Yankee Go Home, Welcome Tovarishch

KENAN ALPAY

Türkiye’yi Rusya ve Esed/Baas çizgisinde hizalamak hususunda en istikrarlı söylem ve yayınlara Doğu Perinçek ve Aydınlık, Soner Yalçın ve Odatv öncülük ediyor sanırım. Cumhuriyet epey arkadan geliyor ve daha önemlisi geniş kitleleri bu ideolojik argümana tabi kılmak hususunda zayıf kalıyor. Elbette bu iki isim ve yayın organları, Türkiye’de başını Kemalist subayların çektiği ‘bürokratik oligarşi’nin politikalarıyla eşgüdümlü bir duruş sergiliyor. Enteresandır hem Doğu Perinçek hem de Soner Yalçın yakın tarihte askeri vesayetin (hassaten 28 Şubat ve 27 Nisan sürecinde) siyaset ve topluma karşı giriştiği psikolojik harp söylemlerinde önemli roller oynamalarına rağmen son dönemde Hükümet’e yakın mahfillerde ciddi bilgi ve itibar görmeye başladı. Görülen o ki bu ilgi ve itibar, FETÖ’ye karşı sergilenen zaruri dayanışma sınırlarını epeyce aşıyor, daha köklü ve kapsamlı sahaları işaretliyor.

90’lı yıllar boyunca ardı ardına işlenen faili meçhul suikastlar sonrasında toplumun üzerine bir namlu gibi doğrultulan ve bitmeyen bir kâbus gibi duygularımıza sinen bir slogan vardı hani; “Türkiye İran Olmayacak!” Hani İslam’a ve Müslümanlara yönelik iğrenç saldırıların “Şeytan Ayetleri” yayınlarıyla kademe atlayıp “Topyekûn Savaş”a evrildiği yıllardı. Başta üniversiteler ve kamu kurumları olmak üzere başörtüsünün, başörtülülerin, İslami sembol ve hayat tarzının Kemalist oligarşi mensupları tarafından “kuduz köpek” gibi kovalandığı çağdaş yaşam asrını bilirsiniz işte. Ha işte tam o sıralarda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu şöyle demişti: “Türkiye İran olmayacak ama asla Suriye de olmayacak!” Suriye yani Esed/Baas rejimi Müslüman toplumlara egemen olan, Rusya güdümündeki askeri cunta, 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki hemen tüm sol-sosyalist tüm örgütlerin, Kemalist-sol cuntaların hem eğitim üssü ve modeliydi hem de müttefikiydi. Azınlık mezhebine dayalı, nasyonal-sosyalist cunta modeli Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek çizgisinden gelen bütün örgüt ve fraksiyonlar için değerinden hiçbir şey eksilmeksizin numune-i imtisal olmayı hala sürdürüyor.

“Saray’daki Aptallar”a Nasihatler

Dünden bugüne şartlar değişti. Güç dengeleri farklılaştığı için artık eskisi kadar şiddetli, irite edici ve şantajlarla harmanlanmış provokasyonlar icra edecek kudretleri yok. Bu sebeple askeri vesayetin sivil ayağını oluşturan sol-Kemalist çevreler taktik değişikliğine giderek dindar, muhafazakâr ve İslamcı kesimleri mazileriyle yüzleştirmeyi, geleceğe dair onları maceralara atılmaktan alıkoymayı ve en ideal stratejinin parçası kılmayı bir vatan hizmeti sayıyorlar. Mesela bakın Soner Yalçın geçmişten bugüne sol-Kemalist kara-propagandayı şöyle tekrarlıyor: “Amerikan 6. Filosunu kıble yaptılar, Amerika’nın başarısı için dua ediyorlar ve Amerika ile birlikte saf tutmayı alışkanlık edindiler.” Müslümanları emperyalizmin kulu, yandaşı, uzantısı olarak tasvir eden bu çirkin iftiraları ve sahiplerinin cemaziyülevvelini elbette gayet iyi biliyoruz. Despotik rejimlere olan ilgi ve sevgilerini basit bir Amerikan düşmanı jargonla maskeleyebildiklerini, toplumun da saf saf bu müsamereye inandığını varsayıyorlar herhalde.

