Türkiye İşgal Koalisyonunda mı Yer Alacak?

RIDVAN KAYA

Galler’de 4-5 Eylül tarihlerinde yapılan NATO Zirvesinde IŞİD’e karşı bir koalisyon oluşturulmasının kararlaştırıldığı söyleniyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, IŞİD karşıtı koalisyonun bir kara operasyonuna girişmeyeceğini, sahada asker bulundurmayacağını ama hava operasyonlarıyla IŞİD’in ilerleyişini durdurmayı hedefleyeceğini belirtmiş. ABD Başkanı Obama’nın açıklamalarına bakılırsa 10 ülkenin katılımıyla oluşacak bu koalisyonda Türkiye de yer alacakmış.

ABD öncülüğünde kurulan ve ‘çekirdek koalisyon’ şeklinde tanımlanan bu birliktelikte yer alan diğer ülkeler şunlar: İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Avusturalya, İtalya, Polonya, Danimarka. Yani 2003’te Irak’ı işgal eden büyük ‘Haçlı Koalisyonu’nun çekirdeği ile karşı karşıyayız. Görüldüğü üzere dikkat çekici tek fark, 2002-2003 sürecinde işgal koalisyonunda yer almayan Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona yeni unsur olarak dahil olması.

ABD öncülüğünde kurulan koalisyona Türkiye’nin katılacağına dair iddianın doğru olup olmadığını zaman gösterecek. Henüz Türkiyeli yetkililerden bu konuda somut bir açıklama yapılmış değil. Umarız ki, bu sadece Amerikan yönetiminin temennisi olsun ama şu kadarıyla bile bu gündemin yeterince mide bulandırıcı olduğu görülmekte.

Bu aşamada altının kalın kalın çizilmesi gereken husus; ABD öncülüğünde ve NATO bünyesinde oluşturulması planlanan bu gücün tipik bir işgal gücü olacağıdır. Halen Irak’ta IŞİD mevzilerine yönelik olarak ABD’nin rutinleşmiş görünen askerî saldırıları zaten sürmektedir. Hedeflenen şey koalisyon adı altında bu saldırılara başka ülkelerin de katılımıyla ve muhtemelen Suriye’deki mevzileri de kapsayacak şekilde genişleyerek ivme kazandırılmasıdır.

Ve bizler bir kere daha koalisyon kavramı ile İslam topraklarına yönelik Batılı güçlerin saldırılarının maskelenmesi olgusuna şahitlik edeceğiz. Sahada asker bulundurmama mutabakatı oluştuğuna göre de büyük bir ihtimalle Türkiye’nin bu koalisyona lojistik desteği talep edilecek ve başta İncirlik Üssü olmak üzere hava saldırıları için Türkiye toprakları ve hava sahası yoğun biçimde kullanılmak istenecektir.

Öncelikle hatırlatalım ki, Türkiye’nin ister IŞİD’e, ister herhangi başka bir örgüte karşı İslam coğrafyasında ABD ve Batılı müttefikleri ile birlikte ortak askerî operasyonlara girişmesi asla meşru değildir. Bu tutumun görünür tek bir anlamı İslam dünyasına karşı Batılı güçlerin yürüttükleri emperyalist işgal faaliyetlerine ortak olmaktır. Böylesi bir eylem, bugün IŞİD’e karşı olan, hatta ondan nefret eden gruplar, kitleler nezdinde dahi tipik bir işbirlikçilik, daha ötesi ümmete ihanet olarak algılanacak bir tutum teşkil edecektir.

Türkiye bu tuzağa düşmemelidir. Irak’ta çıkarları tehlikeye girdiği için ABD’nin paniğe kapılarak harekete geçmesi anlaşılabilir bir şeydir ama bunu “tüm dünyayı bekleyen büyük tehlikeye karşı insanlık adına harekete geçme” kılıfıyla sunması tipik bir emperyal kurnazlıktır.

İki Amerikalı gazetecinin hunharca öldürülmesi elbette çok zalimce bir eylemdir, bu cinayetleri lanetliyoruz ama bu eylemler ABD’nin önce fiilen işgal ederek, ardından destek verdiği güçler eliyle Irak’ı bir cehenneme çevirdiği gerçeği ile kıyaslanabilecek çapta suçlar mıdır? Ne yapacakmış NATO işgal güçleri Irak’ta? Zaten yapacaklarını yapmadılar mı? İşgalle birlikte Irak’ı tüm Irak halkı için yaşanmaz bir hale getiremediler mi? Aynı şekilde Suriye’yi mezbahaya çeviren Beşşar’ın katliamları karşısında suspus olanların bugün Suriye’de IŞİD’in ilerleyişini durdurma planları yapması da açık bir ikiyüzlülük, zalimliğin dik alası değil midir?

Türkiye tuzağa düşmemelidir! Böylesi ilkesiz, ikiyüzlü ve zalim güçlerin kuyruğuna takılmamalıdır. Tam 3,5 yıldır yanı başında, Suriye’de işlenmekte olan insanlık suçlarına karşı dünyayı çaresizce yardıma, tavır almaya çağırmasına rağmen sesinin boşlukta yankılanıp kendisine geri dönmesinden, üstelik bir de “Suriye’de aşırıları destekliyorsun” suçlamasına maruz kalmasından ders çıkarmalıdır!

Türkiye’nin müttefik adı altında işbirliği yapacağı söylenen ülkeler kimlerdir? Almanya’sından ABD’sine kadar telefon dinleme skandalı ile gündeme gelenler kimlerdi? Bu güvensizlik, açık arama çabası bir müttefiklik göstergesi midir?

Türkiye’nin IŞİD ile sorunu varsa bunu kendisi çözmelidir, kendi yöntemleriyle çözmelidir. 30 yıldır savaştığı PKK ile bile müzakereler yürüttüğü bir ortamda; doğrudan kendisi ile çatışmayan, kendisini tehdit etmeyen, hatta pek çok noktada ortak menfaatlere sahip olduğu güçlerle emperyalistlerin provokasyonlarına kapılarak çatışma pozisyonuna girmesi mantıklı değildir. Sorun sadece IŞİD’in alıkoyduğu 49 konsolosluk görevlisinin hayatının riske atılması değildir; bu ülkenin ve bu coğrafyanın sömürgecilerin çıkarları doğrultusunda ateşe atılmasıdır!  

Geçmişte çok kesif bir şekilde emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda dış politika belirleme zilletine savrulmuş bu ülkenin son dönemlerde bu utançtan kurtulduğunu sevinerek müşahede ettik. Aynı zilleti hatırlatacak adımlarla tekrar karşılaşmak asla söz konusu olmamalı, Türkiye Ortadoğu’nun Müslüman halklarının birlikte, huzurlu ve adil bir ortamda yaşayabilmeleri hedefini merkez alarak politika geliştirmelidir.