Türk medyasında İslamofobik temsiller

​​​​​​​Türkiye’de yayınlanan karikatürlerde Müslümanlara atfedilen temel değerler şunlardır: bağnazlık, saldırganlık, düşük zekâ ve eğitim seviyesi, ikiyüzlülük vb.

Esmanur Adıyaman / Türkiye Araştırmalar Vakfı

Leman dergisinin Haziran 2025 sayısında yer alan bir karikatür, İslam dinine ve kutsal değerlerine yönelik açıkça hakaret içermekte; bu yönüyle medyada giderek daha da görünür hâle gelen İslamofobik söylemin çarpıcı bir örneğini oluşturmaktadır. Batı toplumlarında genellikle “İslam karşıtı duygu”, “yabancı düşmanlığı” ve “ırkçılık” çerçevesinde ele alınan İslamofobi, Türkiye’de esas olarak “gericilik” ve “Şeriat tehdidi” merceğinden ele alınmaktadır. Bu bağlamda medya, laik/İslamofobik söylemleri yeniden üreten ve toplumsal bölünme ve çatışmayı besleyen bir araç olarak önemli bir ideolojik aygıta dönüşmüştür. Özellikle, Batı’dan farklı olarak Türkiye’de İslamofobi, uluslaşma ve laiklik tarafından şekillendirilen toplumsal gerilimlerin bir parçası olarak tebarüz etmektedir.

1400 yılı aşkın geçmişi olan İslam, farklı kültür ve medeniyetlere tarih boyunca ev sahipliği yapmıştır. Batı toplumu ise İslam medeniyetini bir tehdit olarak algılamış; İslam’a karşı nefret ve ayrımcılık politikası benimsemiştir. Zaman içerisinde “İslamofobi” olarak adlandırılan bu düşmanlık ve nefret, Müslümanları inançlarını tatbik etme hususunda zor durumda bırakmıştır. 11 Eylül saldırılarından sonra daha da belirgin hâle gelen bu İslamofobik eylemler, medya kanalıyla geniş kitlelere ulaşmış ve kamuoyunda büyük etkiler uyandırmıştır.  İslamofobi düşüncesi zamanla medyanın yanı sıra tiyatro, resim vb farklı sanat alanlarında kendine yer bulmuştur. Özellikle son yıllarda karikatürler aracılığıyla kamuoyuna sunulan İslamofobik içerikler, İslamofobinin kitleler arasında yayılmasına öncülük etmiş, böylece halk arasındaki gerilim ve ayrışmayı derinleştirme işlevi görmüştür.

Türkiye’de İslamofobik Temsillerin Medya Aracılığıyla İnşası

İslamofobi, en öz haliyle İslam ve Müslümanlardan korkmak anlamına gelirken daha sonra nefret, düşmanlık ve ayrımcılığa yol açan tehlikeli bir ideolojiye dönüşmüştür. Bu nefret duygusunun içinde “alay etme” ve “üstünlük kurma” çabası oldukça önemlidir. Zira İslam’a ilişkin olumsuz imgeler çoğunlukla Müslümanlardan söz edilen yayınlarda, tiyatro, edebiyat, sinema vb. sanat dallarında ve sosyal medyada yer almaktadır. Ve bu imgelerin çoğu alay konusu olarak kullanılmakta ve mizah yoluyla sergilenmektedir.1 Charlie Hebdo gibi medyada Müslümanlarla alay ve hakaret amacıyla kullanılan karikatürlere tepki gösteren Müslümanlara Batı medyası, durumu kendi lehine kullanarak Müslümanlara mizah ve farklı fikirlere tahammül edemeyen gericiler olarak hakaretle karşılık vermiştir. Bu durum, Batı’nın Müslümanların geri kalmışlığı tezini vurguladığı yönündeki mevcut algıyı güçlendirmektedir.2 Mizahın Üstünlük Teorisi’ne göre mizah, kişinin haz aldığı nesneden kendini üstün veya diğer kişiyi aşağı görmesiyle oluşan alaycılığa dayanmaktadır. Bu bağlamda komik olan üstündür, zayıf olan ise üstünlüğün getirdiği hazzı mizah unsuru olarak komedinin merkezine koyar.3 Batı, kendi nefret duygularını üstünlük duygusuna dayalı mizahla açıklamaya çalışmış, aldığı tepkilere karşılık olarak “düşünce özgürlüğü”nün arkasına sığınmış, kendisine karşı çıkan Müslümanları “düşünce özgürlüğünden yoksun geri kalmış bir toplum” olarak adlandırmıştır.4

