"Ortadoğu’da suçlu yine Müslüman Kardeşler oldu!"

Doç. Dr. İbrahim Karataş, Trump yönetiminin Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etme kararını ve bu adımın Orta Doğu’daki siyasi dengelere etkisini değerlendirdi.

Orta Doğu’da Suçlu Yine Müslüman Kardeşler Oldu

İbrahim Karataş / Fokus+


ABD Başkanı Donald Trump Müslüman Kardeşler’in Lübnan, Ürdün ve Mısır’daki şubelerinin terör örgütü olarak kabul edilmesi için bir kararname çıkardı. Kararnameden sonra ABD Dışişleri ve Maliye Bakanlıkları gerekli çalışmaları yaparak önümüzdeki günlerde örgütü yabancı terör örgütleri listesine alacak. Trump yönetimi Müslüman Kardeşleri Hamas’a destek vermek, Orta Doğu’yu karıştırmak ve Amerikan çıkarlarına zarar vermekle suçluyor.  

Müslüman Kardeşler’e ait bir X hesabı, Trump’a verdiği cevapta Trump’ın Amerikan çıkarlarını değil, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) çıkarlarını öncelediğini, örgütün adı geçen üç ülkede resmi ve somut bir yapısının olmadığını ve aslında bir halk hareketi olduğunu vurguladı.  

Gerçekten de Orta Doğu’da faal silahlı gruplar varken ve İsrail terör estirirken Trump’ın Müslüman Kardeşler’i hedef alması, söz konusu örgütün sahadaki faaliyetlerinden değil, örgüte düşmanlık besleyen ülkelerin lobi faaliyetlerinin bir sonucu gibi görünüyor. Kaldı ki Müslüman Kardeşler şiddetten uzak durmayı yeğlemiş bir harekettir ve bunu herkes kabul eder. CIA’nın Türkiye masası eski şefi Graham Fuller bile kitabında Müslüman Kardeşler için ilerlemeci ve demokrat olarak bahseder.  

Ancak diğer ülkelere demokrasi götürmeyi kendisine görev bilen ABD için bir terör örgütünden farkı bulunmuyor. Çünkü zaman gösterdi ki ABD’nin çıkarları ülkelerin siyasi sisteminden önce gelir. Bir ülkenin otoriter bir rejimle veya demokrasi ile yönetilmesi önemli değildir. Önemli olan ilgili ülkenin Amerika ile dost ya da hasım oluşudur. Örneğin Trump şu sıralar hem Venezuela hem de Kolombiya’yı bombalamakla tehdit ediyor. Venezuela diktatörlükle, Kolombiya ise demokrasi ile yönetilmesine rağmen ABD’nin hedefi olmaktan kurtulamıyorlar. Öte yandan soykırım yapan İsrail’e verdikleri destek demokrat bir ülke olmasından değil, ABD yönetiminin Yahudi lobisinin etkisinde olmasından kaynaklanıyor. İsrail’de diktatörlük olsa ABD’liler yine de destek vereceklerdir.  

Orta Doğu özelinde yorum yapmak gerekirse; demokratik yönetimler ABD, İsrail ve otoriter rejimlerin istedikleri yönetimler değildir. Çünkü demokrasi halkın devlet yönetimine katılımını sağlar. Bu durum kabile devletler, Yahudi devleti ve ABD yönetiminin işine gelmez. Bölgede en büyük halk hareketi Müslüman Kardeşler olduğu için onu şeytanlaştırıp cezalandırmak tek çaredir. Bu yüzden bölgedeki otoriter Arap yönetimleri ve soykırımcı İsrail’in lobi gücüyle örgütü terör listesine koyması tek çözümdür.  

Aslında Müslüman Kardeşlerin ABD ile bir sorunu yoktur. Onlar ABD’nin bölgedeki politikalarını beğenmeseler de ABD ile dostane yaşamayı kabul edebilirler. Ancak böyle bir dostluk bölgenin rejimleri için yolun sonu olacaktır. Bu yüzden Amerikalı politikacıları bağışlarla kendi taraflarına çekip Müslüman Kardeşler’i Amerikan eliyle cezalandırmayı tercih ediyorlar -ki bu politikaları oldukça akıllıca bir düşmandan kurtulma yöntemidir. Böylelikle şiddetle hiçbir bağı olmayan bir hareket bölge diktatörlerinin hatırı için cezalandırılmış olacak.  

