Popüler kültür ve sosyal medya üzerinden kültürel soykırım

Yaşar Değirmenci, gençliğin popüler kültür ve sosyal medya baskısı altında değerlerinden uzaklaşarak hedonizme sürüklenmesinin etkileri ve sonuçlarını ele alıyor.

Yaşar Değirmenci/Yeni Akit

Öncelikli meselemiz: Aile ve gençlik(2)

Gençliğini kaybeden toplumun geleceği karanlıktır, çıkmaz sokaktır. Çocuklarımızı kaybediyoruz. Liselerdeki çocuklarımız hız, haz ve ayartı peşinde koşturuyor. Üniversitelerdeki çocuklarımız da aynı şekilde.

Popüler kültür ve popüler kültürün en yaygın mecrası sosyal medya, bu kültürel soykırımı katmerli hâle getiriyor. Liselerdeki çocuklarımızın kaçta kaçının İslâm diye bir derdi, davası, iddiası, hayali ve rüyası vardır. Üniversitelerdeki çocuklarımızın kaçta kaçı kendi değerlerini biliyor.


Genç kuşaklarını ihmal edenler, geleceklerini imha ederler. Çocuklarımız hız, haz ve hırs peşinde. Hedonizmin, egoizmin, nihilizmin kurbanları olmak üzereler. Bütün bu akımlar, deizmin, ateizmin kucağına itiyor çocuklarımızı.


Gençlerimiz; Yeryüzünde meydana gelen olayların tesadüfen cereyan etmediğini artık idrak etmek zorunda. Yeryüzünde yaşayan bütün insanlık üzerinde kendi hâkimiyetini kurmak, bütün insanları köle yapmak ve kendine tâbi kılmak ve sömürmek isteyen bir Siyonizm gücünü, varlığını artık görmeli.


Bu gücün gayelerini, metotlarını, nasıl çalıştığını, bütün dünyayı nasıl avucunun içine almak istediğini ve bunun için asırlardan beri gelişerek bugün artık nasıl organize bir güç haline geldiğini artık bilmeli. Bu gücün asırlardan beri olayları kendi gayeleri doğrultusunda plânlayan ve bu plânları adım adım uygulayan bir güç olduğunu artık idrak ederek bununla dertlenmeli ve harekete geçmeli.


Bireysel sorumluğun gereği, İslami faaliyetlerini, görevlerini, derslerini, sohbetlerini ilmi çalışmalarını yerine getirmeli. Ama şu da unutulmasın ki; bu Siyonist yapı karşısında sadece bu çalışmalarla ayakta durmamız mümkün değildir. Ayet ve hadislerin ışığında heyecanımızı canlı tutarak mücadele şarttır.



Gençliği kötülüklerden korumanın ve toplumun yönlendirici gücü haline getirmenin ilk şartı anne babanın, yani ailenin korunmuş olmasıdır. Buna ne kadar vurgu yapılsa azdır.

İnsanlarda aidiyet ihtiyacı, sayılma ve itibar görme ihtiyacı vardır. Bu bir yönüyle insanın zaafını ve eksikliğini de gösterir.


Demek ki insan var olabilmek için başkalarına muhtaçtır. O halde gençliğin bu ihtiyacını karşılamayan tedbirler eksik kalır.

Bunun için zamana ve zemine göre fikirler üretmek gerekir. Kur’an-ı Kerim’de uzunca anlatılan ‘Ashab-ı Kehf’ güzel bir örnektir. Bunlar Kur’an ifadesiyle ‘Allah’a iman eden bir grup genç’ idiler. Toplumun fesadından ve baskısından uzaklaşıp âdeta bir kamp ortamı yaşadılar.


