Sezar hatırlatıyor

SÜLEYMAN CERAN

Tüm unuttuklarımızı hatırlatmaya bir diri yeter. Bir kayıt, bir fotoğraf yeri gelir duvar olur; karşılaşınca çarpılır kalırız. Enflasyonla mücadele, Kraliçe Elizabeth’in cenazesi, toplu konut projeleri, kuraklık, Cumhurbaşkanı adayları derken yaşanan hercümercin içinde bir ses yankılandı 12 Eylül 2022 günü. Halep’te, cezaevinde görevli olan ve “Ebu Ahmed” kod ismini kullanan bir rejim astsubayının sızdırdığı ve iki dilde yayın yapan Zaman El-Wasl gazetesi tarafından Halep Merkez Hapishanesinde işkenceyle öldürülen 800 tutukluya ait görüntülerdi o ses. 8 yıl sonra yeni fotoğraflarla zalim Esed’in öldürdüğü masumların fotoğrafları kana dönmüş bir ırmak gibi aktı durdu gözlerimizin önünden. Korkunç işkence izlerine sahip cesetlerin kahredici fotoğraflarıydı bunlar.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) 13 Eylül 2022 tarihli basın açıklamasında paylaşılan bu fotoğrafların “Esed rejiminin nasıl bir suç şebekesi olduğunu ispatlarken, rejime ait hapishanelerin ‘insan mezbahanesi’ tanımlamasını hak ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.” denildi. Devlet eliyle her biri öldürüldükten sonra numaralanmış, isimleri yazılmış cesetlerin fotoğrafıydı paylaşılanlar, konvansiyonel ya da biyolojik silahlarla katledilen yüz binlere ait değildi hiçbiri. Haberlere yansıyan varil yahut vakum bombası sonrası enkaz altında kalan sivillerin görüntüsü değil, devletin hapishanelerinde tutulan muhaliflerin sistematik olarak katledilişlerinin kanıtlarıydı bunlar. 2014 yılının Ocak ayında Sezar takma ismini kullanan eski bir askerin on binlerce fotoğrafı sızdırmasıyla ortaya çıkan Suriye’deki korkunç işkence ve cinayet haritasının bu sefer Halep ayağıyla karşı karşıyayız. Zaman el-Wasl gazetesinin ifşaları o nedenle çok önemli.

Öyle bir devlet düşünün ki, yanına başka devletleri alarak halkının üstünden silindir gibi geçsin. Öyle bir devlet düşünün ki, yüz binlerce insanı öldürüp, milyonlarcasını da savurup ülke dışına fırlatsın. Öyle bir devlet düşünün ki, hapishanelerini erkek, kadın, çoluk çocuk, yaşlı demeden ağzına kadar doldurup sistematik olarak katletsin. Suriye devleti öyle bir devlet işte. Cinnetin devlet hâli. Zaman el-Wasl’ın servis ettiği fotoğraflara bakın. Ölülere sayı verilmiş. İsimler de yazılmış, her şey nizami. Ama o kişinin vücudunun her tarafı yanık izleriyle dolu. Etleri kerpetenle parçalanmış. Dişleri sökülmüş. Tırnakları çekilmiş. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış. Sonrasında da şiddetli kunt kafa travması ile öldürülmüş. Kafasına vura vura almışlar canını. Suriye devleti işkencenin her türlüsünü denediği bu garibanları önce bir devlet ciddiyetiyle fotoğraflayıp daha sonra da hafriyat araçlarıyla belirsiz çukurlara gömmüşler. Kanları, terleri, göz yaşları ve çığlıkları birbirlerine karışmış binlerce masum; toprağın içinde açık gözlerle, öylece ahirette hesaplaşmayı bekliyorlar.

Sızdırılan fotoğraflar, direnişin hızla ilerlediği, şehirlerin muhaliflerin eline geçtiği 2013 ve 2014 yıllarına ait. Halep’i ele geçiren direnişçiler cezaevini kuşatmaya aldıklarında tutuklular da ayaklanıyor özgürlük için. Halep kurtulmuş, onların ise kurtulmasına az kalmış, cezaevinde büyük bir heyecan var. Direniş unsurlarının kuşatması sürerken, rejim de hapishaneye helikopterlerle yiyecek atıyor ama gardiyanlar tarafından içerdeki mahkûmların hiçbirine yemek verilmiyor. Yaklaşık 400 mahkûm açlıktan ve hastalıklardan ölüyor. Kalanları işkencelerle katledilip hapishanenin bahçesine iş makineleri marifetiyle gömülüyorlar. Halep’in hapishanelerde tutulan insanları, zafer günlerini göremeden, esaretin zincirini kırıp özgür havayı soluyamadan kahredici acılarla öldürülüyorlar.

2011 yılından sonra en az 117 bin sivilin tutuklandığı yahut gözaltına alındığı Suriye’de şu ana kadar 6786 kurbanın kimliği teşhis edilebildi. Yeni fotoğraflarla sayı biraz daha artacak olsa da on binlerce kaybın bulunması çok uzun yıllar alacak. Bosna savaşının 27. yılında bile toplu mezarlar ve kimliği yeni teşhis edilen masumlar nasıl bulunmaya devam ediyorsa Suriye’de süreç bundan çok daha fazla zaman alacak gibi görünüyor.

Ölüler ölülere, acılar acılara, kahırlar kahırlara ulanıyor. Nüfusunun yarısından fazlası ülke içi muhacirlerden oluşan İdlib, direnmeye ve ayakta kalmaya devam ediyor. Hayatın olağan akışında olması, insanların ticarete ve eğitime devam edebilmeleri bile zalim rejim karşısında olma anlamı taşıyor. Gülümsüyorsanız, hayatınızı sürdürebiliyorsanız bu apaçık bir meydan okumaya dönüşüyor. Türkiye’nin demir yumrukla kurtardığı şehirler de ayakta. Onun dışındaki tüm coğrafyalar belirsizlik çukurunda debelenip duruyor. Türkiye’de muhalefet kendini darı ambarında görse de Suriye’de geri dönüşe müsait bir ortam yok. Türkiye’nin yeni askeri müdahaleleriyle açılacak alanlar geri dönüş için geçici bir rahatlatma oluşturacak olsa da topyekûn dönüşü sağlama imkânı barındırmıyor. Zaman el-Wasl gazetesinin yaptığı ifşalar da gösteriyor ki, çözüm için, geri dönüş için, barış ortamı için, kimyasal ve biyolojik silahları defaatle kullanan, sayısız savaş suçu işleyen Rusya ve İran destekli Esed iktidarının öyle ya da böyle tasfiyesinden başka bir seçenek bulunmuyor.