Türkiye’de de medyada ve özellikle mizah içeriklerinde Müslümanlara karşı üstünlük kurma çabalarının benzer örnekleri görülmektedir. Bu bağlamda Müslümanlara karşı bazen örtülü hakaretler, bazen de olumsuz stereotipler kullanılmıştır. Örneğin dizi ve filmlerde “hoca” olarak adlandırılan karakterler genellikle halkın vicdanını sömüren ve aldatan kişilerdir. Dizilerde başörtülü kadın imajı, cahil, eğitimsiz ve laik kadınların isteklerini önemseyen ve yerine getiren kişiler aracılığıyla yaratılmaktadır. Türk medyasında İslamofobik temsillerin bir diğer örneği ise karikatürlerdir. Bu çizimler genellikle eğlenme amacıyla çizilse de temelde okuyucularına ve kitlelere belirli mesajlar verir ve temsiller sunar.            Medyadaki bu temsiller, Türkiye’deki oryantalizmin varlığını ortaya çıkarmaktadır.5 Bu bağlamda Türkiye’de Batı merkezli oryantalist bakış açısı, öz-oryantalizme dönüşmüş ve sinema, tiyatro, edebiyat ve mizah yayıncılığında bu bakış açısıyla eserler üretilmiştir.6

Görsel Mizahın Gölgesinde İslamofobi: Yerel Karikatürlerin Analizi

Medya, güncel olaylara ilişkin kamuoyu algısını oluşturmada ve toplumu yönlendirmede önemli rol oynayan bir araçtır. Nitekim Batı’da medya, İslamofobik maksatlar için kullanılmakta; terörle özdeş İslam algısının oluşturulmasında büyük rol oynamaktadır. Türkiye’de II. Abdülhamid’i tahttan indirmek için yurtiçi ve yurtdışında propaganda yapmak isteyen Jön Türklerin desteğiyle var olan mizah dergilerinde7, özellikle modernleşme sürecinin başlamasıyla birlikte Müslümanlara ve İslam’a karşı alaycı bir dil kullanılmıştır. Bu bağlamda Müslümanlar giyim, davranış ve yaşam tarzlarına dayanarak bağnazlık, terörizm ve sapıklık gibi sıfatlarla nitelendirilmiştir.8

Mizah dergileri ve karikatürler üzerine yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’de en çok okunan mizah dergilerinde İslam ve Müslümanları konu alan karikatürlerin toplam sayısı az olmakla birlikte, neredeyse tamamı olumsuz niyetlerle yazılmıştır.9 Ayrıca, bu araştırmanın sonuçlarına göre Müslümanlar saldırgan, çirkin, korku ve alay konusu ve siyasi eleştiri malzemesi olarak tasvir edilmektedir. Yine sonuçlara göre, karikatürlerde Müslümanlara atfedilen temel değerler şunlardır: bağnazlık, saldırganlık, düşük zekâ ve eğitim seviyesi, ikiyüzlülük vb. Türkiye’de mevcut karikatürlere baktığımızda, çoğunun Batı’daki stereotiplerle benzerliği dikkat çekmektedir. Batı’da ve ülkemizde benzer karikatürlerin kökeni düşünüldüğünde, bu tasvirlerin Orta çağ Avrupası’nda var olan Müslüman/Türk algısını yansıtan olumsuz tasvirlerden çok da farklı olmadığı anlaşılmaktadır.10

Batı medyasında Charlie Hebdo, Peygamberimizi olumsuz bir şekilde tasvir eden, İslam’ı karanlık ve kötü olarak gösteren karikatürlerin yanı sıra, Türkiye’de de benzer amaçlarla karikatürler çizilmiştir. Toplumların “görsel hafızası” olarak tanımlanabilen karikatürler Türkiye’de din ekseninde İslam’ı şu biçimlerde yansıtmıştır:

1- Çirkinlik:

 Görsel 1: Turhan Selçuk, Cumhuriyet Gazetesi, 16 Nisan 2006

 Medyada Müslüman temsili genellikle fiziksel çirkinlik ve değersizlik olarak tasvir edilmektedir. 2006 yılında başörtülü bir Müslüman kadının domuz şeklinde olduğu karikatürde amaç mizahın ötesine geçerek İslamofobik bir düşünceye dönüşmüştür. Başörtüsü yasaklarının ve tartışmalarının yüksek seviyede devam ettiği yıllar ve olaylar göz önüne alındığında, bu karikatürün Türkiye’deki modernleşme sürecine bir tehdit olarak görüldüğü anlaşılabilir.

