Burhan’ın Riyad Ziyareti: Suudi Arabistan’ın Sudan Savaşındaki Rolü
Redhwan Al-khutabi / Fokus+
Sudan’da savaşın en kritik aşamalarından biri yaşanırken, el-Burhan’ın Riyad ziyareti, Suudi Arabistan’ın krizdeki rolünü yeniden gündeme taşıdı. Zamanlamasıyla dikkat çeken temaslar, hem çatışmaların seyrine hem de Kızıldeniz güvenliğine dair yeni diplomatik hamlelerin habercisi olarak değerlendiriliyor.
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, ülkenin yakın tarihindeki en kritik dönemeçlerden birinde gerçekleşti. Bir yanda çatışmalar tüm şiddetiyle sürerken, öte yandan diplomatik temaslar hız kazanıyor.
Bölgesel dengelerle Kızıldeniz’in ulusal güvenliği iç içe geçerken, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın davetiyle gerçekleşen bu ziyaret, ne sahadaki askeri tırmanıştan ne de dünyanın en ağır insani krizlerinden birine çözüm arayışlarını hedefleyen uluslararası hareketlilikten bağımsız değerlendirilebilir.
Riyad bölgesel bir merkez olarak öne çıkıyor
Nisan 2023’te savaşın başlamasından bu yana Suudi Arabistan, gerek Cidde görüşmelerine ev sahipliği yaparak gerekse ABD ile yürüttüğü koordinasyonla Sudan dosyasında kilit bir aktör olmayı sürdürdü. Ancak bu ziyareti önceki girişimlerden ayıran en önemli unsur, Suudi Arabistan’ın rolünün klasik arabuluculuğun ötesine geçmesi oldu. Riyad artık daha geniş etki alanına sahip, sahaya ve diplomasiye yön verebilen bir aktör konumunda.
Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın Sudan dosyasına doğrudan dahil olduğu yönündeki açıklamalar ve bu sürecin Suudi Arabistan’ın teşvik ve yönlendirmesiyle şekillendiğine dair iddialar, Riyad’ın artan ağırlığını gözler önüne seriyor. Bu tablo, Suudi Arabistan’a parçalı girişimler ya da kırılgan ateşkesler yerine, savaşı durdurmayı, devleti yeniden ayağa kaldırmayı ve özellikle Kızıldeniz güvenliğini garanti altına almayı hedefleyen daha kapsamlı bir yol haritası oluşturma imkanı sunuyor.
Ziyaretin zamanlama açısından önemi
Burhan’ın ziyareti, Kordofan bölgesinde çatışmaların tırmandığı, Abyei’de uluslararası barış gücü askerlerinin hedef alındığı ve yerinden edilme ile açlığın hızla yayıldığı bir döneme denk geldi. Bu zamanlama, hem Hartum’un hem de Riyad’ın, savaşın artık sadece Sudan’ın iç meselesi olmaktan çıktığı ve bölgesel istikrarı, uluslararası ticaret yollarını ve Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 kapsamındaki büyük projelerini tehdit eder hale geldiği yönündeki ortak kanaatini yansıtıyor.
Suudi Arabistan’ın hamlelerini Kızıldeniz güvenliği kaygısından ayrı okumak mümkün değil. Riyad, Sudan’ı deniz güvenliğinin temel ayaklarından biri olarak görüyor. Ülkede uzun süreli bir kaosun hakim olması, bölgesel ve küresel aktörlerin bu boşluğu doldurmasına zemin hazırlayabilir. Bu nedenle Suudi Arabistan ile Sudan arasındaki artan koordinasyon, Eritre ve Mısır’ın da dahil olabileceği daha geniş bir çerçevede, Kızıldeniz’in batı kıyısının güvenliğini sağlama ve bölgenin açık bir çatışma alanına dönüşmesini engelleme hedefini taşıyor.
Burhan’ın ziyareti, Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki’nin Sudan ziyareti sonrasında, yaklaşık bir ay önce Mısır’a yaptığı temasların ardından geldi. Bu diplomatik trafik, Sudan savaşının seyrinde köklü bir değişimin yaşandığına işaret ediyor. Kızıldeniz güvenliği, ortak çalışma mekanizmaları ve kıyıdaş ülkeleri kapsayan Kızıldeniz Örgütü’nün daha aktif hale getirilmesi, liderlerin gündeminde yer alabilir. Ayrıca bu denklemi tamamlayacak bir Mısır rolü de bekleniyor.
Veliaht Prens’in girişimi açısından bakıldığında ise Suudi Arabistan’ın çabalarını sürdürmesi ve Sudan yönetiminin çözüm için ortaya koyacağı vizyon ve yol haritasını dinlemesi öngörülüyor. Mevcut engellerin ötesine geçecek şekilde, özellikle ABD ile doğrudan anlayışlara dayalı bir sürecin güçlenmesi de güçlü bir ihtimal olarak öne çıkıyor.
