“Onların manası yok, bunların faydası olmaz” modası

KENAN ALPAY

Öğrenilmiş çaresizliğe” karşı çıkıyormuş edasıyla çok kapsamlı ve kesin sonuçlar veren devrimci yöntemleri hayata geçiriyormuş gibi ulaşabildiği hemen bütün muhataplarına çaresizliği öğretmeye, çözümsüzlüğü ve eylemsizliği aşılamaya kalkışan büyük üstadlar, derin entelektüeller yine sahne aldılar. Zulmü engellemek ve mazluma sahip çıkmak sadedinde sarf edilen hiçbir sözü doğru bulmayan, pratize edilen hiçbir eylem tarzına rıza göstermeyen ve fakat aklının erdiği ve elinin yettiği kadar İslami ve insani sorumluluklarını yerine getirmeye gayret eden insanları yine aşağılamaya yine alay konusu yapmaya kalkıştılar.

Olmaz, Olamaz İmkânsız!

Paçalarından kibir akan, çözüm üretmek bir tarafa karınca kararınca iş yapmaya çalışan insanların gayretlerini tahkir ve tezyif etmeyi iş edinmiş kerameti kendinden menkul entelijansiya sınıfı İsrail tarafından Filistin’e yönelik saldırılar artınca gösterilen tepkilerden yine rahatsız oldular. Sayelerinde ne İsrail’in işgal, tehcir ve katliama yaslanan Siyonist karakterini konuşmaya fırsat bulabiliyoruz ne de Filistin’in özgürleşmesi için İslam ümmeti olarak kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenleri tartışabiliyoruz.

Her eylem, her ilişki biçimi, her söz veya çözüm önerisi elbette ki itiraza, eleştiriye hatta redde açıktır. Ancak kıyametin kopuşunu hızlandıracak ve Allah’ın gazabını indirecek kadar büyük cürümlerin işlendiği, acı ve feryadların göğe doğru fışkırdığı bir vasatta hiçbir doğru düzgün usul ve üsluba yaslanmadan serdedilen lakırdılar güya yanlışları düzeltme ve doğruları önerme babında kamuoyuyla paylaşılıyor. Oysa en temel kaideleri çiğneyerek önerilen bu türden usulsüz ve üslupsuz söylemler hiçbir hayra vesile olmadığı gibi önce moral bozukluğu ve inançsızlığı ardından pasifizmi/eylemsizliği ve nihayet anarşizmi ve nihilizmi besliyor sadece.

Hemen hiçbir işi beğenmeyen, hemen hiçbir söze değer vermeyen, iyilik ve doğruluğu başarıdan bağımsız olarak tek başına önemli bir vasıf olarak görmeyen hastalıklı bir söylem ve duruşu yaygınlaştıran bu tarzın pek sevdiği bazı replikler piyasadan hiç eksik olmuyor. Ne yapılsa faydasız, nasıl söylense manasız addediliyor. Ancak “oblomov” tipi bir aydınlanma, hidayet ve mücadele karakteri üretecek bu replik ve mottolara şöyle bir göz atalım isterseniz.