2-Gülünçlük

Görsel 2: Engin Asyalı, Alaturka Online, 26 Ağustos 2020.

Bu karikatürde, bir bireyin hayatı boyunca aldığı yüksek eğitime rağmen iş bulamadığı ancak bir İmam Hatip Lisesi mezunu olmanın iş bulmak için yeterli olduğu vurgulanmaktadır. Bu ifade hem eğitim sistemine hem de İmam Hatip Lisesi mezunlarına karşı alaycı bir tutumu yansıtmakta ve İmam Hatip mezunlarının liyakate, emeğe, dayalı bir eğitimden yoksun olduğu mesajını vermektedir. Bir itibarsızlaştırma amacı söz konusu olduğu için, eğitim kalitesi ya da öğrenci profili görmezden gelinerek İmam Hatip Liselerine yönelik nefret her fırsatta belirgin hâle getirilmeye çalışılmıştır.

3- Gerici

Görsel 3: Akbaba, 1935(71), s. 3.

Bu karikatürde yılan, “gerici” kavramını temsil eder biçimde karikatürize edilmiştir. Gericilik, burada sadece laiklik, milliyetçilik ve halkçılık gibi Cumhuriyetin temel ilkelerine değil, aynı zamanda modernleşme ve seküler yaşam biçimlerine karşı bir tehdit olarak sunulmaktadır. Özellikle 28 Şubat süreci gibi dönemlerde sıkça kullanılan bu “gerici” etiketi, İslam ve Müslümanları sistematik biçimde ötekileştiren bir araca dönüşmüş; böylece Müslüman kimliği, toplumsal tehdit unsuru olarak kodlanmıştır. Bu yaklaşım, dindar bireylerin kamusal alandaki her türlü görünürlüğünü potansiyel bir tehlike ya da rejim karşıtı eylem gibi algılayan bir bakış açısını beslemiştir.

4- Saldırganlık ve İslam’a Atfetme

Görsel 4:Leman, 2014 (33), s. 4.

Bu karikatürde, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) uygulamaları doğrudan İslam ve Müslümanlarla ilişkilendirilmekte ve Müslümanlar terörizm ve şiddet yanlısı olarak sunulmaktadır. Ayrıca, karakterlerin kıyafetleri ve diyalogları Batı tarzı İslamofobik anlayışı andırmakta; bu tercih, Müslümanların giyim kuşamını terörizmle özdeşleştirme hedefi gütmektedir. Cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri gömme eylemini İslam yasaklasa da bu karikatür tam tersi bir algı yaratmaya çalışmakta ve İslam’daki kadınların iradesiz ve kimliksiz olarak algılanmasına neden olmaktadır.

Özellikle son zamanlarda, toplumdaki muhafazakâr ve laik kesim arasındaki ayrım günbegün belirginleşirken bu tür karikatürler bu ayrımcılığı daha da artırmakta ve Müslümanlara yönelik terörizm ve önyargı algısını pekiştirmektedir. Ayrıca, bunu mizah yoluyla sunmak İslamofobik düşünceyi artırmaktadır. Müslüman kimliğinin şiddet yanlısı ve sapkın olarak karikatürize edilmesi, dünyanın bütün ülkelerinde Müslümanların gerçeklikten uzak bir biçimde tasavvur edilmesine yol açmıştır.

5- Kutsala Hakaret

Görsel 5: Leman, 2025(13), Doğan Pehlevan

Leman dergisinin Haziran 2025 sayısında yayımlanan bu karikatüründe, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in resmedilmesi ile açıkça İslam nefreti ortaya konmuştur. İncelenen bu karikatürde, İslam peygamberi Hz. Muhammed ve Hz. Musa’nın bombalanmış, yıkıma uğramış bir şehrin üzerinde tokalaşarak birbirleri ile selamlaşmaları yer almaktadır. Bu görsel, arka plandaki savaş, yıkım ve şiddet imgeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, dinlerin –özellikle İslam’ın– barışın taşıyıcısı değil, doğrudan çatışmaların kaynağı olduğu yönünde bir mesaj ortaya çıkmaktadır.