Sudanlı araştırmacı İbrahim Nasser, Fokus Plus’a yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın Sudan’daki savaşa ilişkin net bir tutumu olduğunu vurguladı. Nasser’e göre Suudi Arabistan, savaşın genişlemesini istemiyor; çünkü bunun Kızıldeniz üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkileri olacağını biliyor. Bu çerçevede Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Suudi Arabistan’a davet edilmesi, ülkedeki gelişmelerin ele alınması ve çatışmaların Kızıldeniz’e sıçramasının önlenmesi amacı taşıyor.
Nasser ayrıca, daha fazla istikrarsızlığın Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 hedeflerini olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti. Buna ek olarak Riyad’ın, Sudan devletiyle ilişkiler konusunda bazı şartlar öne sürdüğünü belirtti. Bu şartlardan biri, eski Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk’un göreve geri dönmesi talebi. Ancak Hamduk, hem mevcut Sudan yönetimi hem de Sudan toplumunun geniş bir kesimi tarafından istenmeyen bir isim olarak görülüyor.
İkinci şart ise ülkedeki silahlı gruplarla ilgili. Suudi Arabistan’a göre çok sayıda milis gücün varlığı krizi derinleştiriyor. Bu nedenle Riyad, çatışmanın Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında sınırlandırılmasını ve buradan siyasi bir çözüme geçilmesini hedefliyor. Öte yandan İran ve Rusya gibi bazı uluslararası aktörlerin Sudan dosyasına dahil olma çabaları da Suudi Arabistan’ı rahatsız ediyor. Riyad, İran ve Rusya’nın Sudan içişlerine müdahalesine karşı çıkıyor ve krizin, ülkenin ve bölgenin istikrarını koruyacak kapsamlı bir siyasi çözümle sona erdirilmesini istiyor.
Burhan açısından ziyaretin anlamı
Burhan için Riyad ziyareti, parçalanma senaryoları ve paralel yönetimler karşısında tek devlet söylemini güçlendirmek açısından önemli bir fırsat sunuyor. Suudi Arabistan’ın Sudan’ın birliğine ve meşru devlet yapısına verdiği açık destek, ayrılıkçı projelere karşı duruşu ve ülkenin toprak bütünlüğüne vurgu yapması, Sudan yönetimine kritik bir bölgesel siyasi destek sağlıyor. Bu destek, devletin ağır askeri ve insani baskı altında olduğu bir dönemde daha da önem kazanıyor.
Ayrıca Suudi Arabistan–Sudan Koordinasyon Konseyi’nin yeniden aktif hale getirilmesi, ekonomik ve insani işbirliği alanlarının açılması yönündeki mesajlar, siyasi sürecin somut kazanımlarla desteklenmesi arayışını yansıtıyor. Bu adımlar, sivillerin yaşadığı acıları hafifletmeyi ve çıkış yolu olabileceğine dair umudu canlı tutmayı hedefliyor.
Washington sürece Riyad üzerinden dahil oluyor
Ziyaretin en dikkat çekici yönlerinden biri de Suudi Arabistan ile ABD arasındaki hattın belirginleşmesi oldu. Donald Trump’ın Sudan dosyasını şahsen üstlendiğini açıklaması ve Burhan’ın, Veliaht Prens’in Washington’daki karar alıcılar nezdinde tabloyu netleştirme konusundaki rolünü açıkça övmesi, olası bir ilerlemenin Riyad ile Washington arasındaki yakın koordinasyon olmadan gerçekleşmeyeceğini gösteriyor. Bu işbirliği, sadece insani baskılara dayanan bir yaklaşımın ötesine geçerek daha kapsamlı bir siyasi çözüme kapı aralayabilir.
Ziyaret çözüm için bir kapı aralayabilir mi?
Burhan’ın Suudi Arabistan ziyareti ne protokol gereği yapılmış bir temas ne de sıradan bir diplomatik nezaket adımı. Aksine, yüksek beklentiler ve ciddi riskler barındıran bir ziyaret. Bu temas, Sudan savaşının artık herkes için tehdit oluşturan bir aşamaya geldiğinin bölgesel düzeyde kabul edildiğini gösteriyor.
Başarısı ya da başarısızlığı, Suudi Arabistan’ın siyasi ağırlığını somut ve etkili bir sürece dönüştürüp dönüştüremeyeceğine bağlı olacak. Amaç, savaşı durdurmak, Sudan devletini yeniden ayağa kaldırmak ve Kızıldeniz güvenliğini sağlamlaştırmak. Zorluklar büyük olsa da, bu ziyaret aylar sonra ilk kez, doğru irade ve güçlü garantilerle birlikte, tıkanmış sürecin aşılması için gerçek bir fırsat penceresi açabilir.