Şimdi direnişin kazanımlarını sürdürme ve yeni bir savaş başlatma zamanı!

ABDURRAHMAN GÜNER

2 senedir amansız bir direnişle Siyonist rejime karşı koyan Hamas geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump tarafından masaya konulan 20 maddelik antlaşmaya şerh düşerek onay verdi. Kendisine sunulan antlaşma ile uluslararası meşruiyetini güçlendiren Hamas aynı zamanda antlaşmayı revize ederek esir takası ve teknokrat hükümeti gibi başlıklara onay verip silah teslimi ve dış güçlerin Gazze üzerinde kontrolünü tartışma dışında bırakarak antlaşma için yeni bir zemin inşa etti. Hamas’ın bu adımı ile ABD ve işgal rejimi beklemedikleri bir konuma düşmüş oldular.

Sumud Filoso’nun Akdeniz’de ortaya koyduğu mücadele dünyanın gözlerini tekrardan Gazze’ye çevirmesini sağlamıştı. Onlarca ülkeden yüzlerce insan Gazze için Mavi Marmara duyarlılığını yeşertecek bir fedakârlık örneği ortaya koydular. 2 yılın en büyük kazanımı hiç şüphesiz milyonlarca insanın Gazze ile dayanışma eylemleriyle küresel intifada bilincini kuşanmış olmasıdır. Sumud ve şuanda yolcuğuna devam eden Özgürlük Filoları bu yeni bilincin nişaneleri olarak tarihe geçtiler.

Şimdi yeni bir eşikteyiz. Trump’ın Netanyahu ile Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği toplantının ardından açıklanan antlaşmada en temelde İsrailli esirlerin teslimi, yüzlerce Filistinli tutsağın serbest bırakılması, Hamas’ın Gazze’de silah bırakması ve silah bırakan üyelerinin Gazze’de varlıklarını sürdürebileceği, Gazze'nin geçici olarak "teknokrat Filistin komitesi" tarafından yönetilmesi ve Siyonist çetenin “Gazze'yi işgal ve ilhak etmeyeceği" işgal askerinin aşamalı olarak bölgeden çekileceği belirtiliyor.

Genel çerçevede atlanılan konu ise 20 maddelik antlaşmanın duyurulmasından önce Netanyahu’nun ABD Başkanı Trump’ın aracılığıyla Katar’dan özür dilemesiydi. 100 yıllık işgal tarihinde bu kadar açık bir şekilde ilk defa “başbakan” unvanına sahip bir Siyonist, Arap liderinden özür diledi. Geçmişteki “üzüntü” veya “pişmanlık” ifadelerinin yerine iletilen özür, Katar’ın ABD ile ilişkilerinde kurduğu dengeyi gözler önüne seriyor. Katar lobi faaliyetleri ve ekonomik ilişki ağı ile ABD üzerinde Siyonistlere özür diletecek bir tesiri oluşturabilmiş. Bu konuyu Trump’ın Katar Başbakanı ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi esnasında paylaşılan fotoğraf üzerinden değerlendirmek hatalı olacaktır. Ulus devletler algı oluşturmak için medya araçlarını kullanırken kendi siyasi söylem ve ideolojik formasyonlarına göre şekillendiriyorlar. Siyonistlerin “bacak bacak üstüne atmış Netanyahu” fotoğrafını servis etmeleri yaptıkları özrün doğru anlaşılmasını engellemeye dönük bir hamleyken bizim açımızdan siyasi okumanın doğru sonuçları Siyonistlerinkinden çok farklı olmak zorundadır.

Hamas’ın Trump’ın teklifine verdiği cevap temkinli bir olumluluğu içerirken sürecin nasıl ilerleyeceğine dair beklentileri de ifade eden bir teyakkuza vurgu yapıyor:

Hamas savaşın durdurulması, esir değişimi ve insani yardımların derhal girişinin sağlanması, işgalin ve Filistin halkının yerinden edilmesinin reddi çağrısında bulunan Arap, İslam ve uluslararası çabalar ile ABD Başkanı Trump’ın çabalarını takdir etmektedir. Buna bağlı olarak savaşın durdurulması ile Gazze’den tam çekilmenin sağlanması amacıyla Hamas, Başkan Trump’ın önerisinde yer alan takas formülüne göre işgalcinin tüm tutuklularının canlı ve ceset olarak serbest bırakılmasına onay verdiğini ve takas işlemi için saha koşullarının sağlanması çağrısını ilan etmektedir. Bu bağlamda Hareket, arabulucular aracılığıyla detayları görüşmek üzere derhal müzakerelere başlamaya hazır olduğunu teyit etmektedir.