Demek ki iyi olabilmenin bir yolu da kötüden ve kötülerden uzaklaşabilmektir. Bu sebeple Allah (cc) müminlere ‘kendinizi koruyun ve dürüst/sadık insanlarla beraber olun’ buyurmuştur. ‘Bir gün gelecek kendilerine haksızlık edenler ellerini ısırıp, ah keşke Resul’ün yolunda olsaydım, keşke falanı filanı arkadaş edinmeseydim.Çünkü onlar beni Allah’a kulluktan alıkoydular’ diyecekler.” (25/Furkan 27-29) Şeytana kul olup şeytanlaşan insanlar, cin şeytanlarından daha zararlıdır.



Resulüllah Efendimizin gençlik yıllarında ‘Erdemliler birliği’ diyebileceğimiz ‘Hilfu’l-fudûl’ adlı bir derneğin üyesi olduğunu herkes bilir. Bu gençlerin hedefi Mekke toplumunda görülen haksızlıkların önüne geçmekti. Peygamber olarak yaratılan, ama henüz risaletle görevlendirilmeyen bir gencin işe bununla başlatılması anlamlıdır.


Sanki ilk hedef insanlara yardım etmedir. Peygamber olduktan sonra bile kendisine o günler hatırlatıldığında ‘bugün olsa öyle bir birliğe yine katılırım’ diyecektir. O halde gençler böyle oluşumlarla kendilerini bulabilir, topluma ve insanlığa hizmet etmenin tadını alıp kimlik ve aidiyet oluşturabilirler.


Osmanlı’daki ‘fütüvvet hareketleri’ de böyle gençlik faaliyetleridir. Fütüvvet zaten gençlik demektir. Ana hedefleri; eline, diline, beline sahip olup insanların ihtiyaçlarını karşılamak için birlikte çalışmaktı. Demek ki önce kendisini kurtarmak, sonra insanlığı kurtarmak için çalışmak gerekir.


Bir başka kurtuluş yolu, hep dürüst insanlarla beraberlikler kurmaktır. Kötü arkadaşlardan ve töhmet getirecek mekânlardan uzak durmak gerekir. Hz. Ömer der ki, ‘töhmete sebep olacak yerlerde bulunmak, töhmet edilmeyi hak ettirir’. Şu mealdeki ayeti kerime meseleyi zaten bütünüyle anlatmıştır: “Ey iman edenler, Allah’a karşı saygılı olun ve dürüst insanlarla beraber bulunun.” (9/Tevbe 119)


Dünyadan ve insanlardan koparılmış bir din, gençleri tatmin etmiyor. Zaten biz buna Müslümanların kendi elleriyle kurdukları tersinden laiklik diyoruz. 

Gençlik programları için camileri buluşma mekânları yapmak da çok isabetli olur. Dünya ile ukbayı birleştirme fırsatı bulmuş, hareketlerinin bir süre sonra dünyevileşmesinin ve eğlenceye dönüşmesinin de önünü kesmiş olurlar.


Her hâlükârda vazgeçilemez olan iş, okuyarak tartışmak ve öğrendiklerini eyleme geçirmektir. Siyonizm, dertsiz gençleri de çok beğenir. Çünkü kendi gündemi olmayan, Müslümanların derdiyle dertlenmeyen gençlerin ümmetin sorunlarına da çare üretmesi beklenemez.


Ömrünü dizilerle, filmlerle, flörtle ve internetle tüketen, bir futbol takımının maçını kaçırdığına üzüldüğü kadar bir namazı kaçırdığına üzülmeyen, popüler kültürün pençesinde eriyip giden gençler, Siyonizm için vazgeçilmez gençlerdir. Çünkü derdin olmadığı yerde Siyonizme karşı direniş de olmaz.

Yorum Analiz Haberleri

Aile, kadın ve cinsiyeti hedef alan tüm girişimler terördür!
ABD ve İsrail’in Suriye hesaplarında farklı görünen ortaklık
Papa ve zorunlu değerler ittifakı arayışı
Almanya'da koalisyon krizleri, ekonomik sorunlar ve AfD'nin yükselişi
Avrupa geçmişiyle hesaplaşabilecek mi?