Suriye’de Ramazan Bereketi

RIDVAN KAYA

Rabbimizin lütfuyla bu Ramazan ayında da üye ve gönüldaşlarımızın mazlumlara ulaştırılması için bizlere emanet ettikleri yardımlarını iletmek için Suriye’ye gitme imkânı bulduk. Bu vesileyle Suriye izlenimlerimizi aktarmaya ve konu çerçevesinde bazı hatırlatmalarda bulunmaya çalışacağız.

20 Mayıs Pazartesi günü İstanbul’dan Musa Üzer ve Nabi Okur ile Batman Özgür-Der’den Şefik Sevim, Latif Rüzgar ve Fevvaz Tunç kardeşlerimizle birlikte Ba’bul-Hava’dan İdlib bölgesine geçtik. Burada ilk olarak Fetih-Der, İHH ve Musab b. Umeyr derneğinden kardeşlerimizle birlikte Dünya Yetim Günü vesilesiyle Atme’ye bağlı Akrabat’ta yapımı tamamlanan Abdulhamit Han Yaşam Merkezi’nin açılışını yaptık.

Her birinde 8’er daire bulunan 9 bloktan oluşan, toplam 72 dairelik yetim köyünde bazı ailelerin akrabalarını da yanlarına almaları nedeniyle yaklaşık 100 şehid ailesi ikamet etmekte. Yetim köyü camisi, okulu ve aşevi ile burada kalan bacı ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tanzim edilmiş bir yerleşim yeri. 2 oda, mutfak ve banyosuyla yaklaşık 55 metrekarelik daireler Türkiye’de alışılan standartlar açısından çok mütevazi kalsa da, Suriye şartlarında gayet konforlu gözükmekte. Buranın bilhassa Atme bölgesini kaplayan ve insanın içini burkan çadır denizinin ortasında adeta bir ada gibi göründüğünü söylemek yanlış olmaz.

Köyün yapımına katkıda bulunan kuruluş temsilcilerinin açılış programında yaptıkları konuşmalarda da vurgulandığı üzere elimizden geldiğince bu tür kalıcı mekânları çoğaltmaya çalışmalıyız. Bu vesileyle uzun süredir devam eden bu köyün tamamlandığını görmüş olmaktan ötürü bir kere daha hamd ediyor, Rabbimizden katkıda bulunan kardeşlerimizin ecirlerini ziyadesiyle vermesini niyaz ediyoruz.

Zeytin Ağaçlarının Altında Hayat Mücadelesi

Suriye seyahatimizde son gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmaya da çalıştık. Ramazan ayının başlamasıyla birlikte Rusya ve rejim güçlerinin Hama kırsalında başlattıkları yoğun saldırılar yüzünden bölgeden çıkmak zorunda kalan ailelerin durumuna şahit olduk. Bölgenin vahşice bombalanması, yakılıp yıkılması neticesinde en az 150 bin kişinin yaşadıkları mekanlarını, köylerini, evlerini terk edip daha güvenli gördükleri Türkiye sınırına yakın bölgelere göç etmeleriyle bu bölgede zaten ileri düzeyde yaşanan sıkıntıların daha ileri boyutlara ulaştığı görülüyordu. Değil barınak, çadır bile bulamayan ve bu yüzden zeytin ağaçlarının altına sığınıp hayatlarını sürdürmek isteyen ailelerin, bilhassa kadınların ve çocukların durumu içler acısıydı.

Bu insanlara kalıcı yerler oluşturulması için çabalar sürüyor ama ihtiyacın büyüklüğü karşısında yapılanların yetersizliği çok açık. Fetih-Der’in Babiska bölgesinde organize ettiği ve Özgür-Der’in de katkıda bulunduğu kamp bölgesi güzel bir hizmet sunmakta. Babiska’da kurulan çadırkentte 130 şehid ailesi kalıyor. Son bombardımanda bölgeye gelmek zorunda kalan ve tamamı kocaları ve babaları şehid düşmüş kadın ve çocuklardan oluşan 130 ailenin yerleştirildiği çadırkentte ayrıca inşa edilen 2 katlı bir binada 50’ye yakın öksüz çocuğun barınma ve eğitim ihtiyacı karşılanıyor.

