O dinozorları, kapatalım bir huzurevine!

Ali İhsan Karahasanoğlu

27 Nisan darbe girişiminin yıldönümü sebebi ile, medyada yaygın şekilde, “27 Nisan 2007 muhtırasından hemen sonra ne yazmışlardı” furyası esti...

Hayli de faydalı oldu; 5 yıl önce, kimin ne yazdığını hatırlamak.

Ama sadece hatırlamakla mı yetineceğiz?

“Ertuğrul Özkök o tarihte şunu demişti... Zülfü Livaneli, muhtıraya böyle destek vermişti...”

Eeee?

Nostalji yapmakla mı yetineceğiz?

Bunun bir müeyyidesi yok mu?

Gerek okurların uygulayacağı.

Gerek gazete yönetimlerinin, televizyon yöneticilerinin uygulayacağı, bir müeyyide yok mu?

Hatta savcıların uygulayacağı müeyyide?!..

Bence ayrı ayrı, hepsinin hayata geçireceği müeyyideler var...

Hatta çok bilmiş köşe yazarlarının kendilerinin de, kendilerine uygulayacakları müeyyideler var..

Savcılar, “Muhtıraya destek haaa... Kuru destek de değil, ‘Muhtıraya uyulmazsa, ardından darbe gelir’ diye tehdit haaa... Buyrun sanık sandalyesindeki yerinize... Verin bakalım, tehdidin hesabını” diyerek, gerekli iddianameyi düzenlemeli.

Okurlar, “Burunlarının ucunu göremeyen bu dinozorların artık nesini okuyacağız? Bizim kafamızı da iğdiş eder bu bunaklar... Adam ‘Muhtıraya uyun, yoksa ülke çok geriye gider’ demiş. Hükümet dinlememiş. Ardından ülke geriye değil, ileriye gitmiş. Bizi aydınlatmak için köşeleri dolduran adamların söylediklerinin tam tersi yaşanmış. Bu dinozorları, kapatalım bir huzurevine... Orda tamamlasınlar ömürlerini” deyip, bırakmalılar, bu zamanı geçmiş gazetecileri okumayı...

Medya yöneticileri, iyi değerlendirmeli, bu vahim yanılgıların müelliflerini.

Aslında sıradan bir yanılgı olsa, o kadar üzerlerine gitmeye de gerek yok.

Ama adamlar, bile bile, halkı ve yöneticileri yanlış yönlendirmek için, “Askerin muhtırasına kulak verilmeli. Eşi başörtülü birisi Çankaya’ya çıkmamalı. Yoksa...” diye yazılar kaleme alıyorlar. Arkasından, muhatapları tehditleri dinlemiyor... Eşi başörtülü bir isim Çankaya Köşkü’ne çıkıyor. Ardından yaşanan gelişmelerde, darbe olmuyor... Tam aksine, darbecilerin teker teker toplandığı bir dönem yaşanıyor.. Dolayısı ile, adamların söylediklerinin tam zıttı yaşanıyor.. Tahminlerin tutmamasını bırakın, tehditleri de kof çıkıyor...

Artık bugün geldiğimiz noktada, kimsenin darbe yapabilecek gücü de yok... Ülkenin daha kötü günler yaşadığı da yok...

Dolayısıyla, sadece “Bir tahmin tutmamış” denilecek kadar basit bir olay mı bu?

Bence değil...

Halkı aldatma amaçlı bir operasyondu yaşananlar... Müeyyidesi de, “kapıya konulmak” olmalı...

Evet, 5 yıllık süreçte, bazıları zaten diskalifiye oldular ama...

Bazıları daha marjinal gazetelere kayarak, orada salyalarını akıtmaya devam ediyorlar ama...

Bunların artık, tamamen medyadan tasfiye olmaları gerekmez mi?

“Medya dinozorları Huzurevi” tabelalı bir tesis açıp, hepsini oraya tıkmalı, değil mi?

“Medya yöneticileri de, onlardan daha pak değil” diyebilirsiniz...

Onun için diyorum ki, kendilerine saygıları varsa, “27 Nisan bildirisine destek veren tüm kalemşörler”, kalemlerini kırıp, köşelerine çekilmeliler...

Aksi takdirde, pinpon topuna dönecekler...

Bir gün, “Ne oldu sosyolog? Hani halk patlamanın eşiğinde idi? Toplum, Çankaya’da başörtülü bir eşi kabul edemezdi hani? 5 yıl geçti... Ne oldu, senin o çok bilmiş sosyolojik tezlerine?” denilecek ve dalga geçilecek..

Ertesi günü diğer dinozor makaraya alınacak: “Ne oldu nanik? ‘Tandoğan’ı, Çağlayan’ı dolduran milyonlar, türbanı Çankaya’ya çıkarmak isteyenleri siyasi mevta yapacak’tı hani... Kim siyasi mevta oldu? % 34’den, % 47’ye çıktı oyları..”

Sonraki gün, “Sıradaki dinozor gelsin, onla da dalgamızı geçelim” denilecek: “Hani beyim? Hani ‘Bu işin sonu kışla’ idi, kıymetli yazarım? Ne oldu, kışlana? Hani; ‘Bunun sonunda tankların yürümesi var’dı, çok bilmiş yayın yönetmenim?

‘28 Şubat’ın unutulmaması gerekir’di hani? Gerçekten unutulmadı 28 Şubat.. Ama 28 Şubat’ın unutulmamasının, size faydası değil, zararı oldu.. Şimdi tir tir titriyorsunuz, ‘Ne zaman sıra bize geliyor’ diye.. Oysa unutulsaydı, belki siz de, şimdi uykusuz kalmazdınız.. Yaaa, işte böyle. Demek ki ne imiş? Şarabın iyisini bilmek değil, aklını sürekli dinç tutmak maharet imiş!”

Öyle ise.. Halkın nefretini, sürekli tahrik etmektense, çekilin kenara, unutturun kendinizi.. Yoksa, cezaevi de var, bu işin sonunda!..

YENİ AKİT