüştü Hacıoğlu, “orada da sömürgeci beyazların devleti, aborjin çocuklarını ailelerin ellerinden alma yetkisini kendisinde görüyordu”.

Avustralya Devleti, kıtanın yerlisi olan aborjinlerin kökünü kurutmak, pardon “eğitmek” için o çocukları ailelerinden alıyordu.

Vatandaşına patolojik sevgi besleyen rejimden korkmak gerek.

Aslını ararsanız, demokratik olanı da dahil, devletten korkmak gerek.

***

Bu ülkede de dertlerin çoğu devletin bizi “sevmesinden” doğuyor. Kürt çocukları için anadilde eğitim hakkını reddetmek isteyenler de bu yasakçı sevecenliğe sığınıyorlar.

“Kürtçe öğreteceksiniz, peki o çocuk ileride...”

İleride sana ne? Sen o hakkı tanı, sonrasını ana babası düşünsün. Sen onu onlardan çok sevmeye kalkma bi zahmet!

Bir çocuğun ailesinden alınmasının şartları bellidir (çocuğun şiddete maruz kalması durumu gibi). Ama bunların ötesinde, çocuğun alacağı eğitimin ailenin felsefi, etnik ve dini tercihleri doğrultusunda olması bir haktır. Bunun insan hakları doktrininde de, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası metinlerde de yeri vardır. Tersini söyleyen de yoktur. Tabii bu sözleşmeye çekince koyan Türkiye Cumhuriyeti gibi “sevecen” devletler ve bizdeki türden laiklik misyoneri kılıklı alaturka demokratlar hariç.

***

Ben ilköğretim öğrencisi çocuğun başını örtmem, başına kipa da koymam.

Ama ben koymam. Benim çocuğum için koymam. Müslüman’ın veya Musevi’nin çocuğunu devlet zoruyla giydirmeye kalkmam.

Çünkü ben haddimi bilirim.

***

Türkiye’de ortalama bir dindar Müslüman küçük bir çocuğun başını örtmeyi dinin gereği görmez; dahası bu görüntüden hoşlanmaz. CHP’nin de bunu bildiği için, bugünlerde çocuğunun başını örtmek isteyen dindar ailelere özellikle “yardımcı” olduğu söyleniyor.

CHP provokasyon için yapabilir, ama bu, o ailelerin provokatör olduğu anlamına gelmez. Çünkü herkes dini aynı şekilde anlamak zorunda değil ve birileri de böyle inanıyor.

AK Parti kamuda veya üniversite öncesi eğitimde başörtüsü serbestisinin gündemlerinde olmadığını söyleyebilir, ama “çocukları alırız” demek, hak olmadığını söylemek başka. Bu totaliter bir yaklaşımdır ve evrensel insan hakları standardını aşağıya indirmek hiçbir hükümetin haddi değildir.

***

“Zorunlu eğitim adı altında çocuklarımızı zorla okula çağıran ama aynı zamanda kendi belirlediği kılık kıyafet içinde gelme mecburiyetini dayatan anlayış provokasyonun kaynağıdır” diyor Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya.

“Çocukları ailelerinin mensubu olarak değil de devletin tapulu malı gibi gören otoriter anlayış artık sorgulanmalıdır” diyor.

***

Türkiye’de bazıları, tıpkı Avustralyalı sömürgecilerin Aborjinlere baktığı gibi bakıyorlar Müslümanlara. Bazıları da Kürtlere öyle.

Böyle baktıkları için de onların nasıl yaşayacaklarına karar verme yetkisini görüyorlar kendilerinde. Onlar istemese bile ve devlet zoruyla.

Ama kimsenin çocuğu devletin malı değil.

Ve zorla “sevmek” tacize girer.

STAR