Aksa Tufanı’nda Siyonist çetenin yaşadığı hezimet iki yıl süren savaşın sonunda bu antlaşma ile tescillenmiştir. İddialı olarak değerlendirilebilecek olan bu cümle Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı söz konusu antlaşma ile kaybeden Netanyahu’nun siyasi kariyerinin sona ermesinden güç almaktadır. Netanyahu iki yıllık savaş boyunca vaat ettiği hiçbir şeye ulaşamamıştır. Esirleri kurtarma iddiası boşa düşmüş ve sahada süren savaşta Kassam Tugayları, işgal askerlerini birçok kez mağlup etmiştir. Bu antlaşma ile Netanyahu, Gazze’den tamamen çekilmeyi kabul ederek iki yıldır yeryüzündeki tüm Yahudileri nefret objesi haline getirmeyi göze alarak sürdürdüğü savaşın anlamsızlığını kabul etmiş ve siyaseten iflas etmiştir. İşgal rejimindeki ilk seçimde Netanyahu’nun çok zor bir duruma düştüğünü görmek gerek. Bu sebeple de Netanyahu bu antlaşmayı kabul etmeye zorlanmıştır demek hata olmayacaktır. İlerleyen süreçte ise büyük bir ihtimalle antlaşmanın geçersiz kılınması için Netanyahu elinden gelen her şeyi deneyecektir.

Siyonist işgal ordusu Gazze’deki ilerleyişini hava üstünlüğüne borçluyken şartlar Gazzeliler için bu kadar zorlaşmışken bile hava desteği olmadan Gazze’deki varlığını sürdürmesinin mümkün olmadığı süreç içerisinde kesinlik kazanmıştır. Bugün Gazzeliler için en öncelikli iki mesele vardır:

Gazze’deki işgalci varlık ve temel insani şartların acilen sağlanması. 20 maddelik antlaşma bu iki hususun çözümüne yönelik bir vizyon taşımaktadır. Bu vizyon direnişin kararlığı ve Gazze halkının insan üstü sabrı ile mümkün olmuştur. Gazze direnişine destek vermek için işgal tarihinde görülmemiş bir farkındalık çabasına giren dünya halklarının kararlılığı da Batılı siyasetçileri tesiri altına alarak Siyonist çetenin hiç olmadığı kadar yalnızlaştığı yeni bir küresel intifada şuurunu inşa etmiştir. Bugün artık Siyonistler yapayalnız kalmışken Filistin ise hiç olmadığı kadar güçlüdür!

Siyonist medyada özellikle Netanyahu ve ittifakına yakın olan sağ yayın organları antlaşmaya büyük tepki gösterdi. Netanyahu'yu ve savaş kabinesini destekleyen Channel 14 (Arutz 14) "Tehlikeli Anlaşma: Hamas'ın Zaferi", "Hükümet Teslim Oldu: 1 Rehine için 3 Terörist" manşetleriyle hadiseye yaklaşırken yine sağ çizgide olan Makan isimli yayın organında ordunun Gazze’den çekilmeyi kabul etmesinin Hamas’ın tüm isteklerini karşılamaya yeteceği vurgulandı. Yedioth Ahronoth gibi ana akım yayın organlarında ise “Zaman Kazanmak İçin Zor Anlaşma" ve "Aileler İçin Bir Nebze Nefes" başlıkları atıldı.

Gazze’de istediği vahşeti sürdürebilen Siyonist çetede antlaşmanın olumlu bir havada karşılandığını söylemek mümkün değil. Vaziyet böyleyken karalar bağlamanın anlamı yok. Türkiye’deki kamuoyunda daha ilk günden antlaşmayı “ihanet” olarak nitelendirmek siyasi iktidara yönelik tepkilerini Filistin üzerinden gündemleştirmeye çalışanlar için alışkanlık haline geldi. Bu yaklaşımın başını çeken Saadet Partisi’nin hikmet fukaralığı bir yana siyasi çıkarlarına Filistin’i alet etmesi de ahlaki açıdan ne kadar zaaflı bir yerde olduklarını kanıtlıyor. Çok fazla üzerinde durmaya gerek yok! Hamas’ın akıl dolu açıklamasında isimleri verilmese de Türkiye ve Katar’a teşekkür ediliyor. Zira Hamas bu antlaşma ile her şeyin bitmediğini aksine yeni bir sürecin başladığını biliyor.

