Yemen’de Zeydi Direnişi Yükselirken

BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

Geçtiğimiz günlerde Yemen’de yeniden alevlenen Zeydi direnişi dikkatlerin tekrar bölgeye yöneltilmesine yol açtı. Özellikle ABD çıkarlarıyla uyumlu Arap haber kaynakları ve Batılı ajansların bölgede ne olup bittiğine dair ürettikleri dezenformasyon maalesef  Türkiye’ye de taşınmakta. Daha önce “Lübnan: Bilinçaltının Sınavı” başlıklı makalemizde de vurgulamaya çalıştığımız mezhepçi refleksler de haber/yorumlarına eklenince Yemen’de gerçekte ne olup bittiğine dair sağlıklı bir fotoğraf çekilememekte… İslami yayın organlarımızın ise ya derin bir sessizliğe ya da mezhebi kaygılarla güdülen ciddi yanılsamalara düçar olduklarını da tespit etmek yerinde olur…

Yemen’in Kısa Tarihi

Yemen’in tarihine kısaca değinelim. Ülke, 30 Ekim 1918'de bağımsız oldu.  Kuzey Yemen'in bağımsız olmasından sonra yönetim Zeydi imamlara geçti.  1962'de gerçekleştirilen darbeyle tahttan son Zeydi imamı olacak olan Seyfulislam tahttan indirilerek cumhuriyet rejimi ilan edildi Ancak bu olay ülkeyi bir iç savaşa soktu ve bu iç savaş İmam Seyfulislâm'ın 1967'de saltanattan tamamen feragat etmesine kadar sürdü. 5 Kasım 1967'de Kadı Abdurrahman İryani cumhurbaşkanı seçildi. Onun yönetimi 1974 Haziran'ına kadar sürdü. Yerine İbrahim Hamdani geçti ve 6 Şubat 1978'e kadar görevde kaldı. 6 Şubat 1978'de hâlen bu görevi yürütmekte olan Ali Abdullah Salih cumhurbaşkanlığına geçti. Güney Yemen 30 Kasım 1967'ye kadar İngiliz işgalinde kaldı.  1969'da İki Yemen Nisan 1990'da bir birleşme anlaşması imzaladı ve bu anlaşma uyarınca 1990'da birleşme gerçekleştirildi.  Güney Yemen tarafı  1994'te Kuzey'den tekrar ayrıldığını bildirerek bağımsızlığını ilan ettiyse de Kuzey Yemen yöneticileri bunu kabul etmeyerek isyancı Güney Yemen birliklerinin mevzilerine yönelik saldırılarını şiddetlendirdiler. Temmuz 1994 başlarında da Güney Yemen'in başkenti Aden'i ele geçirerek bütün Yemen'i yönetimleri altına aldılar. Bugün itibariykle Yemen’deki taraflar şunlar:

1.    Ali Abdullah Salih yönetimindeki Yemen Rejimi (Genel Halk Kongresi):  ABD  ve Suudi Arabistan destekliyor.

2.    Merhum Abdullah ibnu Huseyn el-Ahmer ‘in kurduğu   Yemen Islah Birliği: İslâmi anlayışa sahip olan bu partinin lideri 'dir. Özellikle üniversite gençliği ve kadınlar arasında etkili olan bu parti 27 Nisan 1993 seçimlerinde 63 üyelik kazanarak ikinci parti oldu.  Müslüman Kardeşler'in bu ülkedeki uzantısıdır.

3.    Husi Kabilesinin örgütlediği Zeydi İmamet Hareketi: Hareket, Yemen’de yeniden Zeydi bir İslam devletinin kurulmasını hedeflemektedir.  Yemen rejimi Husileri İran’dan destek almakla itham ediyor. Yemen'de Zeydiler Amerikan yanlısı hükümet'e karşı toplumsal muhalefeti örgütlüyorlar ve silahlı direniş gösteriyorlar. Bu gelişmelere karşı ABD hükümet'e askeri ve ekonomik destek sağlıyor.

4.    Ali Sâlim el-Beyd yönetimindeki  ayrılıkçı Güney Yemen Sosyalist partisi: Zeydi İmamet yanlılarıyla işbirliği yaptığı iddia ediliyor.

5.    Kâsım Selâm liderliğindeki Arap Sosyalist Baas Partisi: Irak Baas ideolojisini savunmakta. Yemen’deki el-Kaide unsurlarıyla işbirliği yaptığı iddia ediliyor.

6.    Yemen el-Kaidesi: Özellikle sünni nüfus içinde Irak ve Afganistan işgalleri sonrası etkinliğini arttıran cihadçı selefilerin çatı yapılanması.

Küresel Kapitalizm’e karşı bir Direniş

Başkanın savunucuları, hükümetin geçmişte yaptıkları hataları doğruluyor ancak muhalefetin 2008 Mayıs’ında Fransız firması Total’le imzalanan 2,8 milyar dolarlık anlaşmanın da dahil olduğu yabancı sermaye ve ülkede yeni okullar ve yollar yapılmasına karşı çıkan muhalefeti mantık dışı olarak nitelendiriyor.

Yemen’de el-Kaide Faktörü

El-Kaide, özellikle Yemen’in Sünni kesiminde muhalefete söz hakkı tanımayan merkezi yönetime karşı gençler arasında yaygınlaşıyor. Aden’de demirlemiş ABD destroyeri Cole’e düzenlenen ve 17 ABD askerinin öldüğü saldırıdan sorumlu olduğu iddia edildi. Benzer şekilde 2002’de Fransız bandıralı petrol tankerine de saldırı düzenlenmişti.  

