Sol, Ulusal Sol Çelişkisi

MURAT AYDOĞDU

Farsçada “Rast” kelimesi hem “sağ” hem de “doğru/ters” anlamında kullanılır. Türkçe de kullandığımız “Rast gelmek” deyiminin aslı da bu. İngilizcedeki “right” ve Almancadaki “ richt” aynı anlamda kullanılır. Yine Türkçede “sağduyu”dan söz edilir. Kur’na’da anlatılan “Kitabı sağdan verilenler” “Kitabı soldan verilenler” ayrımı da bu minvalde değerlendirilmeli.

İnsan anatomisinde sağ elin daha ince işler için yapılandırılmasının nedeni ile sağ ve sol kelimelerinin bu şekilde kullanımı doğaldır.

Lakin Siyasetteki sağ-sol kavramı buna mukabil değil. Sağ ve Sol, Fransız devrimi sonrasında, Muhafazakârların mecliste sağ blokta oturmalar, değişimcilerin ise sol kanatta oturmalarından sonra siyasi literatüre giren bir kavram. Günümüz siyaset literatüründe de statükocu olanların “sağ” değişimci olanların “sol” olarak adlandırılması bundan.

Fakat Türkiye de ilginç bazı tezatlar var. Belki Cumhuriyetin ilk yıllarında CHP ve Kemalizm siyasette “sol” olarak adlandırılabilirdi. Ama 1940-50’li yıllardan itibaren Kemalist devlet yapılanmasının muhafızı olmak tavrı bununla çelişmektedir. Ve marjinal Türk Sol’unun da bu yapıya yaklaşımı ile sol Türkiye’de tamamı ile statükocu hale gelmiştir.

İlginç bir nokta da; 1940-50’li yıllara kadar Kemalizm’e bu adlandırma yapılabilirdi dememize karşılık, Kemalizm sol’a cephe almış, hatta 1944 yılına kadar Nazi Almanya’sına kendini daha yakın bulmuştur. Öyle ki, CHP gençlik kolları bu dönemlerde, cadı avına benzer şekilde Komünist, Sosyalist derneklere saldırılar düzenlemektedirler.

Her ne kadar Sosyalist Enternasyonal kabul etmese de, NAZİ ideolojisi de “Ulusal Sol” Nasyonal Sosyalisttir. Aslına Sosyalist Enternasyonal burada özde haklıdır,  NAZİ ideolojisinin iktisadi form’u korporasyonlar şeklinde eklektik bazı sosyalist etkiler taşısa da Kapitalist üretim-tüketim ilişkilerinden hareket eder. Sosyal yapılanması da her e kadar değişimcilik içerse de ırkçı boyutu ile  enternasyonallikten uzak yapıdadır.

Burada Türk solunun Ulusalcılık yaklaşımları Sol’dan ziyade Nasyonal Sosyalizm ile birebir uyuşsa da Avrupa Sosyalist Enternasyonal’i pragmatik sebeplerle bunları sol olarak kabul etmektedir. Buna rağmen Sosyalist Enternasyonal içerisinde ciddi itirazlar da yok değil.

Ben Türk Solu’nun, (istisnaları saymazsak) kelime anlamına uygun ters bir durumda olduğuna inanıyorum. Sağ kendi içerisinde iyi, kötü bir değişim gösterirken, Sol yıllardır yerinden milim kıpırdamamaktadır. Bu karakterlerinden siyasal tercihlerine oradan tavırlarına kadar da yansıyor. Örneğin Türk sağının asabi, hamasi, tepkisel, muhafazakâr yapısına, sık sık gerçekleri saklasa da sol kadar dezenformeatif, bile bile yalan söyleyen yapısı yoktur.

Müslümanlar açısından, kendileri için bu tanımlamanın hiçbir anlamı yoktur. Zira Batı paradigması içerisinde şekillenen “Sağ” ve “Sol” tanımlamalarını inceler, onlara karşı konum belirler, sosyal, siyasal yansımalarını irdeleyebiliriz. Fırti, insani yönlerini tahlil eder yerine göre doğru, yerine göre yanlış olduğu hususunda kanaatler de belirtebiliriz. Ama kendimizi bunlarla tanımlamak problemlidir, eklektiktir ve zemini kaygan ve yanlış mekânda koşmaya çalışmaktan başka bir anlam ifade etmez.

Türk Siyaset arenasında, geç kalmışlık sendromu ile Türk solunu takip eden Kürt solu da aynı kaderi paylaşır ve en nihayet Ulusalcılıkta sabitlenir.

Son gelişmelerle gerek Türk Sol’unun gerek Kürt Sol’unun Ulusalcılık denilen çelişkiden sıyrılıp enternasyonalleşmeyi başaramadığını gösteriyor. Öyle güçlü bir etki ki, Müslüman Sol denilen eklektik yapılar bile Ulusalcılarla aynı kulvarlara girebilmektedir. İflas etmiş bir Kemalizm, Baasçılık gibi Ulusalcı yapılarla stratejik ittifakları, daha da kötüsü Kapitalizm’in zihin kökü, fikri temeli olan Liberallerle aynı kulvarda söylemlere kapılmaları, aslında fikri ve ideolojik temellerden değil, git gide zayıflayan global ve yerel statülerinden, etkinliklerinden kaynaklanmaktadır.

Bu bize ideolojilerin soyut kaldığı ancak eylem içerisinde anlam kazandığı gerçeğini gösteriyor. Eylem ise tavır, konum belirlemek, rol almaktır.

Çelişkili rolleri kapatmanın en iyi yolu da; Fakir edebiyatı, Mazlumiyet edebiyatı, İdealist sloganlar, Hamasi nutuklar, bunların tutması için demagoji ve polemik dolu kocaman bir yalanlar Heyulası oluşturmak.

Yaşanılan siyasi konumların zemininde bunlar var…