Seçim Sürecinde İttifak ve İhtilafın Ölçüleri

KENAN ALPAY

Seçim sürecine dair arayış ve tartışmalar hiç hararet kesmeksizin sürüyor. Son bir aydır istikrarlı bir biçimde tırmanan özellikle Saadet Partisi merkezli ittifak arayış ve tartışmaları kolay kolay neticeye bağlanabilecek gibi görünmüyor. Tartışmaların merkezinde Saadet Partisi’nin sahip olduğu oy potansiyelinden daha çok ve öncelikle tercih ettiği tarafa sağlam bir moral destek taşıyacak olmasından kaynaklanıyor. Bu durum hassaten Erdoğan karşıtı cephe açısından tam da böyledir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali’yi kapsayan ziyaretinin ilk durağında (ki tarihler 1 Mart’ı gösteriyordu) siyasi partilerin seçim ittifakları üzerine de bir değerlendirme yapmıştı. Erdoğan bu değerlendirmesinde bir siyasi partiye kapıyı tümden kapalı tuttuğunu diğer bir siyasi partiye ise yasal sürecin sonuna kadar açık tuttuğunu beyan etmişti.

İttifakın Bileşenleri ve Sınırları

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘cumhur ittifakı’ meselesini izah ederken İşçi/Vatan Partisi’ne dair şu cümleyle çok net ve sert bir rest çekti: “İP imiş, şuymuş buymuş falan bunların milli, yerli diye bir derdi yok. Biz bu ülkenin dertleriyle ile hemdert olan, ülkenin değerlerini benimseyen insanlarla ‘cumhurun ittifakı’nı kuruyoruz.” Doğu Perinçek’in etrafında temsil olunan ve kamuoyunda ‘ulusolcu-Avrasyacı veya Ergenekoncu’ olarak bilinen İP/VP kadrolarına karşı Erdoğan’ın en temelde ahlaki-hukuki blokaj koyduğu besbelli. Erdoğan’ın İslam ve toplum düşmanlığıyla şöhret bulmuş, askeri cuntaların psikolojik savaş merkezi gibi çalışmış, alabildiğine şaibeli kadro ve örgütleri ittifak arayışına yaklaştırmaması son derece makul ve faydalı.

İttifak arayışının Saadet Partisi ile ilgili olan kısmı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti açısından biraz sitemkâr olsa da sabırla ve ümitle gayretleri yoğunlaştırmaya işaret ediyor. Öyle ki Beştepe’de yapılan görüşmeye, Mustafa Şentop başkanlığındaki bir heyetin ziyaretine karşılık bulunamadığı teessüfle ifade ediliyor. Karşılık beklendiği, bütünleşme talebi açıkça ve hiç gocunmadan dile getiriliyor. Peki, ne zamana kadar? İşte Erdoğan kendileri tarafından kapının kapatılmadığını söylediği gibi ilaveten teklifin geçerli olduğu zamanı da “yasal olarak kapanmadığı ana kadar” uzun tutuyordu.

AK Parti ile MHP arasındaki ittifak süreci gibi CHP ve İYİ Parti arasında da gayrı resmi olarak HDP’nin de dâhil olduğu bir süreç yürüyor hâlihazırda. AK Parti karşısında kurulan cephenin üzerine odaklandığı en stratejik hedef elbette ki Saadet Partisi’ni ittifaka dâhil edebilmek. Bu sebeple Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’na gösterilen ilgi, iltifat ve sempatinin günden güne artmasında şaşılacak bir şey yok. Siyaset sadece rekabet değil bir yerde tüm çelişkileriyle birlikte ikna edip ortak cepheyi genişletmek üzerine kurulu olarak ilerliyor.

SP ve Karamollaoğlu’nun gördüğü ilgiyi maksimum düzeyde faydaya çevirmek gibi bir pozisyon aldığı ortada. Muhtemelen bu sebeple AK Parti ve Erdoğan’a yönelik muhalefetini daha bir sertleştiriyor. Eş zamanlı olarak Kılıçdaroğlu ve CHP heyetleriyle yaptığı görüşmelerde işbirliğine dair sıcak mesajlar veriyor. AK Parti’ye yönelik köprüleri atmayacak kadar uzaklaşma, CHP ve İYİ Partiye karşı ise köprüleri kurmayacak kadar yakınlaşma dengesi kurarak mevcut potansiyelinin çok çok üstünde bir pozisyon elde etti. Fakat bu denge ne zamana kadar sürdürülebilir, tam olarak belli değil.

