Muhsin Yazıcıoğlu'nun karlı dağ başında yalnız ve tenha, sisler arasında hayata veda edişi hemen herkesi derinden etkiledi. Ölümü de yaşadığı gibi geldi. Fırtınalı hayatının, eğilip bükülmeye meydan vermeyen çizgisinin son perdesi gibiydi. "Yaşadığınız gibi ölürsünüz" kutlu sözünü hatırlatan, gelişiyle de kalpleri ısıtan bir soğuk ölüm.
Yazıcıoğlu'nun vefatı üzerine yazı yazanların çoğu bir dönem yaşanmış birlikteliklere, anılara yer verdi. Doğal olarak duygusallığın yoğun olduğu yazılardı. Bunlardan bir kısmı bugün farklı siyasi çizgilerde olsalar da bir dönem birlikte mücadele verenlerin onun hakkındaki görüşleri, daha çok birlikte oldukları döneme ait hatıralardan ibaret kaldı. Pek çok kişi Muhsin Yazıcıoglu ile bugün siyasi olarak yollarını ayırsa, farklı tercihlere sahip olsalar da bir vefa ve takdir duygusuyla onunla ortak anıları paylaşan duygusal yazılar yazdılar.
Çok duygusal anları paylaşarak bir dönemin bilinmeyen ayrıntılarını da bu vesile öğrenmiş olduk. Onun lider kişiliği, insan olarak sadakatiyle tam bir Anadolu çocuğu oluş resmi bir kez daha çizildi.
Ölümü üzerine hakkında bu kadar takdir dolu, sevgi dolu yazılar yazılan kişini bir siyasi hareketin lideri olduğunu bastıracak kadar duygusallık paylaşıldı. Bir hareketin, siyasi bir partinin lideri olarak siyasi çizgisi, bu noktaya nasıl geldiğine hemen hiç değinilmedi. Onun kişiliğine hayran olanların neden hareketinin içinde olmadıkları sorusu ister istemez akla geliyor. Harekete katılmamışlarsa, yolları ayrılmışsa anıları arasında buna dair bazı ayrıntılar aktarabilinirdi. Belki ortak dostluk adına acıyı derinleştirecek polemiklere girilmek istenmedi ki bu da çok insani bir tavır.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun, 1970'li yılların Türkiyesinin çalkantılı yıllarında içinde bulunduğu hareketle hesaplaşarak ve bunun bedelini de en ağır şekilde ödeyerek ayrılması, en azından bugün geldiği farklı çizgiyi irdeleme açısından ışık tutucu anekdotları hala bekliyoruz. Her şeye rağmen, vefatı vesilesiyle başlattığı ya da 'ayırdığı' hareketin değerlendirmesi babında bazı tespitlerin yapılmasını zorunlu görüyorum. Yazıcıoğlu ve Büyük Birlik Partisi'nin Türk milliyetçiliği açısından değerlendirilmesi gereken önemli bir misyon icra etti.
Yıllarca savunduğu Türk milliyetçiliği, mücadelesini verdiği ülkücü hareketle ilişkileri ve fikri olarak geldiği noktanın ne olduğu konuşulmadan yapılacak her övgü, onun bu hareket içinde oynadığı rolü anlamayı zorlaştır. Milliyetçiliğin farklı tonlarından sıyrılıp daha yerli, İslami özelliği öne çıkan, İslam kardeşliğine yaklaşan bir hareketin dinamik kitlenin doğuşu siyasal hareket olarak bile önemsenmeye değer.
Bu açıdan Yazıcıoğlu'nun misyonu belki Erbakan'ın misyonu ile kıyaslanabilir. Erbakan'ın siyaset tarzı, söylemi ister beğenilsin ister beğenilmesin şu gerçek atlanarak ne milli görüş ne de son40 yılın Türk siyasi hayatı anlaşılamaz. Erbakan; İslami hassasiyetleri önceleyen kitleyi Demirel'in temsil ettiği merkez sağ-muhafazakar çizginin içinden çıkarıp bağımsız siyasi bir kimlik kazanmalarını sağlamıştır. Bugün adına siyasal İslam, İslamcı siyaset daha yaygın olarak Milli Görüş denilen çizginin oluşumu, bu kitlenin muhafazakar partilerin gölgesinde sığıntı olmaktan çıkarıp siyasi hayatın bir aktörü haline gelmesini sağlaması Erbakan adına yazılacak tarihi roldür.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bu çerçevede benzer bir misyonu yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Asıl konuşulması gereken ve ısrarla pek çok eski dava arkadaşının konuşmaktan kaçındığı yanı da bu yönü olsa gerek.. O'nun, çeşitli tonlarıyla MHP içindeki önemli bir gençlik kitlesini Türkçü bir çizgiden sıyırıp daha İslami hassasiyetleri olan bir çizgiye çekmesini başarması, bu dinamik kitlenin ayrı bir siyasi kimlik kazanması açısından son derece önemlidir.
Bir yanda komünizme karşı milliyetçilik adına bir nesli kullanan 'derin yapılanma'lara karşı öncülük ettiği gençliğin provakasyonlara kurban edilmesini engellerken diğer yanda daha İslamileşen bir çizgiye getirmeyi başarması tarihi bir olaydır. Yazıcıoğlu'nun cesur çıkışı olmasaydı, belli bir mücadeleden gelen bu kitle muhtemelen kuru Türkçü çizgide devam edecek, geçmiş tecrübenin sağlıklı bir muhasebesini, hesaplaşmasını gerçekleştiremeyecekti.
Son dönemde de BBP gençliğini provakatif eylemlere, karanlık cinayetlere çekme girişimi başarısız kalmışsa O'nun kararlı ve bilinçli duruşu sayesindedir.
Muhsin Yazıcıoglu'nun bugün bıraktığı siyasi çizgi atlayarak, bunu anlamını yok sayarak anılması onun gerçek misyonunun üstüne örtü sermeye yarar. Allah'tan rahmet diliyorum.
YENİ ŞAFAK