Tüm Oyun ve Tuzakları Amerika Kurmuyor

KENAN ALPAY

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi hemen bütün teklif ve tehditleri yok sayarak ilan ettiği referandumu dün sandıkları kurarak gerçekleştirdi. “Onurlu bir çıkış için fırsat kolluyor” iddiaları tamamen boşa çıktı ve adına ister inat, ister meydan okuma isterse kararlılık diyelim ama Mesut Barzani bağımsız Kürdistan için önemli bir adım daha attı. Bu adımın bölge için neler getireceğini uzun bir zamana yayılmış süreçte birlikte göreceğiz.

Referandum meselesi son derece hızlı ve sert bir biçimde Türkiye’nin milli güvenliği açısından “en öncelikli tehdit” ilan edildi. Habur’da gerçekleştirilen tatbikat ve süreç içerisinde alınacağı ilan edilen tedbirlerin IBKY’ni aldığı bağımsızlık kararının idame ettirilemeyecek bir hayal hatta kötü bir senaryo olduğunu ikna için elde hazır tutuluyor. Yalnız Hükümet kanadından yapılan uyarıları yeterince şiddetli ve haşyetli görmeyen medya ve milliyetçi-ulusalcı çevreler epeyce ileriden akınlar icra ediyor.

Sükûnet, Teslimiyet Değildir

Referandum kararını sürekli bir biçimde vurgulanan ancak altı makul ve yapıcı bir biçimde doldurulamayan Amerikan oyununa bağlayarak izah etmek doğru değil. “Büyük resmi görme/gösterme” cehdi bazen büyük yanılsamalara sürükleyebiliyor bizi. Amerika’nın kirli ve karanlık planlarına duyulan haklı öfke bir süredir Rusya ve İran eliyle bölgede kotarılan işgal ve katliamları dahi tartışılmaz kılıyor. Hemen Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan bir örnek verelim. TSK’nın alan hâkimiyetini tesis edeceği yerlerden birisi de Menbiç’ti.

Menbiç’e operasyon yapılacağı Cumhurbaşkanı tarafından dahi defalarca ilan edildi. Ancak TSK ve ÖSO’nun ilerleyişine karşılık PKK-PYD unsurları bir bölgede Amerikan bayraklarıyla diğer bölgedeyse Rusya bayraklarıyla bölgeyi kontrol işgal altında tutuyorlardı. Zılgıtlar çekilerek karşılanan Amerikan ve Rus ordu birlikleri beraber Fırat Kalkanı’na sınır çizmişlerdi. Kaldı ki daha bir yıl önce Hımeymim Rus Askeri Üssü’nden PYD’nin hâkimiyetini tahkim etmek üzere tonlarca silah ve mühimmat taşıyordu Rusya Hava Kuvvetleri. Afrin’e dair ya da Afrin’in Rusya’nın himaye ve desteğiyle Hatay’ın dibinde teşkil ettiği tehdit ve tehlikeyi unutmaya terk etmek üzere bir sözleşme yapılmış sanki.

Rusya’nın Irak’ta yürüttüğü politikası Suriye’dekinden farklı değil. Evet İsrail gibi açıktan destek vermiyor Amerika ve Avrupa Birliği gibi IŞİD’le mücadeleyi zayıflatır gerekçesiyle erteleme istemiyor ama Rusya’nın ortada bir pozisyon aldığı aşikar. Ne destek ne de köstek oluyor. Üstelik İran gibi askeri anlamda stratejik ortağı olan bir ülkenin savaş sebebi saydığı referandum kararına rağmen. Herhalde bu pozisyonun bağımsızlık sonrası için Şirvan Barzani’nin ilan ettiği “orduyu Rus silahlarıyla donatırız” beyanlarıyla sınırlı bir ilgisi olmasa gerek.