Müslüman Kardeşler’in toplumdaki karşılığı 

Yukarıda ABD’nin demokrasiyi savunan ve şiddetten uzak duran bir örgütü kendi değerlerine aykırı olarak cezalandırmak istediğini yazmıştık. Bu tür bir cezalandırma, şiddeti seçen örgütlerin ABD nezdinde daha makbul olması anlamına gelmez mi? Müslüman Kardeşler’in gerçekten de birçok ülkeye yayılmış bir tabanı var. Her ne kadar rejimler nefret etse de halk arasında muteber bir yerleri var. Velev ki halk örgütten uzak dursa bile sadece İsrail’deki soykırımı bahane edip halkı galeyana getirseler birçok ülke karışır. Ancak Müslüman kardeşler böyle bir teşebbüste bulunmadı. Dolayısıyla örgüt yanlış değil doğru duruşu için cezalandırılmış oluyor.  

Ancak belli ki bölge ülkeleri gerçeklerden çok olasılıklardan korkuyorlar ve bir gün Müslüman Kardeşler’in bir şekilde kendilerini devirmelerine engel olmak için örgütü en zayıf (en barışçıl) anında Amerikalılara yok ettirmek istiyorlar. Peki ya Müslüman Kardeşler yaşamak için son bir çare olarak şiddete yönelse? 

Madem örgüt birçok ülkeye yayılmış bir ağa sahip, bu durumda ortalığın kan gölüne çevrilmesi muhtemeldir. Özellikle örgütün üstüne çok giden BAE gibi tüm imajını ve yabancı yatırımını bir bombanın patlamasıyla kaybedecek ülkeler için büyük bir ters tepme olacaktır. Öte yandan ABD’nin vekaleten Müslüman Kardeşlerin üzerine gitmesi örgütü yok etmez. Çünkü gerçekten de örgütün bir merkezi, şubesi, memurları veya benzeri devletvari yapılanması bulunmuyor. Müslüman Kardeşler aslında ortak değerler etrafında toplanan insanlardan müteşekkil bir şahs-ı manevi olup tüzle bir yapı değildir. Bu durumda ABD hayalet bir grupla mücadele etmiş olacaktır.  

Diğer yandan Müslüman Kardeşler’in bir terör örgütü olarak listelenmesi bölgedeki rejimlerin muhalif ülke, grup ve bireyleri bastırmak için bir koz olarak kullanmasını sağlayacaktır. Artık kim BAE, İsrail veya Sisi rejiminin karşıtlığını yaparsa Müslüman Kardeşler üyesi olarak yaftalanıp suçlu ilan edilecektir. Amerikalıların bu riski dikkate almayacakları muhakkaktır. Ancak bölge insanının otoriter rejimlere daha da bilenmesine neden olacağı yüksek ihtimaldir. Belki de yeniden isyanlar çıkacaktır. 

Son olarak, Trump yönetiminin bu sorgusuz ve sorumsuz kararları “Önce Amerika” mottosunu ciddiye almadığının delilidir. Trump zaten İsrail’in çıkarlarını Amerikan çıkarlarına öncelemekle itham ediliyor. Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmekle sadece İsrail’in değil, otoriter Arap rejimlerin çıkarlarını da öncelemiş olacaktır. Böyle bir karar Amerika’yı yeniden büyük yapmayacaktır. Çünkü yerini ve faaliyetlerini bile bilmedikleri bir Ortadoğu örgütünün Amerika’da daha fazla istihdama sebep olmayacağı ve yatırımları artırmayacağı aşikardır.  

ABD yönetimi bunun yerine ABD içinde ve dışında Amerikalıları öldüren silahlı örgütlerin kimlerle bağlantılı olduğuna ve kimlere karşılıksız yardımlar yapıp karşılığında ne aldığına baksa kendisi için daha sağlıklı bir karar vermiş olur. ABD Müslüman Kardeşler meselesinde başkasının ordusunda istihdam edilmiş bir fil misali başkasının düşmanını ezmek için kullanılmaktadır. Her lobi yapan ülkenin çıkarları için vekil süper güç gibi çalışmak ABD’ye zaman, para ve prestij kaybettirmekten başka bir sonuç vermeyecektir. ABD bunu daha önce çok denedi. Bizzat Trump Irak ve Afganistan için trilyonlarca dolar para harcanmasından şikayet ediyordu. Anlaşılan o ki ya iktidara gelince tavrı değişti ya da kurulu düzene karşı güçsüzlüğünü anlayıp suyun akışına uyum sağladı.  

Sonuç olarak Müslüman Kardeşleri terör örgütleri listesine eklemek sadece bu örgütü değil Amerika’yı da cezalandırmak demektir. Amerikalılar muhtemelen bunun da farkında değildir. Şayet olsalardı bu kadar çok kullanıldıkları için utanç içinde olurlardı.  

Yorum Analiz Haberleri

Modernizmin esaretinden vahyin özgürlüğüne
Aile, kadın ve cinsiyeti hedef alan tüm girişimler terördür!
ABD ve İsrail’in Suriye hesaplarında farklı görünen ortaklık
Papa ve zorunlu değerler ittifakı arayışı
Almanya'da koalisyon krizleri, ekonomik sorunlar ve AfD'nin yükselişi