Sevgi ve hasetlik arasında Hz. Ya‘kūb ve oğulları

MURAT KAYACAN

Hz. Ya‘kūb ve oğulları arasındaki ilişki, sevgi ve hasetlik gibi iki temel duygu etrafında şekillenmektedir. Bu yazıda Yûsuf sûresi 13.-15. ayetler ekseninde Hz. Ya‘kūb'un Yûsuf'a olan özel sevgisi ile oğullarının Yûsuf'a olan hasetliğinin, bu ilişkiyi nasıl etkilediği incelenecektir. Kur'an yorum tarihi izleğinde amaçlanan şey; Kur'an’da babanın çocuk sevgisi, koruma duygusu ve kardeşler arasındaki kıskançlığın varacağı boyutları mikro düzeyde ortaya koymaktır. Bu bağlamda elde edilen veriler değerlendirilirken “mesaj muhtevası”nın asıl özelliklerini ortaya koymayı hedefleyen içerik analizi yöntemi[1] tercih edilecektir.

Hz. Ya‘kūb’un Yûsuf sevgisi

Ya‘kūb peygamberin Kenan ilinde yaşadığı bölgede çok sayıda kurt olduğu düşünülebilir: “Ya'kûb dedi: Şüphesiz onu götürmeniz beni üzer ve ben siz gafilken onu kurt yemesinden korkarım.” (Yûsuf 12/13). Burada Hz. Ya‘kūb, “kurt” derken sayı değil, cins olarak kurdu kastetmiş olmalıdır; çünkü kurtlar grup hâlinde saldırır. Kurtlar konusunda diğer bir ihtimal de Hz. Ya‘kūb’un bu ifadeyi kinayeli olarak kullandığı ve aslında Hz. Yûsuf’u götürmek isteyen oğullarını kastetmiş olduğudur. Hz. Ya‘kūb’un “kurt yemesinden korkarım” sözü ise oğullarının Yûsuf’u koruyacakları konusunda içinin rahat olmadığını ifade eder.

Hz. Ya‘kūb’un oğullarının göz boyama çabaları

Önceki ayette Hz. Ya‘kūb, iki probleme yani kendisinin üzülecek olması ve Yûsuf’a kurt saldırısı ihtimaline dikkat çekse de çocukları sadece ikinci ihtimale yanıt vermeyi yeterli görmüştür: “Yusufun kardeşleri, ‘Yemin ederiz ki biz, kuvvetli bir toplulukken eğer onu kurt yerse o takdirde biz, hüsrana uğrayanlardan oluruz.’ dediler.” (Yûsuf 12/14). Kardeşlerinin Yûsuf’u kurda kaptırmaları durumunda “hüsrana uğrayanlardan oluruz” demesi, Yûsuf’u babalarına geri getirmemiş olmaları dikkate alındığında aslında suçlarını bir nevi peşinen itiraf anlamına gelmektedir. Ek olarak onu koruma konusunda güçlü bir topluluk olduklarını söylemiş olsalar da bunun temelsiz olduğunu itiraf etmiş olmaktadırlar. Zira güç, güvenliği sağlamanın araçlarından birisidir, hepsi değildir.

Hz. Yûsuf’a gelen vahyin niteliği

Hz. Yûsuf’a kuyuda vahiy geldiğinde kardeşlerinin bundan haberi olmadı. Haberleri olsaydı ona olan hasetlikleri daha da artabilirdi: “Yûsuf’u alıp götürdüklerinde onu derin bir kuyunun dibine bırakmaya karar verdiler. Biz de Yûsuf’a, ‘Kardeşlerin hiç farkında olmadan sen onlara yaptıklarını haber vereceksin.’ diye vahyettik.” (Yûsuf 12/15). Hz. Yûsuf’a kuyuda gelen bu vahyin peygamberlik vahyi değil, peygamberliğe hazırlık vahyi şeklinde anlaşılması daha doğrudur. Zira çocuk yaşta peygamberlik yapamaz. Aynı durum bebekken vahiy alan Hz. Îsâ için de söz konusudur. Hz. Yûsuf kuyuya atıldığında yaşı büyükse o zaman aldığı vahyin tebliğ içerikli vahiy olduğu düşünülebilir. Yüce Allah’ın “vahyettik” ifadesinde geçen vahyin, Hz. Yûsuf’a Cebrail aracılığıyla gelmiş olması ihtimal dâhilindedir.

Sonuç

Görüldüğü gibi sevgi ve hasetlik kişiler arası ilişkileri olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. Nitekim Hz. Ya‘kūb'un Yûsuf'a olan özel sevgisi, onu koruma içgüdüsünü harekete geçirmiştir; ancak bu özel sevgi Yûsuf’un kardeşleri tarafından  kıskanılmıştır. Yûsuf’un kardeşlerindeki kıskançlık, Yûsuf'un kuyuya atılmasına ve ardından Mısır Azizi’ne satılmasına neden olmuştur. Hasetlik, kötü bir duygudur ve insanın kendisini ve başkalarını mutsuz etmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla insanlar, kıskançlık gibi olumsuz duygulara karşı dikkatli olmalıdır. Şu da var ki bu duygu, kişiye Allah’ın verdiği nimeti nihai anlamda engelleyemez. Yûsuf kıssasının genel teması bunu göstermektedir.

 

[1] Kimberly A. Neuendorf, The Content Analysis Guide Book (California: Sage Publications, 2002), 52.