Silâhlıların savaşı / Kelimelerin savaşı

Cemal Süreya Göçebe kitabına bu adı veren şiirinde, zaten hep yaptığı gibi, dehşet iki dize düşürür: “Jandarma daima nesirde kalacaktır / Eşkıyalar silâhlarını çapraz astıkça türkülerine.” Bu yalnızca “iyi mısra kurmak” değil, “pırıltılı laf söylemek” değil; aynı zamanda hayatın akışı hakkında sağlam bir gözlem ve doğru bir değerlendirme. Bu dünyanın bilinen tarihinde, bunun büyük bir kısmında, “düzen güçleri” üstüne “romans” kurmak imkânsız değilse de çok güçtür. Çünkü bütün bir insanlığın “kurulu düzen” üstüne ortaklaşa deneyim birikimi olumlu değildir. Onun için, “düzene karşı çıkan” (bunun tabii bin bir çeşidi var) “romans”ı da alır götürür.

Bu uzunca girişten sonra sözü Türkiye’de süregiden çatışmaya getireceğim. “Çatışma”nın sonu yok. En gerçek düzeyde, silâhlarını çekmiş iki tarafın birbirlerini bu araç yoluyla dize getirme çabalarını görüyorsunuz. Ama mücadele onunla sınırlı kalmıyor; bu çatışmayı hem aynı toplum içinde yaşayıp doğrudan ona taraf olanlara, hem de dünya kamuoyuna şöyle ya da böyle tanıtmak sözkonusu. Bu, “nesnel” ya da hele “tarafsız” bir çaba değil, tam tersine, baştan aşağı “propagandist” bir çaba. Böyle olduğu için, “dil” düzeyi de son derece önemli. Maddî savaş ortamında nasıl silahlar birbirini susturmaya, karşıdakini vurarak üstün gelmeye çalışıyorsa, ideolojik mücadele düzeyinde de kelimeler aynı şekilde çarpışıyor, üstün gelmeye çalışıyor. Kelimeler, önceden belirlenmiş anlamlarla yüklü. Bunlar aynı zamanda bir değer yargısı içeriyor ve siz kendi kelimelerinizi dünyaya kabul ettirdiğiniz, dünyayı da kendi kelimelerinizle konuşturmayı başardığınız ölçüde, maddî çatışma düzeyinde süregiden süreçte de avantaj kazanıyorsunuz.

Bu çatışmada resmî taraf açısından bakıldığında, dağa çıkmış insanları “PKK militanları” diye tanımlarsanız, sizden bekleneni yapmamış olabilirsiniz, ama çok şiddetli itirazla da karşılaşmazsınız. Sizden asıl beklenen “Teröristler”, “PKK’lı teröristler” gibi bir kalıp kullanmanızdır. Ama ezkaza yanılıp da “Gerillalar” derseniz, bütün şimşekleri üstünüze çekersiniz. Tabii konuya öbür cephenin görüş açısından baktığınızda, bunun simetrik karşıtı geçerlidir; doğru konuşmak istiyorsanız, “Gerilla” diyeceksiniz.

Gelgelelim, bu karşıtlıkta bir dengesizlik yok değil. “Gerilla” son analizde, “teknik” bir terimdir. Bir silâhlı mücadele türünün, yönteminin ve bunu yapan kişinin adıdır. “Savaş” anlamına gelen “guerra” (İspanyolca) kelimesinden türetilmiştir. Uzakta bir merkezin güdümünde olmadan kendi savaşını yürüten küçük grupların düzensiz mücadele biçimini anlatır. 19. yüzyıl başından beri bu anlamda kullanılmaktadır ve askerî terminolojide de anlamı budur. Bu tanımın içinde geçen, “düzensiz” başta (“gayrınizami”) öteki bütün kelimelerin de askerî terminolojide verilmiş daha kesinlikli tanımları vardır. Ama “nizamî” denecek bir savaş içinde de kısmî bir gerilla savaşına yer verilebilir. Yani bu, mücadelenin yöntemini tanımlayan “nesnel” bir terimdir.

Ama eşkıya silâhını çapraz astığı için bu “nesnel” kelime “tarafsız” olamıyor. Tarihte çok zaman haksızlığa uğrayan taraf bu yönteme başvurduğu için, üzerinde olumlu bir anlam birikimi olmuş. Onun için “resmî” taraf bu terimin kullanılmasından mutlu olamıyor, ille de “terörist” denerek bu adamların yaptığı işin kötü olarak baştan mahkûm edilmesini istiyor. “Resmî” taraf, bunu kendi saflarına büyük ölçüde kabul ettirmiş durumda. Medya zaten son derece dikkatli. Arada bir densizin biri çıkıp PKK’lı için “gerilla” derse bunun da bir tür “itfaiye örgütü” kurulmuş ve çalışır durumda.

Ve tabii bu “kritik” konumda olan tek kelime “gerilla” değil; iki tarafın da fetiş haline getirdiği yığınla kelime var. Gerçekten de, kimin hangi kelimeleri seçtiğine bakarak, çatışmada nerede durduğunu anlamak mümkün. Gene de, bu siyasî tavırlar yüzünden kelimeleri çarpıtmanın yanlış ve gereksiz bir şey olduğunu düşünüyorum.

TARAF