Uzak Dost, Yakın Düşman Yanılgısı

Son derece gerilimli ilerleyen bir süreci yönetmek, buradan en az hasarla ve en çok kazanımla çıkmak bütün siyasi kadroların hedefi elbette. SP ve Karamollaoğlu’nun işi hepten ağırdan alan, muhalefeti daha bir sertleştiren ve CHP-İYİ parti cephesine gülücükler gönderen tutumu AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından sıkıcı bir yüke dönüşüyordu. Bu sebeple Grup toplantısında Erdoğan şöyle konuştu: Bu çatının altında olmasını arzu ettiğimiz partiler, eğer kendilerine başka bir yol veya yol arkadaşı seçiyorlarsa, onlara da 'güle güle' demekten başka elimizden bir şey gelmez. Biz, azami müştereklerimizin olduğu siyasi partilerle beraber olmanın ittifakını kuruyoruz.” Bu mesaj açıkça ve hızlıca tercih yapmaya bir davetti. Saadet Partisi’ne “güle güle” denmiyor, “başka yol ve yol arkadaşı seçiliyorsa güle güle demekten başka elden bir şey gelmeyeceği” izah ediliyordu.

Durumdan vazife çıkaran’ bir kısım ahlaksız trol ise adeta Saadet Partisi’ni CHP-İYİ Parti cephesine iteklercesine çirkin ve yıkıcı bir kara propaganda savaşı başlattı. Üstelik bu psikolojik savaş Karamollaoğlu’nun İngiltere’de öğrenim görmesinden başlayıp eşinin İngiliz bir hanım oluşuna kadar son derece rezil ve kokuşmuş bir nefret operasyonu olarak sergilendi. Oysa ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne de AK Parti sözcüleri SP ile ittifak görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığına dair bir açıklama yapmamışken olupbitti bunlar. Dindar bir tabana hitap eden ve çok büyük bir oranda geçmişte AK Parti kadroları ile birlikte çalışmış Saadet Partisi’ni CHP-İYİ parti cephesinin saflarına doğru sürüklemek kimin işi olabilir? Bir süredir AK Parti’yi, İşçi/Vatan Partisi ve Öncü Gençlik ile kaynaştırmaya çalışan, Müslüman mahallesinde Kemalizm pazarlayan FETÖ artığı ahlaksız Pelikan trolleri burada da öne çıkıyorlar. Tıpkı İttihatçıların Alman savaş gemilerine Osmanlı bayrağı çekip Rus limanlarının bombalanması gibi komitacılık faaliyetleri yürütüyorlar anlayacağımız.

AK Parti, milliyetçi ve ulusolcu söylemin zararlarını izale edebilmek açısından Saadet Partisi’yle daha yakın bir temasta olmasında fayda var. Diğer taraftan CHP ve İYİ Parti’nin SP üzerinden her türlü günahı temize çıkarma, seküler-ulusalcı siyasetlere meşruiyet kazandırma gibi kazanımları hedeflediği sır değil. SP’yi yanında tutan cephenin oy potansiyelinden ziyade moral kazanımları yüksek olacaktır. Ne var ki Saadet Partisi ortaya koyduğu siyasetle ciddi bir kritiğe tabi tutulmuyor halen. Suriye’de yaşanan vahşete karşı ne Esed rejimine ne de İran ve Rusya’ya yönelik karşı çıkışlar görebiliyoruz. Aksine muhalefet adına inatla CHP ve İYİ Parti’yle paralelleşen bir duruş sürdürülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin diğer parti ve liderlerden en bariz farkı ise Suriye tablosunda belirginleşiyor.

AK Parti’yi SP’den uzaklaştırıp İP/VP ile yakınlaştırma yönünde örtülü operasyonlar yapılıyor. Bu uzaklaştırma-yakınlaştırma operasyonları iç siyaseti ulusalcı-milliyetçi aksa oturtma gayretleriyle eş zamanlı olarak Türkiye’yi Rusya’ya angaje kılmayı da hedefliyor. En yakından düşman, en uzaktan dost edinmeye kalkan zarar eder ve kaybeder.

Yeni Akit