New York Times’ın haberine göre görece olarak sakin geçen yıllardan sonra yeniden ortaya çıktılar. Geçen sene bir intihar bombacısı İspanyol turistlere yapılan saldırıda 9 kişiyi öldürdü. Ocak’ta el-Kaide’nin düzenlediği düşünülen saldırıda 2 Belçikalı turist hayatını kaybetti ve Mayıs’taki cami saldırısında 18 kişi öldü. El-Kaidecilerin özellikle Saddam tipi Baas ideolojisini savunan kesimlerle İhvan’ı çok yumuşak bulan Sünni gençlerin ortaya çıkarttığı tepkisellik olarak tanımlayabiliriz. Ayrıca Üsame bin Ladin’in ailesinin köklerinin Yemen’de olması (Örneğin dedesinin evi Yemen’de bulunmakta) da Kaideci savşçıların Hicaz, Somali ve Afganistan arasındaki bağlantı noktası olması El-Kaide için Yemen’i hayati bir üsse dönüştürüyor.

Yemen bu zengin siyasi yelpazesine karşın, muhalfete söz hakkı tabnımayan klasik bir Arap diktatörlüğüne doğru yol almakta. Ali Abdullah Salih’in muhalif söylemlere gösterdiği saygısız ve baskıcı tavrı Yemen’deki iç sorunların diyalogla çözülmesini imkansızlaştırıyor. Diyaloğun bittiği yerde ise iç çatışma başlıyor. 

Zeydiler aksine Şii-Sünni Çatışmasını Durdurabilir

Yemen halkının %50’sinden fazlası Zeydiyye mezhebine mensup. Zeydiyye Sünni İslam düşüncesine en yakın Şii ekol olma özelliğine sahip. Zeydiyye’nin Şii-Sünni ayrışmasındaki temel noktalarda Sünniler gibi düşünen ılımlı bir Şii kolu olması aslında bu çatışmada bşirleştirici bir rolünün de olduğunu göstermekte. Sünniler’in kırmızı çizgileri sayılan özellikle Resulullah’ın eşleri ve Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer başta olmak üzere  sahabe’ye hakaret, masumiyet, mut’a, takiyye, türbelere tevessül, mehdilik vb. konularda Caferi Şiiler’den çok Sünnilere yakın düşünüyorlar. Hilafet  önceliğinin Hz. Ali’de olması gerektiğini savunan ancak ilk iki halifenin hilafetlerini de meşru gören bir anlayışa sahipler.  Zeydilerin Yemen halkının çoğunluğunu teşkil etmeleri ve Zeydi halkın taleplerini ifade ediyor olmalarına yönelik bir vurgu yapılmaksızın bölgedeki direnişi İran’ın Araplara karşı bir kışkırtması olarak lanse etmeye çalışılıyor.

New York Times’ta Temmuz 2008’de çıkan bir analiz yazısında şu ifadelere yer veriliyordu: Bazılar savaşı Şii İran ve Sünni Suudi Arabistan arasındaki bir vekaleten savaş olarak görüyor. Ancak uzmanlar ve yetkililerin çoğu Sana hükümetiyle iyi ilişkileri koruyan Tahran’ın, Şii İslam’ın bir mezhebi Zeydiliğe dahil olan isyancılara moral desteği dışında başka bir şey veremeyeceğinde hemfikirler. Zeydilerin ve Şiilerin ortak noktaları var” diyen Politik İlerleme Forumu Başkanı Ali Saif Hasan şöyle açıklıyor: “Ancak çoğunluğu İran’a yakın olduklarını düşünüyor. İran’dan ve İran destekli Hizbullah ve Hamas gibi guruplardan etkileniyorlar.”

2009 Nisan ayında el-Hayat gazetesinde yayınlanan bir haberde Yemen Başkanı Ali Abdullah Salih, Husilerin Hizbullah’tan yardım aldığını iddia etmişti. İran medya kanalları da Husilerin direnişine karşı Suudi Ordusunun aktif olarak Yemen ordusuyla birlikte saldırılara katıldığına dikkat çekiyor. İki devlet ordusunun saldırısına karşı Zeydi mücahidlerin ağır kayıp vermemeleri, bazı stratejik bölgeleri ele geçirmeleri hareketin gücünü de göstermektedir. Direnişçilerin zaman zaman Suud saldırılarına karşı direnişi Hicaz topraklarına yayma tehdidinde bulunmaları da Suudi Arabistan içlerinde yeralan taban desteğini de akıllara getirmektedir.

İran Zeydileri destekliyormuş. Ne var bunda?

İran’ın Filistin’de Hamas ve İslami Cihad örgütlerini desteklemesi gibi Yemen’de de Zeydi İmamet hareketini desteklemesi gayet doğal. Çünkü İran’ın dış politikadaki amacı ABD-İsrail-Anglo-Arap rejimler eksenine karşı antiemperyalist bir hat oluşturmak. Bu sebeple Yemen gibi stratejik konumu çok önemli olan bir bölgede gelişen İslami bir direniş hareketini destekliyor. Maalesef İslami medyamız da başta olmak üzere Türkiye’de ise Yemen’deki gelişmeler emperyalizm-antiemperyalizm ekseninde değil, Arap rejimlerinin ya da mezhebi kaygıların ekseninde değerlendiriliyor.  Yemen konusunda İran’ı suçlayan kimi Sünnilerin kendilerine sorması gereken şey ise neden antiemperyalist hareketlere karşı sırf mezhep kaygısı adına ABD ve yandaşı rejimlerin çıkarlarına uygun söylemler geliştiriyoruz? Sorusu olmalı…  

Lübnan’da Hizbullah’a karşı Amerikancı Hariri ile kol kola giren bu tepkiselliğin Yemen’deki Amerikancı Salih yönetimine uygun bir söylem geliştirmektense Zeydi imametinin tekrar bölgede hakim olmasını temenni etmemiz daha doğru olmaz mı?