Karikatür, adeta savaş meydana geldiği için memnun olan iki peygamberin tokalaşması gibi bir algı yaratmakta; bu şekilde İslamiyet’in özellikle şiddetle özdeşleştirildiği oryantalist bir algıyı beslemektedir. Bu temsil, özellikle İslam’a yönelik önyargılar ve olumsuz düşünceler içeren söylemlerle paralellik gösterir. Görselin arka planındaki bir diğer anlatı ise şiddet ve terör olaylarının sorumluluğunu siyasi liderler yerine doğrudan peygamberlere yani dinin kendisine yüklemekte, bu yönüyle kutsal değerlere açık bir saldırı içermektedir.

Bu tür görseller “ifade özgürlüğü” kisvesi altında sunulsa da içerik itibarıyla dine hakaret, kutsala saygısızlık ve inananları tahrik etmeye yönelik açık bir provokasyon niteliğindedir. Üstelik bu çizim, Batı’daki İslamofobik bakışın Türkiye gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde benzer formlarla yeniden üretildiğini göstermektedir. Mizah adı altında sunulan bu tür temsiller, toplumu ayrıştırmakta ve özellikle dindar bireyleri psikolojik, kültürel ve inançsal olarak dışlayıcı bir dilin hedefi hâline getirmektedir. Sonuç olarak, Leman dergisinde yer alan bu karikatür; hem dini figürleri şiddet ile bağdaştırarak dinin kutsal değerlerine hakaret etmekte hem de toplum içerisinde dine yönelik hoşgörüsüzlüğün artmasına sebep olmaktadır. Bu tür karikatürler, yalnızca Müslümanları değil, dinî değerlere saygı duyan tüm kesimleri hedef almakta ve toplumsal barışı tehdit eden bir sembolik şiddet biçimi hâline gelmektedir.

Sonuç

İslamofobi kavramı ideolojik olarak İslam’ın ilk yıllarındaki Mekkeli müşriklere dayansa da ilk kez 1985 yılında Edward Said tarafından resmi olarak kullanılmıştır. İslamofobi, İslam’ın doğuşundan bu yana farklı biçimlerde var olmuş olsa da 20. ve 21. yüzyıl kitle iletişim araçları İslamofobinin oluşumunda büyük rol oynamıştır. Müslümanlar hem yabancı hem de Türk medyasında, televizyon dizilerinde, filmlerde ve çizgi filmlerde genellikle ikiyüzlü, şehvet düşkünü ve gerici olarak tasvir edildiği için Müslüman kimliği bu temsiller etrafında şekillenmiştir. Kitle iletişim araçlarının geniş bir kitleye hitap ettiği düşünüldüğünde, Türk medyasının Batı’nın yaratmaya çalıştığı olumsuz bakış açısını genişlettiği görülebilir.

Esmanur Adıyaman, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacı asistanıdır.

1- Nurdan Akıner- Mustafa Sami Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”,  Akademik İncelemeler Dergisi (Journal of Academic Inquiries), 11/ 2, 2016 (169-196).

2- Akıner-Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”.

3- Pamuk Nurdan Gümüştepe, “Üstünlüğün Yarattığı Hazzın Komediye Dönüşümü: Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Köy Seyirlik Oyunları”, Uluslararası Dil, Edebiyat, Kültür, Tarih, Sanat ve Eğitim Araştırmaları Dergisi, 18/ 2024, (95-113).

4- Akıner-Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”.

5- Enes Bayraklı- Turgay Yerlikaya, “Müslüman Toplumlarda İslamofobi: Türkiye Örneği”, OMBUDSMAN AKADEMİK, 7/2017 (51-70).

6- Ali Gür, “Türkiye’de Fundafobinin İslamofobi’ye Dönüşümü ve Medyanın Rolü”, Medya ve Din Araştırmaları Dergisi, 7/2024, (103-125).

7- Akıner-Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”.

8- Cansu Kaya, Abdulvahap Akıncı, “Türkiye’de İslamofobinin Yansımaları”, Küresel İktisat ve İşletme Çalışmaları Dergisi, 7/2018 (82-89).

9- Akıner-Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”.

10- Akıner-Mencet, “Türkiye’de İslamofobi:Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili”.

Yorum Analiz Haberleri

“Suriye’de bundan sonra ne yaşanırsa yaşansın, hiçbiri o koyu Baas karanlığı kadar kötü olamaz”
Modernizmin esaretinden vahyin özgürlüğüne
"Ortadoğu’da suçlu yine Müslüman Kardeşler oldu!"
Aile, kadın ve cinsiyeti hedef alan tüm girişimler terördür!
ABD ve İsrail’in Suriye hesaplarında farklı görünen ortaklık