Benzeri bir kamp yeri de Muhayyem Faruk adıyla anılan Faruk Kampı. Aynı bölgede kurulu bulunan bu kampta da 110 şehid ailesi ikamet etmekte. Ziyaretimizde her iki kampta kalan ailelere gıda kolisi, battaniye, yatak ve bir miktar nakit para dağıtımına eşlik ettik. Ayrıca çocukları sevindirecek bazı hediyelerin dağıtımını gerçekleştirmek de nasip oldu.

Mücahitlerin Tevekkülü ve Kararlılığı

Suriye seyahatimiz elbette sadece yardım organizasyonundan ibaret değildi. Bu vesileyle savaşın geldiği yeri, Esed zaliminin ve destekçilerinin işledikleri cürümleri ve mücahitlerin direnç ve kararlılıklarını bizzat mücahit kardeşlerimizin ağzından dinleme ve değerlendirme imkânı bulduk. Atme bölgesinde 25 mücahidin tedavisinin sürdüğü bir yaralı evinde karşılaştığımız manzara çok sarsıcıydı. Zalimlerin bombardımanından ötürü vücutlarının pek çok yeri yanmış, muhtelif uzuvlarını kaybetmiş bu gençlerin yaşadıkları acılar zalimlere öfkemizi bilerken, mütevekkil duruşlarından ötürü kardeşlerimize duyduğumuz saygının artmasına vesile oldu. Bu gençlerin son derece zor ve sıkıntılı ahval içinde namazlarına gösterdikleri özen, birlikte ders yapma, öğrenme çabaları çok etkileyiciydi.

Seyahatimizin 2. gününde mücahitlerin güçlerini birleştirerek Hama kırsalında rejim güçlerine büyük çaplı bir saldırı başlattıklarını öğrendik. Bu operasyonda Rusya’nın ağır bombardımanı neticesinde ilk günlerde geri çekilmek zorunda kalınan Kefr Nabuda bölgesinde mücahitlerin büyük bir kazanım elde ettiklerini, ilaveten rejimin uzun süredir elinde tuttuğu bir yerleşim yerinin de kurtarıldığını öğrenmekten ötürü Rabbimize hamd ettik. Bu operasyonda aralarında bir albay da olmak üzere rejim güçlerinden çok sayıda esir alınması da inşallah pek çok kardeşimizin yakında hürriyetine kavuşturulacağının müjdesi oldu.

Tüm mücahit gruplarının katılımıyla ortak bir operasyon odası oluşturularak organize edilen ve Tahrir’uş Şam öncülüğünde gerçekleşen operasyonda elde edilen zaferin kurtarılmış bölgelerde yol açtığı mutluluğa şahitlik etmek gerçekten çok güzeldi. Zalim rejim güçlerinin sivil yerleşim bölgelerine yönelik vahşi saldırılarının meydana getirdiği öfke dalgası, mücahitlerin bu ilerleyişi ile kurtarılmış bölgelerde adeta bir sevinç dalgasına dönüşmüş gibiydi. Rusya destekli rejim güçlerinin bu cephede uğradıkları hezimetin büyüklüğü rejim güçlerinin önde gelen isimlerinden Suheyl Hasan’ın internette yayınlanan konuşmasından da net biçimde anlaşılıyordu. Mücrim rejimin etkili askeri birliklerinden olan Kaplan Güçleri’nin komutanı Suheyl Hasan bu konuşmasında Kefr Nabuda operasyonunun Amerikalı ve Türkiyeli özel askeri timler tarafından gerçekleştirildiği yalanını rahatlıkla dillendiriyordu. Anlaşılan o ki, rejim güçlerinin bu kadar bariz bir yalana sarılmak zorunda kalmaları bu cephede aldıkları ağır hezimetin bir göstergesiydi.

