Öcalan‘ın Newroz mesajı

Kurtuluş Tayiz

Biliyorum; hâlâ umutlular. Savaştan, savaş kışkırtıcılığı yapmaktan hiç vazgeçmeyecekler. Doğuda çıkaramadıkları savaşı batıda çıkarmaya çalışacaklar. Bunu da beceremezlerse çevre ülkelerden silahşor, militan, örgüt ithal edip ülkeyi yangın yerine çevirmeye çalışacaklar. Kürt savaşını yeniden canlandırmaları imkansız değil belki ama artık çok zor. Abdullah Öcalan'ın ikinci Newroz mektubu, savaşa kapıları sıkı sıkıya kapatır nitelikteydi. Barış arzusu, barışma ruhu hakimdi Öcalan'ın mektubuna. Çözüm sürecini itibarsızlaştırmak isteyenlere, savaş ateşini yeniden tutuşturmaya çalışanlara prim vermedi Öcalan. 
Bir yıllık süreyi şöyle özetledi: “Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır.” 
Evet, iki taraf da geçen sürede birbirini denedi, sınadı, test etti; iki taraf da barış arayışında kararlı olduğunu gösterdi. Kabul edelim ki, taraflardan biri isteksiz davransaydı, yan çizseydi bu süreç çoktan çökmüştü. Provokasyonlar, tahrikler, komplolar vazgeçiremedi tarafları, barış sürecinden. Her iki taraf da dik durdu, kararsızlık sergilemedi, çözüm sürecinin arkasında durdu. 
Abdullah Öcalan'ın mektubunda yaptığı uyarı ve analizler oldukça önemli. Türkiye'deki siyasal durumu kimse bu kadar iyi özetleyemezdi. Öcalan, 17-25 Aralık'ta gelişen Yargı girişimini, sokakların ateşe verilmesini, dinleme kayıtlarının piyasaya sürülmesini, şantaj kasetlerini, MİT'in kontrolündeki TIR'ların durdurulmasını eski Türkiye'nin, bugüne kadar devleti kontrol eden güçlerin ve bunların uluslararası bağlantılarının sistemi restore etme çabası olarak değerlendiriyor. Ortalıkta demokrat, solcu, liberal olarak geçinen, ancak cemaat kılığındaki yeni Gladyo'nun geliştirdiği darbe sürecine eklemlenen, darbecilerin oyuncağı haline gelen kesimlerin dikkatle okuması gerekiyor şu satırları:“Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi, yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur. Son Newroz'dan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını doldurmuştur.” 
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu durumu Öcalan “darbe mi, demokrasi mi; barış mı savaş mı?” diye özetliyor. Yeni Türkiye'nin ancak Türk-Kürt barışıyla kurulacağının altını çiziyor. Demokratik dönüşümden, köklü reformlardan kaçınmanın, eski sistemin kendisini yeniden restore ederek sürdürmesine yol açacağı uyarısını yapıyor. Bundan hareketle de hükümetin mevcut olandan daha fazlasını yapması gerektiğini hatırlatıyor. Sürecin diyalog evresinden müzakere aşamasına geçmesini ve devlet ile yapılan görüşmelerin yasal güvenceye kavuşturulmasının önemine ve gereğine dikkat çekiyor. 
Geçen Newroz'da canları yok eden savaş ateşi söndürüldü, barış meşalesi yakıldı. Bu Newroz'da savaşa kapılar sıkı sıkıya kapatıldı; sıra barışı kalıcı hale getirecek köklü, radikal adımlarda. Seçimlerden sonra çözüm sürecinde üçüncü aşamaya geçilmesi şart. Türkiye'nin büyük barışını sağlamak için halk hem Başbakan Erdoğan'ın hem de Öcalan'ın arkasında.  

Akşam