Temel soru

Ahmet Altan

Ortalık çok karışık ama mesele çok karışık değil.

Bütün hayatımızı ve geleceğimizi tek bir soruya vereceğimiz cevap belirleyecek.

Kürt meselesi siyasetle mi çözülür, silahla mı?

Ben, bu sorunun siyasetle çözüleceğine inananlardanım.

Ne PKK’nın gidip Çukurca’da askerleri öldürmesi bu meseleyi çözer, ne uçakların Kandil’i bombalaması.

İki taraf da bu yolu çok denedi.

Bu yol bir yere çıkmadı, bir duvarın dibinde binlerce ölüyle kalakaldık.

Bundan sonra da olacak olan budur.

Sadece ölümler daha fazla olur, daha fazla kan dökülür, şiddet ve savaş daha yaygın
yaşanır, Türk’ü de Kürt’ü de ölüm korkusunu daha fazla hisseder.

Ne PKK orduyu yenebilir, ne ordu PKK’yı.

Saldırıları şiddetlendiren PKK yönetimi yanlış hesap yapıyor.

Amaçları her neyse ona silahla ulaşmaları mümkün değil.

Bunu söyleyince PKK taraftarları kızıyorlar biliyorum ama kimin haklı olduğunu nasıl olsa yaşayanlar görecek.

Bir dahaki sene bu zamanlar, hayatta olanlar, bu son saldırılardan geriye ne kaldı, bakıp, bir karar verebilirler.

Bir sene yetmezse iki sene sonra aynı şeyi yapabilirler.

Bu hesaplaşmayı yapacak cesareti kendi içlerinde gösterebilirlerse, bu süre içinde ölecek olan insanları da düşünsünler.

Eğer hükümet, sadece askerî operasyonlarla bu işi çözümleyebileceğini sanıyorsa o da yanıldığını kısa zamanda anlar.

AKP’nin Kürt meselesinde çok fazla oyalanması, son adımı bir türlü atamaması, referanduma bu halkın kendisine açtığı büyük krediyi, inanılmaz bir basiretsizlikle genel seçimlerde ulusalcı bir dille harcaması, savaş isteyenlere büyük olanaklar yarattı.

AKP hükümeti, “demokratik açılımdan” “biz onlara gösteririz” noktasına geldi, üstelik de bu noktaya gelmeme tercihini de kaybetti, artık yapılacakları belirleme gücü onun elinde değil.

PKK, her canı istediğinde, bir saldırıyla “savaşı” biraz daha genişletebilir.

Ha, bu Kürtlerin bir işine yarar mı?

Emin olun yaramaz.

Bundan sonrası herkes için beladır.

Türkler de Kürtler de artık bir öfkeye ve intikam isteğine kilitlendiler.

Bu duyguları kolayından yatışmayacak.

Her patlayan silah bu duyguları biraz daha besleyecek.

İçinden çıkamayacağımız bir duygusal kilitlenmeye esiriz, Türkler de Kürtler de birbirlerini “dizlerinin üstüne çökertmek” istiyorlar, bunu görmedikçe rahat etmeyecekler.

Ama bu iki taraf için de mümkün değil.

Ne yirmi milyon Kürt diz çöker, ne elli milyon Türk.

Zaten, silahı anlamsızlaştıran da bu durum.

Silahla bu işi nasıl çözeceksiniz?

Tam anlaşmaya yaklaşılmıştı, Apo müzakereleri sürdürüyordu, yeni bir anayasa hazırlığı yapılıyordu, Kürtlerin yıllarca inkâr edilen hakları bir anayasayla verilecekti, anayasayı hazırlayacak parlamentoda Kürt partisi “kilit parti” rolündeydi, PKK’nın Silvan ve Çukurca baskınları geldi.

Bu baskınlar Apo’nun müzakere masasındaki gücünü yok etti, şimdi kim sürdürecek müzakereleri?

Var mı PKK cenahında Apo’nun yerine o masaya oturabilecek biri?


“Biz o müzakerede elde edilebilecek olandan fazlasını silahla elde edeceğiz” diyen PKK’lılar eğer yanlış hesap yapıyorlarsa ne olacak?

Ya bir “33 asker” durumu daha yaşıyorsak?

Yıllar sonra yine “o bir hataydı” mı diyecekler?

Bu hatalar binlerce cana mal oluyor, bu kadar rahat hata yapma özgürlüğüne kimse sahip değildir, bizim PKK’yı eleştirmemiz bir anlam taşımaz ama Apo’yu müzakere masasında güçsüz bırakan bu son saldırılardan sonra PKK’nın o “müzakerelerde elde edilecek” olanları silahla elde edemeyeceğini kavradıklarında Kürtler bu sefer hesap sorarlar.

DTK’nın Diyarbakır’da rahatça “demokratik özerklik” toplantısı yapabildiği bir iklimden herkesin endişeyle yaşadığı bir baskı ve korku iklimine geçtik.

Silahın yarattığı bu “iklimin” bir meyvesi var mı yoksa bu iklim bütün meyveleri kurutup yok mu ediyor hep birlikte göreceğiz.

Bu sorun siyasetle çözülür.

Silahla çözmek isteyenler sadece insanların ölümüne neden olurlar.

Kimin haklı olduğunun anlaşılması çok uzun sürmez bu sefer ama olan bu “hataları” hayatlarıyla ödeyecek olan Kürt ve Türk çocuklara olur.

ahmetaltan111@gmail.com

TARAF