Suriye seyahatimizde Afrin’e de geçtik. Burada Yerel Meclis Başkanlığı görevine getirilen ve Türkiye’den tanıdığımız Said Süleyman kardeşimizi makamında ziyaret etme ve Afrin’deki gelişmeler hakkında bilgi alma imkanımız oldu. Afrin’de Türkiye’nin katkısıyla, desteğiyle bir düzen oturtma çabası epeyce ilerlemiş. PYD’nin hâkimiyetindeyken şehirden silinen İslami havanın inşallah güçlü bir şekilde yeniden inşası için çabaların sürdüğünü görmekten memnun olduk.

Türkiye’nin Onurlu Tavrı

Suriye gözlemlerimizle ilgili olarak Türkiye’nin tutumuna da kısaca değinmekte yarar görüyoruz. Uluslararası çapta giderek artan yoğun baskı ve kuşatmaya rağmen Türkiye’nin Suriye halkına desteğini devam ettirmesi ve sahada mücahitlerden yana tutumunu sürdürmesinin takdir edilmesi gereken bir tavır olduğunun altını çizelim. Bilhassa aktüel politik tartışmaların Müslümanlar arasında maslahat perspektifini bulanıklaştırmaması gerektiğini hatırlatmak için bu hususun altını çizmekte yarar görüyoruz.

Hiç şüphesiz yanlışlara, haksızlıklara karşı sessiz kalamayız; İslami kimliğimizle çelişen uygulamalara, politikalara itiraz etmekten geri duramayız ama haktan yana, mazlumlar lehine atılan adımları da asla görmezden gelemeyiz! Suriye’de gerek ABD’nin ve Batı’nın, gerekse de Rusya’nın tüm baskılarına rağmen Türkiye’nin mücahitlere verdiği desteği sürdürmesi, dayatmalara, tehditlere boyun eğmemesi bu ülkede yaşayan insanlar olarak bizi sevindirmelidir.

Neredeyse tüm müstekbirlerin elbirliğiyle direnişi boğmaya çalıştığı, cihadı terör kavramıyla özdeşleştirme ve mücahitleri suçlu konumuna oturtma çabalarının alabildiğine arttığı bir süreçte mücahitlerden yana siyasetin sürdürülmesinin basit bir tercih olmayıp, takdire şayan ve onur verici bir politika olduğunun ifade edilmesi hakkaniyetin gereğidir. Özetle, politik tartışmalar arasında Ümmetin maslahatını gözetme perspektifimizi kaybetmemek gerektiğinin Suriye zemininde net bir sorumluluk olarak kendini hissettirdiğini vurgulamakta yarar görüyoruz.

Hayra Ortak Olalım!

Suriye seyahatimizle ilgili gözlemlerimizi bir hatırlatma ile, mazlumlardan yana tavır alan, yardıma muhtaç kardeşlerine sahip çıkıp destek veren Müslümanların ortak oldukları hayrın büyüklüğüne dikkat çekerek bitirelim. Resulullah’ın (s) hadislerinden hayra vesile olmanın hayrı yapmak gibi bir ecir doğurduğunu öğreniyoruz ki, bu gerçekten çok sevindiricidir. Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tırmizi ve İmam Ahmed’in eserlerinde yer alan bir hadiste Ebu Mesud el-Ensari’den şöyle rivayet edilmiştir: Bir kişi gazaya katılmak için Resulullah’tan binek istemiş, Resulullah imkanı olmadığını söyleyerek onu başka birine göndermiş, o kişi Resulullah’a dönüp ihtiyacının giderildiğini haber verince de şöyle buyurmuştur: “Bir hayrın yapılmasına vesile olan kimseye onu yapan kadar sevap verilir.”

Rabbimiz küçük büyük demeden mazlumlar için yapılan her türlü katkıyı, hayrı ahiret azığımız eylesin! Mücahitleri muzaffer, zalimleri zelil kılsın!