Taç giyen baş

Mümtazer Türköne

'Taç giyen baş akıllanır' sözü, liderliğin getirdiği doğal vizyonu anlatır. En tepede siz varsınız. Emir alacağınız veya sorumluluğu paylaşacağınız kimse yok. En tepede durduğunuz için görüş açınız geniş. Bakacak, anlayacak, değerlendirecek ve bir karar vereceksiniz. Sizin kararınız, sonucu belirleyecek: Ya başarı ya da hayal kırıklığı.

Kılıçdaroğlu, tacın getirdiği aklı, yani liderliğin doğal avantajlarını hâlâ kullanamıyor. CHP'nin başında bir genel başkandan çok bir genel müdür gibi duruyor. Krizleri yönetemiyor.

'Kâğıttan kaplan' sözü, CHP'de -biraz da CHP üzerinden demokrasimizde- bir kriz başlattı. Krizler, siyasî bünyenin röntgenini verir. Bir siyasî parti krizden geçerken, o parti içinde yer alan kliklerin neyle meşgul olduklarını, güçlerini ve niyetlerini anlama fırsatı bulursunuz. Tabii liderlik de, krizleri yönetme becerisi ile kendini kanıtlama imkânı bulur.

CHP, bütün kitle partileri gibi farklı kesimleri bünyesinde barındırıyor. Tuzu kuru 'endişeli modernler'den, CHP'yi bir mezhep sığınağı olarak görenlere kadar sosyal-etnik-kültürel ve ekonomik olarak farklılıklar gösteren bir parti tabanı bu. Bu farklı kesimler arasında en faal ve etkili olan kliğin Ergenekoncular olduğunu, 'kâğıttan kaplan' krizi göstermiş oldu. Süheyl Batum, tartışma yaratan iki hamlesinde -Silivri sanıklarını Meclis'e taşıma projesi ve son tartışmada- Ergenekoncuların sözcülüğünü üstlendi.

Kimsenin dikkatinden kaçmış olamaz. Bu gündem eşliğinde, Batum'dan yana olanlar önlerinde açılan zemini, Ergenekon sanıklarını savunmak için kullandılar. Ergenekon davasının delillerini kritik ettiler. CHP'nin içinden geçtiği bu kriz boyunca, Ergenekon lobisinin ne kadar güçlü ve etkili olduğu anlaşıldı. Türkiye'de güçlü, hatta çok güçlü bir Ergenekon lobisi faaliyet gösteriyor. Bu lobi, hareket alanını CHP'nin kanatları altında bulmuş durumda. MHP'nin bu lobiye prim vermediğini ve kapılarını kapattığını, Bahçeli'nin Batum için söylediği 'şuursuz' sözünden çıkartmamız lâzım.

'Zırva tevil götürmez'. Batum'un sözlerini savunmaya kalkan 'birtakım' CHP'li yani Ergenekoncu, krizi derinleştirmekten başka bir katkı sağlamadılar. Kılıçdaroğlu'nun liderliği sınavdan geçti. CHP lideri, üzerinde çok düşünüldüğü, ölçüp tartıldığı anlaşılan bir söz söyledi. 'Orduyu sadece genel başkan eleştirir' anlamına gelen sözle, tam olarak topu taca attı. Eğer siz bu kadar kritik bir tartışmada sizden önceki genel başkanı referans alırsanız, kalenin önünde topu başkasına paslamış olursunuz. Eğer karşınızdaki oyunda değilse top taca gider. Ayrıca tartışma 'askerin eleştirilmesi'nin ötesinde demokrasinin tahrip edilmesiydi. Topu taca atmak yerine Kılıçdaroğlu, bu krizi bir demokrasi zaferine dönüştürebilirdi. Süheyl Batum'u görevden alması yeterli olurdu.

Bu krizde sadece Kılıçdaroğlu ve CHP'liler sınıfta kalmadı. Genelkurmay'ın bildirisi için 'Komutandan CHP'ye fırça' manşetini atanların da bir özeleştiri yapması lâzım. Daha önce askerin söylediği herhangi bir sözü manşete alarak AK Parti'ye vurmakla bu başlık arasında etik olarak hiçbir fark yok.

Sedat Ergin, dün Hürriyet'teki köşesinde 'CHP nereye gidiyor?' diye soruyor. Geçen yaz yakalanan ivmenin neden devam etmediğini sorguluyor. Türkiye'nin politika üreten, rekabet yürüten bir CHP'ye ihtiyacı var. CHP'nin üzerindeki ağır yükler, bu yetenekleri engelliyor. En ağır yük ise Ergenekoncular. Kılıçdaroğlu, parti organlarını ve makamlarını, Ergenekon davasının görüldüğü bir mevzi olmaktan çıkartmak zorunda. Aksi takdirde partisi kaybedecek.

Siyasî partiler, demokrasiyi işleten ve demokrasi ile var olan vazgeçilmez aktörler. Demek ki kazandıran doğru tavırlar, demokratik tutumlar. Taç giyen başın hiç şaşmaması gereken istikamet işte bu: Kendisini var eden zemini sağlamlaştırmak ve bu zeminden güç alarak ileri atılmak.

ZAMAN