Hastalıklı Kafalar ve Yıkıcı Söylemleri

  • “Kafayı çalıştırın kardeşim: Mescid-i Aksa’da Ramazan’dan Ramazan’a iftar sofraları kurmakla Kudüs kurtulur mu hiç? Hem sonra Filistin’de iftar-sahur sofraları kurmak üzere yardım organizasyonları tertipleyen dernek ve vakıfların Kudüs davasını istismar etmediği ne malum?”
  • “Şiirle, ezgiyle öyküyle mi Filistin’in özgürlük mücadelesine katkı vereceksiniz gençler? Bırakın bu romantik edebiyatı Allah’ınızı severseniz!”
  • “Hey yavrum hey! Siz şimdi Gazze’de iki yetime bayramlık almakla, üç-beş kuruş eğitim desteği vermekle mi Siyonist İsrail’e karşı mücadele verdiğinizi sanıyorsunuz?”
  • “Bu slogan atmalar, araç konvoyları tertiplemeler, pankart açıp İsrail elçiliğinin önüne üşüşmeler filan hep ucuz kahramanlık hatta bir nevi kendini tatmin ve reklam aracıdır arkadaş! Ben bu işleri de bu işleri tertipleyenleri de çook iyi bilirim.”
  • “Şu hale bakın: Klavye mücahitleri diye yeni moda bir bela çıkmış karşımıza da koca koca âlimlere ‘bu kadar büyük katliamlar varken neden Filistin için mesaj yazmıyorsunuz?’ diye hadsizce, cahilce, yobazca sorular soruyor! Sizin de sizi yetiştirenlerin de Allah belasını versin!”
  • “Kudüs’ü kurtarmadan önce sen kendi şehrini bir kurtar bakalım! Adam gibi cemaat olup beş vakit buradaki camileri dolduramayanların Mescid-i Aksa için eylem yapmasına İsrail bile güler dostum! Her işin bir sırası, her mücadelenin bir merhalesi vardır, değil mi?”
  • “Âlimlerin, akademisyenlerin, aydın ve sanatçıların başını çekmediği hareketlerin değil Kudüs’e, Filistin’e bizzat sahiplerine bile faydası olmaz! İki iki daha dört, bu kadar net! Boşuna oyalanmayın.”
  • “Filistin sorunu öyle sokak hareketleriyle, bağırıp çağırmalarla değil bizzat devletin el koymasıyla çözülür. Bunca tecrübeye dayanan devlet aklının mutlaka sağlam bir hesabı vardır. Heyecan yapmayın siz, her şeyin bir vakti saati var!”
  • “İsrail Büyükelçiliği’nin önünde toplanıp slogan atacağınıza Meclis’in önüne gidip slogan atsaydınız ya! Tabi cesaret edemezsiniz, hep danışıklı dövüş bunlar!”
  • “Filistin halkı Osmanlıya ve Türklere ihanet etmenin, bize karşı İngilizlerle işbirliği yapmanın bedelini henüz yeterince ödemedi. Kafaları dank edinceye kadar bunların daha çok burunları sürtecek, bak göreceğiz. Aha buraya yazıyorum.”
  • “Bu Filistinliler 30 sene Ermenistan işgali altında kalan Dağlık Karabağ için şimdiye dek ne yapmışlardı acaba? Neden hala ‘yavru vatan’ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadılar mesela? Önce şunların hesabını bir soralım desek var ya bunlara yağmurlu havada su vermek bile haram olur!”
  • “Neden arkadaş kendi aralarında bile çatışan Filistinliler için Amerika ve Avrupa’nın gözbebeği gibi koruyup kolladığı İsrail’le biz papaz olalım ki? Hiç kimse kusura bakmasın: Kendi topraklarını dahi Yahudilere satmış Filistinli Araplar için Türkiye’nin milli menfaatlerini çöllerde harcayamayız.”

Bu hastalıklı bakış ve tutumlara karşın Kur’an-ı Kerim açıkça insanlara ancak kaldırabileceği kadar sorumluluk yüklemekte olduğunu ilan etmektedir. Hatta öyle ki kıyamet gününde “zerre miskali iyiliğin de zerre miskali kötülüğün de” sahibinin karşısına getirileceği çok açıkça ve defaten beyan edilir. Hz. Muhammed Mustafa (a.s.) “yarım hurmayla olsun sadaka verin ve kendinizi cehennem azabından koruyun” benzeri öğütleriyle Allah yolunda atılacak en küçük adımların dahi önemine vurgu yapar.

Biz gücümüz ve imkânımız oranında sorumluyuz. Daha doğrusunu, iyisini, güzelini yapmak için istişare eder, kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf tutarak dayanışmaya çalışır ve Allah’a tevekkül ederiz. Sonucu tayin edecek O’dur elbette. Mazluma sahip çıkmak üzere söylenen güzel bir sözü küçümseyen de samimi bir tebessümü alay konusu yapan da zalime karşı atılacak sloganı veya taşı tahfif eden de Allah’ın kudret ve yardımına değil Şeytanın vesvesesine kulak vermiş olur. Allah-u Teâla hiçbir amelimizi zayi etmeyeceğini vaad etti bizlere. Bütün kalbimizle inanalım bu vaade ve istikametimizi hiç bozmayalım.

Yeni Akit