Antlaşmanın Hamas tarafından kabulünden sonra Trump’ın yaptığı ilk açıklama ise Siyonistlerin bombardımanları durdurması ve antlaşma yükümlülüklerinin devreye girmesi yönünde oldu. Biden ile başlayan süreçte ilk defa ABD Başkanı unvanına sahip bir ismin Siyonistlere “bombardımanı durdur!” çağrısında bulunması ABD’nin başta Katar ve Türkiye olmak üzere antlaşmaya olumlu yaklaşan ülkelere bazı sözler verdiğine işaret ediyor. Tabi ki ABD ve Siyonistlerin “sözlerine” güvenmek akıllıca olmayacaktır ancak bu sefer Siyonistlerden gelen tepkiler de hadisenin farklı bir şekilde cereyan ettiğini hissettiriyor. AA’nın aktardığına göre Amerikan Axios sitesinde Barak Ravid ismini paylaşmak istemeyen İsrailli bir yetkiliye dayandırarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun şaşkın olduğunu söyledi.

İsrailli yetkili, Netanyahu'nun Hamas'ın cevabı ve Trump'ın bu cevaba ilişkin yaptığı açıklama arasında geçen sürede yaptığı istişarelerde, Hamas'ın cevabını Trump'ın planının reddi olarak değerlendirdiğini vurguladı. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere Netanyahu siyaseten hiç düşmek istemediği bir konumda ve her geçen dakika kaybetmeye daha da yaklaşıyor.

Tabi ki Hamas ve Müslümanlar açısından antlaşmanın en handikaplı noktasını “silah bırakma” dayatması oluşturuyor. Silahlı mücadele Filistin direnişinin en büyük gücü olmakla birlikte eğer ki Kassam’ın elinde silah olmasaydı bugün uğrunda müzakere edilecek bir Filistin’den bahsetmekte pek mümkün olmayabilirdi. Bizim bildiğimiz bu basit gerçeği Hamas bilmiyor mu? Tabi ki biliyor ancak şuan sahanın gerçekleri birçok farklı parametreyi bir araya getirerek gereken şerhlerle de olsa bu antlaşmayı onaylamayı gerektiriyor. Zira Siyonist varlığın Gazze’den çıkartılması hayati bir önem taşımakta. Hamas yaptığı açıklamada silah meselesini doğrudan zikretmeyerek “gerekli istişareler yapılmalı” sözüyle taktiksel pozisyonunu izhar ediyor. Şunu da unutmamak gerekiyor ki Gazze’den Hamas’ı çıkartmak sosyolojik olarak mümkün değil. Bugünkü şartlar sebebiyle silah dayatmasında bulunanlar Hamas’ın silahlı mücadeleye iki adet tabanca ile başladığını bilmiyor olabilirler ancak İslami hareketin siyasi aklı aynı zamanda Filistin direnişin hafızasıdır!

Gazze halkının antlaşma sonrasında sevinç gösterileriyle sokaklara dökülmesi direnişin bu antlaşmayla bitmeyeceğini Filistin halkının müthiş bir politik bilince sahip olduğunu gözler önüne sermekte. Şu anda Gazze’deki Müslümanların bu antlaşma hakkında kafalarında soru işaretleri olmadığını söylemek ne kadar gerçekçi olur? Ancak onlar yaşanan onca zulme rağmen Aksa Tufanı’nda işgalciye indirdikleri ağır darbenin ne anlama geldiğini ve bugün de işgalcilerin en büyük destekçisinin emriyle tıpış tıpış geri dönmek zorunda kaldığını biliyorlar. O halde bu antlaşmaya tescillenen şey Siyonistlerin mağlubiyetinden başka bir şey değildir. Antlaşmanın geri kalan maddelerinin işlevi oldukça gergin sürecin nasıl ilerleyeceğine bağlı olarak belki yıllar alacak bir takvimde belli olacaktır. Özetle bazı şeyleri görmek mümkün ancak bazı şeyleri konuşmak için de çok erken. Ümitvar olmak için gerekli nedenlere sahibiz ancak bu ümidi diri tutacak bir duruşu kuşanmak şartıyla…

Meselenin bizleri ve dünyanın geri kalanını ilgilendiren belki en önemli kısmı tam da burası. Gazze halkı ve Hamas, Siyonistlere tarihinin en ağır darbesini indirdikten sonra müthiş bir destan yazdılar. Bu destanın kazanımlarının masada kaybedilmemesi için insanlığın Filistin halkıyla dayanışmasını sürekli hale getirmesi gerekiyor. Kitlesel gösteriler, eylemler, basın açıklamaları, boykot farkındalığı ve bir nesli Filistin bilinci ile yetiştirme zorunluluğu tıpkı dün olduğu gibi bugün de bizim omuzlarımızda! O sebeple artık direnişin kazanımlarını sürdürme ve yeni bir savaş başlatma zamanıdır!