Referandum sürecinde en çok dikkat edilecek husus İran’ın Şiilikle iç içe geçen yayılmacı, hegemonik siyasetinin Türkiye’deki ulusalcı-milliyetçi söylemle paralelleşmesinin doğuracağı yıkıcı, boğucu bataklıktır. Tüm muhalif söylemlerine rağmen Talabani liderliğindeki KYB de sürece dahil olmuş, Erşat Salih’in temsil ettiği küçük Türkmen grubun haricindeki diğer Türkmen partileri bağımsızlık yönünde oy kullanmışlardır. Zaten Türkiye’den yapılan resmi beyanların da sertlik dozu giderek düşmekte, daha çok Musul ve Kerkük’e dair alınacak tek taraflı kararlara dair tedbirlerin ve Türkmenlerin tehcir edilmesine yönelik haklarının korunacağına dönük vurgular yoğunlaşmaya başladı. Başbakan Yıldırım’ın “Vatandaşımız rahat olsun, savaşa filan girdiğimiz yok. Sınır ötesi tedbirler alıyoruz” sözlerine ilave ettiği cümleyse şu: “Orada nasıl bir gelişme olacak, onu takip etmemiz lazım.” Bu yüzden THY uçuşlara bir sınırlama getirmedi, Habur kapatılmadı ve İran’ın kuyruğu gibi hareket edilmedi.

İran’la Senkronizasyon Tellalları

Türkiye’nin Kürt bölgesi ve toplumuyla ilişkilerinde İran veya iltisaklı kişi ve örgütlerin kılavuz kabul edilmesi fena sonuçlar doğurur. İran’la senkronize olmamızı salık verenler bu aralar pek revaçtalar. Onlar da fırsattan istifade daha düne kadar donunu toplayamayan adam diye gülünen, Obama’nın bir selamını almak için dizinin dibinde ağzını burnunu şapırdatan Haydar El İbadi’yle senkronize olarak sorunları aşabileceğimizi telkin ediyorlar. İran’ın ve en berbat şekliyle tasallutu altında tuttuğu Bağdat’taki İbadi Hükümeti’nin işlediği yüz binlerce cürümü unutup dostluk, kardeşlik, vahdet havası çalmak saflık mıdır, menfaatperestlik midir ona siz kara verin.

Esed rejimini desteklemek üzere Suriye’de, Irak’ı tümden Şiileştirmek üzere İran’ın ne kirli ve kanlı operasyonlar tertiplediğini unutturup bize pazarladıkları müsamere şu: “İran’la Türkiye’nin beka kaygısı ortaktır!” Bu bir masaldır ancak kanla, gözyaşıyla, yetim çocuklar ve dl kadınlarla örülmüş yıkıcı bir masaldır. İran’ın madem Kürt tuzağıyla alakalı bir kaygısı vardı da bu kaygı PKK-PYD’ye karşı neden hep destek biçiminde tecelli etti.

İş Amerikan tuzağına karşı teyakkuzda olmaksa Irak’ı Şiileştirme ve Afganistan’ı teslim alma operasyonlarında neden İran hep karşı cepheyle birlikte hareket etti? İran’ın hava ve kara trafiğini kapatıp Erbil sırtlarını bombardımana tabi tutmasında sevinecek bir durum yok. İran ordusunun resimlerini manşetlere çekip Erbil’i hedef tahtasına oturtmanın sadece Kürt toplumu ve bölgesine değil öncelikle Türkiye’ye ve bütün İslam coğrafyasına yeni Halep, Humus, Hama acıları yaşatılacağına dair kehanetlerde bulunmaktan farkı yoktur.

Amerika ve İsrail birlikte aleyhimize tuzaklar kuruyor elbette. Ancak Rusya ve İran da en az onlar kadar aleyhimize tuzaklar kuruyorlar. Kimse kimseyi Rusya ve İran’ın desteğiyle kapılar kapatmaya, uçuşları yasaklamaya, ambargolar uygulamaya ve daha önemlisi savaş ilan etmeye filan heveslendirmesin. İran ve emir eri mesabesindeki İbadi Hükümeti’yle senkronize olmak milli güvenlik önceliği değil olsa olsa ağır suç ortaklığı anlamına gelir.

Yeni Akit