Bir dizi gerekli-gereksiz anlatı arasında boğuluyor olsa da hikaye değişmiyor esasen: Güya Amerika ve Rusya arasındaki münasebetlere atıf yapıyor ama asıl niyeti emperyalizm düşmanlığı yapmak filan değil. Alenen gerek SSCB döneminde Stalin’in bu dönemdeyse Putin’in işgal ve katliamlarını işgal ve katliamlarını temize çıkarmaya girişiyor. İlaveten Beşşar Esed’in Baas cuntasını temize çıkarmanın telaşesiyle hareket ediyorlar. Fakat akla, ahlaka ve hukuka karşı bu büyük cürümleri işlerken inanılmayacak kadar özgüvenle hareket ediyor, dikte edici cümlelerle hitap ediyor ve en güvenli kurtuluş reçetesini takdim etme gururundan hiç ödün vermiyorlar.

Kemalist-Sol, Putin ve Esed

Uzun uzun Vietnam savaşına dair anlatılarla dikkatler bir güzel çeliniyor. Lakin Suriye’deki Esed rejiminin yarım asırlık bir askeri cunta oluşundan, işkence ve cinayetleri aşarak ülkenin koskoca şehirlerini halkın başına nasıl yıktığından hiç ama hiç söz edilmiyor. Elbette Rusya ve İran tarafından işgal ve katliamlarla boğulmaya ramak kalan Suriye tablosuna dair yarım ağız olsun söz etmeleri zinhar yasak. Ne Rusya ve İran tarafından sürdürülen barbarca bir işgal ve katliam var ne de Esed rejiminin varil bombalarıyla sakinlerinin başına yakıp yıktığı şehirler gerçeği var. Hepsi Amerikan-İngiliz oyunu ve propagandasından ibaret. Emperyalizm direniş ekseni olan Esed rejimi, Rusya ve İran’ı cezalandırmak için CIA-MI6 marifetiyle gerekçe üretiyor sadece. Suriye için de tamamen algı operasyonu tertipleniyor. Ekranlara yansıyan yıkılmış şehir görüntüleri, bombalarla paramparça edilerek katledilmiş kadın ve çocuk görüntüleri, arkadan yükselen feryad ve figanların hepsi senaryo. Putin ahmak mı, Esed şapşal mı, Hamaney zalim mi ki Suriye halkına karşı bunları reva görsün.

Bakın Sözcü yazarı, Odatv editörü Soner Yalçın bir dizi çevre raporuna da atıflar yaparak “Ortadoğu’nun en verimli Suriye arazileri kimyasal bombalarla yok edildi” gibi bir cümle kuruyor ve söyle soruyor: “Zafer kazanmasına çok az kalmış Esat, ülke topraklarını mahvedeceğini bildiği kimyasal silah kullanır mı?” İnsanlığın umudu, çevre dostu Rusya ordusunun bırakın okulları, camileri, fırınları, hastaneleri, sığınakları boş arazileri bile vurması söz konusu olamaz. Hipokrat yeminine sonuna kadar sadık Dr. Esed’in uluslararası hukuka ve dengelere ne derece önem verdiğini bilmeyen yoktur zaten.

İşte böyle! Kimilerinin Maocu-Aydınlıkçı diye, Ergenekon artığı diye tahkir ve tezyif ettiği Soner Yalçın “mezhepçilik gözlerini kör etmiş AKP’lilere” ne kadar sabırlı, zarif ve centilmence izah ediyor gelişmeleri. Resmen Rusya ve Esed rejimi adındaki heyuladan başımızı kaldırıp “tek düşman kötülük imparatoru emperyalizm” gerçeğini görmemiz için hayrına irşat ve tebliğ ediyor.  “Yandaş Mahalle bilmiyor, öğrenmek de istemiyor” ama muhterem bizi uyandırıp aydınlatmak ve  “makro bakmamızı sağlamak” için seferber olmuş.

Finalde ise röveşata yapayım derken kolunu bacağını kırıyor: “Müslüman Erdoğan nerede saf tutacak? Bu kez “Yankee go home” diyebilecek mi?” Oysa cevap sözlü ve pratik olarak ortada. Erdoğan ve Müslümanlar Amerikan yankee/haydutlarına de Rusya’nın tovarishch/yoldaşlarına da ‘go home’ demektedir. Elbette İran’ın Sipahları, Esed’in Şebbihaları, PKK/PYD’nin militanları da aynı kategoridedir. İşte bunların hepsi Suriye cephesinde Müslümanlara karşı birlikte saldırıyorlar, farklı değiller.

Yeni Akit