Siyaset, Meçhul Vatanseverlere Havale Edilirse

KENAN ALPAY

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında kimi ihtilafların olmasına hiç şaşırmıyorum. İster baba-oğul, anne-kız, karı-koca, abi-kardeş olsun isterse iş ortağı, dava arkadaşı, şeyh-mürid olsun insanın olduğu her yerde ayrışmalar hatta çatışmalar da olur. Meselenin esası şudur ki ayrışma ve çatışmalar adalet ve merhamet temelinde bir rahmete dönüştürülebilecek mi? Çünkü aksi durum hayrın değil şerrin hâkim olmasına fırsat verir. 

Pelikan Dosyası’ başlığıyla piyasaya sürülen bilgilerin doğruluğundan önce maskeler takmayı, gizli ilişki ağları kurmayı, kimi kulis bilgilerine vakıf olmayı marifet bellemiş bir ekip tarafından piyasaya servis edilişi üzerinde durmak icap ediyor. Her ne kadar bu son servis işi ‘kraldan çok kralcılık’ olarak tasvir edildiyse de bir fitne ve psikolojik harekât olarak tabir edilebilir.

Ahlaki ve hukuki meşruiyeti öylesine çürük ve kokuşmuş ki sadece hedef aldığı Başbakan Davutoğlu ve ‘hocacılar ekibi’ni değil bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ‘ölümüne reisçiler’ ekibini de toplumsal zeminde itibarsızlaştırıp yaralayabilir. Toplum bu açıdan kaygılı ama daha büyük kaygısı Erdoğan ve Davutoğlu çizgisinin temsil ettiği değerler, söylem ve siyasi çizginin ciddi bir hasara uğraması.

Türkiye’de hem siyasal sistemin hem de siyaset yapış tarzının değişmesi şart elbette. Bu iş için vekâlet verilen lider Tayyip Erdoğan’dır, bu da açık. Fakat bu geçiş sürecinin en önemli aktörlerinden biri ve pozisyonu itibariyle birincil derecede ortağı olan Ahmet Davutoğlu’nun çirkin ve çirkef bir takım tetikçiler tarafından tasfiye edilmesine de göz yumulamaz. Bu yolun açık tutulması, bu yolu tutanlara sessiz kalınması sadece sistem değişime giden iradeyi değil bir bütün olarak siyaseti de felç edecektir. Usul, esastandır ve usule uygun olmayan işler esası da bozguna uğratır.

Zor günleri, sıkıntılı süreçleri aşmak için kullanılan yol, yöntem ve aktörlerin bizatihi kendileri kronik bir kriz sebebine dönüşebilir. Örneklerini yakın zamanda müşahede ettik. İktidar kavgasının hele hele dava içi iktidar kavgasının ne büyük musibetlere kapı açtığını en acı şekilde tecrübe etmiş bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir zaman ‘vatan ve millet’ adına yapılırdı her türden operasyon. Daha sonra ‘hizmet’ erleri aldı yerini. Görünen o ki birileri de durumdan vazife çıkarmaya ve ‘reis için’ canını feda etmeye, ‘hoca’ya haddini bildirmeye soyunmuş görünüyor.

Normal ve meşru tartışmanın, açık ve net eleştiri yollarının önü kapalı mı ki istihbarat ve özel operasyon yollarıyla siyasi iradeye ipotek konulmaya kalkışılıyor? AK Parti ve Hükümet içinde bir değişim, dönüşüm yapılacaksa bu ne ayıp ve günahtır ne de imkânsız ve yasaktır. Gayrı meşru hareketlerin önünü keserek toplumsal tabanını her dönem pekiştirmiş bir siyasal çizginin bu gibi teşebbüslere fırsat tanıması intihar anlamına gelir.

Toplumu tedirgin edecek, siyaseti itibarsızlaştıracak, ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyecek yöntem ve örgütlenmelere hiçbir surette müsamaha edilmemeli. ‘Pelikan Dosyası’ gibi uyduruk ve karanlık bir metnin kırılgan hale sokabildiği siyasal işleyiş toplumda güven duygularını sarsar hale gelmişse iyice düşünmek gerekir. Dışarıdan addettiği saldırılara karşı son derece direngen olan toplumsal yapı iç ihtilaflar karşısında çok çabuk demoralize olabilmekte ve ümitsizliğe kapılabilmektedir. Bu zaaf görüntüsünü ortadan kaldırma görevi ise en başta siyasal manada vekâlet verilenlerdedir. Bu sorumluluk pelikan gibi ‘leşçi etobur’ karakteriyle maruf ‘eklektik ve fırsatçı’ canlılara devredilemez.

Yeni Akit